⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 17

26.4K 1.4K 76
                                    

-17-

BÜYÜK KAÇIŞTAN 7 YIL ÖNCE

❝Lâl❞

Endişeyle merdivenlerden yukarı çıkıyordum. Neler olup bittiğini bilmediğimden ötürü içimde kötü bir his vardı. Evden aramışlardı ve hemen eve gelmemi söylemişlerdi. Ben de endişelenmiştim. Arkadaşlarla gittiğimiz kamptan alelacele dönmek zorunda kalmıştım. Bir de bu yüzden Batur'un tavırlı suratını çekmek zorunda kalmıştım. Ben de neler olduğunu anlayamamıştım ama yardımcının ses tonundan bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştım. Annem iyi miydi? Aile fertlerinden birine bir şey mi olmuştu? Çözemiyordum.

Merdivenleri çıkıp holde ilerlerken yardımcı da peşimden geliyordu. Arkama döndüm ve dayanamayıp "Neler oluyor Allah aşkına?" diye sordum.

Kadının ise telefondaki endişesinden eser yoktu. Yüzüne bir tebessüm bile kondurmuştu hatta. "Buyurun Azize Hanım, salona geçin lütfen." Tuhaftı.

Anlam veremediğim bir biçimde tuhaf olan bu kadına baktıktan sonra söylediğini yaptım. Büyük salona doğru yürüdüm. İçeri girer girmez daha ne olduğunu anlamadan kafamdan aşağı konfetiler patlamaya başladı. Herkes hep bir ağızdan "İyi ki doğdun Azize!" diyordu. Duvarda koskoca parıltılı gri balonlarla aynı şey yazılıydı. İyi ki doğdun Azize.

Gerçekten mi? İyi ki doğmuş muydu?

Herkes gelmişti. İlkokul öğretmenim bile. Kuzenlerim. Herkes. Koca bir organizasyon. Koca bir yalan. Kutlamanın her zamanki organizatörü annem tüm davetlilerin başını çekerken derin bir nefes alıp onun gözlerine baktım. Bundan yorulmuştum artık. Bugünü kutlamaktan yorulmuştum. Bu oyunu oynamaktan yorulmuştum. Boğulmak üzereydim ve yardım çığlıklarımı birinin duymasını bekliyordum. Kimse duymuyordu.

İncelercesine etrafa göz gezdirdim. Her şey çok güzel görünüyordu. Eksiksiz. Güzel bir parti organizasyonuydu, kusursuzdu. Tek sorun, bugünün doğum günüm olmayışıydı sanırım. Kalabalıklar arasında anneme döndüm sakince. "Anne, biraz konuşabilir miyiz?" Evet, her şeye rağmen sakin kalmaya çalışıyordum.

"Tabii bir tanem."

Sessiz sakin bir yere geçtiğimizde hiçbir şey olmamış gibi bana bakmasına dayanamıyordum artık. Onu kırmak da istemiyordum ama büyümüştüm. Bu oyunu daha fazla oynamak istemiyordum. Anlamalıydı. Onu mutlu etmek için kendimi çürütmek istemiyordum. "Anne, bunu yapmaktan vazgeç artık."

"Neyi bebeğim?"

Anlamazdan gelmeye devam etmesi işleri daha da zorlaştırıyordu. Oysa ben onu kırmadan bu işi bitirmek istiyordum. "Bugünün doğum günüm olmadığını ikimiz de biliyoruz. Bunu yapma artık. Gerçekten gücüm kalmadı."

"Azize, sen neden bahsediyorsun hayatım? Bugün senin doğum günün."

Sanki deli olan benmişim gibi tepkiler vermesi beni zıvanadan çıkarıyordu. Her şey yolundaymış da tek anormal benmişim gibi. Bu dayanılmaz bir şeydi. "Bugün benim değil, Azize'nin doğum günü." Ellerini tuttum ve yumuşacık bir ses tonuyla ekledim. "Bak, bana can verdin. Benim annemsin. Sana çok şey borçluyum. Ama... Ben her yıl düzenlediğin bu tiyatroya daha fazla katılamayacağım. Azize'yi yaşatırken beni öldürüyorsun. Her yıl bunu yapmaktan vazgeç." Normalde bu konunun evimizde konuşulması yasaktı. Yemek masasında bu konu her açıldığında ölüm sessizliği hâkim oluyordu ortama. Ancak ben artık dayanamayacak kadar dolmuştum. Her ailenin bazı sırları vardır, sadece bizimkiler biraz daha karanlıktı.

Gözleri dolu dolu olmuştu. Hiçbir şey söylemeden yanımdan geçip gittiğinde onun için çok üzülüyordum. Onu üzmek, istediğim son şey bile değildi. Annemin suçluluk duyduğunu ve bu yüzden böyle hastalıklı bir davranış sergilediğini biliyordum. Bunu anlamak için psikolog olmaya gerek yoktu. Acısını dindirmenin bir çaresini bulmuştu. Yaralarını sarmanın en kestirme yolu bende yeni yaralar açmaktı.

Gerçek Azize bir gölün dibinde ya da toprağın altında çürürken ben canlı canlı her gün biraz daha çürüyordum. İçten içe. Her gün biraz daha fazla.

...

Halikarnas'ta Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - I ღBİTTİღजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें