⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 29/1

15.6K 964 89
                                    

-29/1-

❝Lâl❞

Kendime geldiğimde yataktaydım ve Valentino yanımda oturmuş bana bakıyordu. Başım hâlâ biraz dönüyordu ancak abartı şekilde sayılmazdı.

Valent'in "İyi misin?" sorusuna karşılık yalnızca başımı sallamakla yetindim. Bana neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Zihninize çok fazla yük bindiğinde, düşüncelerden kendinizi alamadığınız zamanlarda bu vücudunuza yansır. Vücudunuzdaki sekteye uğrayan şeyler zihninizin yansımasıdır. Şuan yaşadıklarım da bundan ibaretti.

"Pekâlâ, doktor çağırıyorum." Kararlılıkla aniden kalkıp kapıya yürüdüğünde engel oldum ve buna gerek olmadığını söyledim. O noktada anlatmak zorunda kalmıştım. Bunun ne kadar normal bir tepki olduğunu, daha önce de defalarca yaşadığımı ancak bir süredir başıma gelmediği için afalladığımı... İkna olmak zorunda kalmıştı. Benim de ne doktorla ne de başka bir şeyle uğraşacak hâlim yoktu.

O gece sessizce uyumuştuk. Sabah erken kalkmamız gerekiyordu, İstanbul'a uçuşumuz vardı. Beni geren bir neden daha. Yılanın inine giriyordum. Elbette biraz gergindim. Düşünsenize, yaşadığınız onca şeyden sonra yanınızda dünyanın en güçlü insanı bile olsa korkardınız. Bense kendimi çırılçıplak hissediyordum. Tüm tehlikelere karşı savunmasız.

Sabahın ilk ışıklarında ikimizin de uyanması pek sürmemişti. İlk uyananın ben olduğumu sansam da karşımdaki bir çift göz dirseğinim üzerinde yükselmiş bana bakıyordu. Ve gözlerinde ne düşündüğünü ayna gibi görebiliyordum. Deliler gibi merak ettiği çok fazla soru olduğu hâlde sormamak için kendini zor tutuyordu. Birlikte bu kadar zaman geçirdiğimiz hâlde birbirimizi hâlâ tam olarak tanımıyorduk. O beni kitap gibi okuyabiliyordu ama ben Valentino'nun geçmişini, ailesini, hayatını tam olarak biliyor sayılmazdım. O da en az benim kadar bir gizem olduğunun farkında dahi değildi. "Günaydın." dedim uykudan çatlamış bir sesle.

"Günaydın."

"Çok oldu mu uyanalı?"

"Yeni sayılır."

Rutin konuşmamızın ardından söylenecek pek de bir şey kalmadığı için bana dikilmiş gözlerine kilitlendi bakışlarım. "Ne düşünüyorsun?"

"Ne konuda?"

Bana kelime oyunuyla karşılık veren adama tatlı tatlı sitem ettim. "Ah, Valent..."

"Ne?" Hiçbir şey bilmiyormuş gibi boş bakan gözleri komikti. "Ne kadar seksi ve güzel olduğun, benimse ne kadar şanslı olduğum dışında mı?" diye eklemişti. Güldüm hatta kıkırdadım. Konuyu son zamanlarda olanların dışında tutmak için sevimli Valent'e dönüşmüştü. Kimseye göstermediği yüzüne yani. O her zaman sert, otoriter, acımasız ve duygusuz olmak durumundaydı. Tam manasıyla böyle biri olmasa da zaaflarını gizlemek ve öyleymiş gibi görünmek zorundaydı. Bana doğru yaklaştığında dudaklarımdan öpecek sanmıştım ama o uzanıp kulağıma fısıldadı. "Bence hâlâ biraz vaktimiz var, yatakta tembellik yapabiliriz."

"Senin kast ettiğin şeyin tembellik olduğuna emin miyiz?" Ayartıcı bakışları ve havalanmış kaşlarından sonra elbette bahsettiği şeyin tembellikten çok eğlenceye yakın olduğunu anlamıştım.

"Sabah sporu da diyebiliriz."

Hafifçe gerinip iç çektim. "Ben de isterdim ama yolculuk boyunca Luigi'nin 'Sizi beklemekten ağaç olduk' tarzı iğneleyici bakışlarını çekmeye hiç niyetim yok. Zaten matematik hocam gibi bana takmış durumda."

Adam başını eğip güldü. "Matematik hocan sana takmış mıydı?"

"Öyle böyle değil."

Sabahın köründe konuşmadığımız konu kalmamıştı. Eğlenceli bir sabahtı. Dün gecenin ve son zamanların aksine çok eğlenceli bir sabah diyebilirdik. İkimiz de duş alıp giyindikten sonra yola çıkmaya hazırdık. Belboy bavullarımıza yardımcı olurken ben hâlâ odada özel eşyam kalıp kalmadığına bakıyordum.

Halikarnas'ta Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - I ღBİTTİღWhere stories live. Discover now