Hidden | (Türkçe)

By oceanofgreen

1.2M 50.3K 9.4K

Rose, Harry'den hoşlanmıyor Ve Harry de, Rose'dan hoşlanmıyor Fakat belki acımasız bir adamın karanlık gözdağ... More

Hidden | (Türkçe)
Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
69. Bölüm
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
76. Bölüm

75. Bölüm

1.8K 165 90
By oceanofgreen

Kelimeler dudağından döküldü ve kalbim zonkladı, duyduğum gür sesle son birkaç aydır çektiğim bütün acı çekilmiş gibiydi. Kısa bir an gözlerimi kapattım dudaklarımda aptalca bir gülümseme vardı.

Zayn hala konuşuyordu, onu dinlemediğim için kendimi kötü hissediyordum ancak şu an tek düşünebildiğim Harry buradaydı, nefes alıyordu.

Elizabeth yaşananlardan habersizce yanımda oturup, gözleri dolu dolu Zayn'i dinliyordu. Ancak Harry'nin arkamda oturduğunu bilmekten tamamen uzaktı.

Zayn konuşmasını bitirdi ve Perrie yüzündeki tatlı gülümsemeyle sözünü söylemeye başladı.

Bacaklarım sabırsızlıkla titriyordu. Tamamen şok içindeydim.

Belki de hayal görüyordum?

Emin olmak için tekrar omzumun üzerinden arkama döndüm.

Gözlerimi ona çevirdiğimde o zaten yüzündeki aynı sırıtışla bana bakıyordu. Dilini dudaklarının üzerinde gezdirdi ve bana göz kırptı. Tıpkı hatırladığım gibi yanaklarına gamzeler gömülmüş ve tanrıya yemin ederim, bana göz kırpıyordu. Göz kırpıyordu.

" Siktir. " dedim tekrar dönerek.

" Ne? " dedi Elizabeth.

" Hiçbir şey. " diye fısıldadım.

Dikkatimi düğüne vermeye çalışıyordum. Gerçekten deniyordum ancak yapamıyordum ve bunun için kendi kendimi suçlayamıyordum bile. Harry yüzünde aptal bir gülümsemeyle arkamda oturuyordu.

Lanet olsun, Harry.

Sonunda Perrie de sözüne son verdiğinde yüzükleri değiştiler. İkisi öpüşürken Perrie kollarını Zayn'in boynuna dolamış insanlar gülerek onları alkışlıyorlardı.

Onlar tekrar geçite dönüp yürürken biz de Elizabeth ile ayağa kalktık.

Seremoni saat altıda başlıyordu. Bu pek alışıldık değildi ancak yine de hoştu. Sanırım Kent Parktan günbatımını izleyeceklerdi. Bu manzara güzel olacaktı.

" Resepsiyon daha yakın değil mi? " diye sordu Elizabeth.

Kafamı salladım, herkes çadırdan çıkarken gözlerim Harry'i arıyordu. Niall ve Liam ile, elleri ceplerinde yürüyordu.

" Sen iyi misin? " diye sordu Elizabeth kalabalığın içinde yürürken.

" Hayır, " dedim. " Pek değil. "

" Neden? Sorun ne? "

Kolundan tutarak onu durdurdum ve Harry'i işaret ettim.

Gözleri açıldı. " Bu o.. Aman Tanrım... "

" Arkamdaydı, tanrım... "

" Rose, o-- "

" -yaşıyor. Kendimi bok gibi hissediyorum. "

" Kendini bok gibi hissetmene şaşırdım- "

" Aman tanrım- "

" Tamam, git onunla konuş. "

" Ne? Ne söyleyeceğim? Yüce İsa! "

" Git ve ona bir öpücük ver- "

" Hayır, bana yığınla yapacak açıklaması var. Gitmeye-- "

" Siktir buraya bakıyor, sana bakıyor! "

" Elizabeth, aman-- "

Şimdi çadırdan çıkmış karşı çadıra doğru yürüyorduk. Kalbim hızla atıyordu ve Harry'nin de oraya girdiğini izlerken bununla zar zor baş edebiliyordum.

" Eğer bu bir gündüz kabusuysa kendimi kaybedeceğim. "

" Gündüz kabusu da ne? "

İlerlemeye devam ederken kullandığım kelime kahkaha atmama sebep oldu. Çadır çok güzel dekore edilmiş beyaz ve açık mavi renkler tercih edilmişti. Ortaya dans pisti kurulmuş, DJ çoktan çalmak için hazır bekliyordu. Etrafına masalar dizilmişti ve gözlerim ilerdeki fotoğraf kabinini seçebiliyordu.

" Daha sonra fotoğraf kabinine gireriz! " dedim Elizabeth'e. Ruh halim çoktan Harry'nin gitmemiş ve ölmemiş olmasıyla düzelmişti.

Belirlenmiş yerimize oturduk ve Harry'nin odanın karşısına oturduğunu görmemle hayal kırıklığına uğradım. Bunu umursamamaya çalışıp Elizabeth'e kulak vermeyi denedim ancak bu benim için çok zordu. Bakışlarımı kucağıma indirdin ve her ne söylüyorsa dinliyormuş gibi görünmek adına kafamı salladım.

" Resepsiyon yedi kırk beşte mi-- "

Yanıma birisi oturduğunda ona dönmemle masada ter atmaya başladım.

Harry sırıtarak yanıma oturmuş, masada yazan ismin önüne kendininkini yerleştirmişti.

" İyi akşamlar. " dedi bana yüzündeki gülüşüyle.

" O--Orada oturduğunu sanıyordum. " diye karşılık verdim.

" Yüce İsa, beş ay geçti ve bana söyleyeceğin ilk şey bu mu? "

Kızararak nefes aldım ve bakışlarımı çevirdim.

" Hadi ama, takılıyorum. " diyerek diziyle benim dizimi dürttü ve bütün vücudumu ateş bastı.

" Ya burada oturan kişi? "

" Kendine başka bir yer bulabilir, bu nasıl? "

İnce espri anlayışı geri dönmüştü ve ben bunu da özlemiştim.

" Biliyorsun açıklaman gereken tonla şey var. "

Kaşlarını çattı ve cevap vermek üzere ağzını açtığında birisi mikrofona konuştu.

" İyi geceler, " dedi Liam DJ'in olduğu sahneden. Bulaşıcı gülümsemesiyle kalabalığa gülümsedi. " Herkes başlamaya hazır olsun, baylar ve bayanlar hadi merhaba diyin. Karşınızda Zayn Malik! "

Zayn ve Perrie içeri girerlerken herkes alkış tutuyordu. Dans pistinin ortasına yürüdüler be çalan müzikle ilk danslarını etmeye başladılar.

Harry yanımda ayaklarıyla ritim tutuyordu ve ben zihnimi ondan uzak tutamıyordum. Soracak çok sorum vardı ve cevaplarını almak için can atıyordum.

Zayn ve Perrie gülerlerken Harry kulağıma " Açıklama derlen neyi kastettiğini anlamadım, " diye fısıldadı. " Paketi almadın mı? "

" Sen mi yolladın? "

" Evet, okumadın mı? "

" Yollayan adres çizilmişti. "

" Hayır, demek istediğim-- "

Karşımızda oturan birisi Harry'e kötü bakışlar atarak onu susturdu. Bu gülmeme sebep oldu.

Sonunda dans bittiğinde Zayn büfe hattının açık olduğunu duyurdu ve masalardaki insanlar kalabalığı önlemek adına sırayla tabaklarını alarak oraya yöneldiler.

Gidecek olan dördüncü masa bizimkiydi be Elizabeth büfeye gitmek için ayağa kalktı ve oraya doğru yürüdük.

" Siktir. " diye fısıldadı ve kafamı salladım.

" Bu gerçek olamaz. " diye fısıldadım elimdeki tavuğu tabağıma koyarken.

" Sana çimdik atmamı ister misin? "

" Hayır, ben- "

" Sana çimdik atacağım. "

" Ah! Elizabeth! "

Biz yemeğimizi almayı bitirirken gülüyordu.

Tekrar yerimize oturduk ve Harry ile yemek boyunda konuşmadık. Dürüst olmak gerekirse ne diyeceğimi nereden başlayacağımı bilmiyordum.

Yemekten sonra parti başladı ve ben eski arkadaşlarıma selam vermeye başladım.

Louis, Liam ve Niall beni yakalayarak ayı gibi kucakladılar ve Violet aramama geri dönemediği için bolca özür diledi. Gemma'nın bile burada olduğunu görmek beni şaşırtmıştı.

" Rose, sensiz cehennem gibiydi, " diye mırıldandı. " Harry tıpkı sinir bozucu bir kene gibiydi ama en azından bazı problemlerimizi çözdük. "

" Gerçekten mi? "

" Evet. Ben özür dilemeye devam ettim ve o da arık  kafama takmamamı söyledi. "

" Gemma bu harika! " dedim be tekrar sarıldık.

Tüm bu insanlara parti gecesi neler olduğunu sormak istiyordum ancak şu an düğündeydik ve ben modumu düşürmek istemiyordum. Daha sonra bar açıldı.

Perrie yanımıza geldi be hepimize sarıldı.

Ona " Harika görünüyorsun, " dediğimde tekrar sarıldık. Onu bugün sevdiği adamla bu kadar mutlu görmek beni de mutlu ediyordu.

Bu insanları yeniden gördüğüm için için mutluydum. Yirmi aralık günü yaşananlara rağmen. Sadece Harry'nin bunca zaman beni aramayıp, yaşadığını söylememesinin arkasında lanet olası büyük bir sebep yattığını ümit ediyordum.

Elizabeth'i kız kardeşim olarak hepsiyle tanıştırdım. Gemma ve Violet ile birbirlerine çok benziyordu. Aynı zamanda Elizabeth, Violet'in oynadığı programın hayranıydı ve o olmadan programın aynı olmadığından bahsediyordu.

Ben ise kendime bir içki söylemiş gelmesini beklerken parmaklarımla masada ritim tutuyordum.

" Elmalı martini ha? "

Yanıma oturmuş gülen Harry'e kafamı çevirdim.

" Evet. " dedim.

" Beraber son bara gidişimizi hatırlıyor musun? "

Jeremy'i rahatsız ettiğimizden sonraki yüzü aklıma geldi ve gülümsedim, içeceğimi içerken kafamı salladım.

" Bana çarptığı zamanı hatırlıyorum. " dedim sessizce, içkimi yudumlarken.

" Lanet olası sik. Apaçık birisiyle birlikteydin. "

" Hatırladığım kadarıyla o zamanlar birlikte değildik. "

" Hala onu deşebilirim. "

Gülerek başımı çevirdim.

Bana bakarken yüz ifadesi değişti. " Biraz yürümek ister misin? "

Tekrar kafamı pna çevirdim. " Nerede? "

" Park boyunca. "

" Neden? "

" Biraz konuşmamız gerektiğini düşünmüyor musun? "

Haklıydı fakat şu an düğündeydik be ben partiye katılmak istiyordum.

" Ben-- "

Harry nefes verdi. " Lütfen benimle biraz yürü. "

Dudaklarımı ısırdım ve sonunda kafamı salladım.

O da kafasını salladı, çadırdan çıkarken Perrie ve Zayn'in fark etmemelerini umut ederek onu takip ediyordum. Bakışlarım ikisini Zayn'in ailesiyle konuşurlarken yakaladı ve fark etmeyeceklerini düşündüm.

Hava ılıktı ve topuklarım taşlı yolda tıkırdıyordu. Kent Park'ı geceleri seviyordum. Ilık ve güzel oluyordu.

" Hoş gece. " dedi Harry

" Hayatta olduğuna inanamıyorum. " Kelimeler ağzımdan dökülüverdi.

Harry kahkahasını bıraktı, ellerini cebine sokup " Teşekkürler. " dedi.

" Hayır, demek istediğim-- "

" Ne demek istediğini anlıyorum Rosie. Sadece takılıyorum. "

Bana 'Rosie' diye seslenmesi kalbimi eritmişti. Aniden ağlayacak gibi hissettim. Buradaydı, onca aydan sonra buradaydı ve ben ona zar zor dokunabiliyor ya da bakabiliyordum. Neden böyleydim?

Şok. Şok olmuştum.

" İyi misin? "

Kafamı salladım. Gözlerimin sulandığını anlamaması için kafamı çevirdim. " İyiyim. "

" Yani...nasıldın? "

Bu soru çok ironikti ve neredeyse gülecektim.

Kendi kendimi yeniden " iyiyim " demek için hazırladım ancak iç çektim ve yürümeyi kestim. O da yürümeyi kesti ve kafası karışmış bir şekilde bana baktı.

" Korkunç, " diyerek iç çektim. " Tamamen korkunçtum. "

Bakışları yüzümde gezindi, kaşlarını çattı. " Doğruyu söylemek gerekirse, bende öyleydim. "

" Senin için neden korkunç olsun ki? Bunca zaman beni aramadın bile. "

" Yazdıklarımı okumadın-- "

" Evet, lanet olası günlüğü okudum ama son tarih on dokuz aralık yani partiden bir gün öncesi. Ben nasıl-- "

" Ya diğer not? "

" Diğer not? "

" Paketteki. "

" Ah, " iç çektim. " Postadan dolayı ıslanmıştı. Ne yazdığını okuyamadım. "

" Siktir, " ellerini saçlarından geçirdi. " Tüm açıklamamı yaptığımı sanıyordum. "

" Neden? Ne yazıyordu notta? "

Harry ağzını açtı, geri kapattı. " Hadi oturalım. " Yanımızdaki büyük yeşil alanda duran banka yürüdük.

Aramızda biraz mesafe bırakarak oturduk.

" Notta ne yazıyordu? " dedim. " Ve benim lanet olası New York adresimi nereden biliyordun? "

Harry derin bir nefes aldı.

'' Crystal'den maaş çeklerini kontrol etmiştim, '' dedi. '' Bir gün, lobide giden postaların arasında fark ettim. ''

'' Neden bu lanet olası olay beş ay sürdü? '' diyerek kollarımı göğsümde çaprazladım.

Harry yeniden iç çekti ve dirseklerini dizlerine dayadı. '' Ben... '' Söyleyecek kelimeleri ararken dudaklarını ısırdı.

'' Tanrı aşkına, tükür onu. ''

Gülerek ban baktığında bende gülmemi gizlemeye çalışıyordum. 

'' Yirmi aralık, parti gecesi, piç Alec beni vurdu. '' 

'' Bunu biliyorum. ''

'' Sadece yeniden özet geçiyorum, kabalığı kes Rosie. ''

Dudağımı ısırdım ve gülmemeye çalıştın. 

'' Dediğim gibi, '' diyerek devam etti. '' Alec beni mermiyle vurdu. Ama nişan alamadı ve sağ kolumdan vuruldum. ''

Gözlerim sağ koluna kaydı, düzgün beyaz gömleği ile kaplıydı.

'' Çok kan kaybettim, bir hafta kadar hastanede kaldım, bir sürü ağrı kesici yedim, sana söyleyecektim. ''

'' Alec'e ne oldu? ''

'' Oraya  da geleceğim Rosie. Acele etme. ''

Ağzımı kapattım ve hiçbir soru sormamaya gayret gösterdim. 

'' Hatırlarsan Violet senin arkandan arabadan indi. Olayda aslında iki araba vardı. Biriyle öbürleri Fildişi'ne gitmişlerdi. Onlar başarılı oldular ve geri sürdüler. Eğer Gemma o lanet olası yere gelmeseydi Alec bana yeniden ateş edip beni bitirecekti. Bende böylelikle suratına yumruk çakma fırsatı buldum. ''

'' Olamaz! '' 

'' Delirdim, şuan hepsi zihnimde belli belirsiz duruyor. Alec'in yere düştüğünü gördüğümde bende yerdeydim ve sonrasında gözlerim karardı. Uyandığımda hastanedeydim ve bir sürü dikiş atılmıştı. ''

'' Ve sonrasında Alec'i adam öldürmeye teşebbüsten hapishanede buldum. Ve Aaron da oradaydı. Marion ve onun yanında çalışan birçok kişi de dolandırıcılık suçundan aynı şekildeydiler. ''

'' Ya ittifak ne oldu? ''

'' Eh, bazı hizmetlerde bulunduk ancak fazla sürmedi çünkü herkes baş kaldırdı. ''

'' Ah. ''

'' Yani yaptık, başardık. Özgürüz. '' Harry'nin yüzündeki gülümsemeyle bende hafifçe güldüm. 

'' Har neyse, sonunda hastaneden eve döndüğümde kapını çaldım fakat açan olmadı. Bende herkesin yapacağı gibi bendeki yedek anahtarla içeri girdim ve seni aradım ama sen gitmiştin. Nasıl olduğunu bilmiyorum ancak bir şekilde New York'a döndüğünü anladım ve yıkıldım. Seni bulmaya ihtiyacım vardı ama biz dolabın içinde saklanırken Zayn'in bizi bulduğu zaman seni güvende tutacağıma dair verdiğim sözü hatır-- ''

Alt dudağım titredi. '' Benim için gelmemenin sebebi bu muydu? Verilmiş olan aptal bir söz müydü? ''

Harry kafasını salladı. '' Ben-- ''

'' Bana beni yeniden göreceğine dair de söz vermiştin, öyle değil mi? Bu sözünü düşünmedin mi peki? ''

'' Rose, lütfen-- ''

Birdenbire ayağa kalktım, gözlerimden ateş çıkıyor gibiydi. '' Bunun hakkında daha fazla konuşamayacağım, '' dedim. '' Şu an düğündeyiz. Zayn ve Perrie'nin düğününde. Onlar için buradayız kendimiz için değil. Bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum. ''

Harry acı içinde bana baktı. '' Lütfen, dinle-- ''

Kafamı salladım, birkaç adım geriledim. '' Bunun için hazır değilim. Şimdi değil. Düğünde değil. ''

Döndüm ve geldiğimiz yoldan alelacele geri döndüm, tüm vücudum sinir ve kızgınlıkla kaynıyordu.

Neden bu kadar tepki gösterdim bilmiyorum ama bende tsunami etkisi yapan bu bilgiler beni kırmıştı ve doğruyu söylemek gerekirse bunları duymak acıtmıştı.

Harry'nin bana seslendiğini ve arkamdan geldiğini duydum ancak hiç durmadan çadıra geri döndüm. Elizabeth'in yanına oturdum. Hala Gemma ve Violet ile oturmuş onlarla bir şeylere gülüyordu. 

'' Gitmeliyiz, '' dedim hızlıca. '' Eve dönmek istiyorum. ''

Bana bakarak kaşlarını çattı. '' Ne? Neden? ''

'' Lüt- ''Konuşmaya başladığımda bir el beni kolumdan kavradı. 

Dönüp Harry ile karşılaştığımda gözlerinin sulandığını görmek beni şaşırtmıştı.

'' lütfen benden uzak durma, '' dedi. Sesi hırıltılı ve zayıf çıkıyordu bu yüzden müzikten dolayı duymakta zorlanıyordum. '' Yeniden gitmene izin veremem. ''

Kaşlarımı çattım. '' Ne? ''

Kolumu bırakmamış beni kalabalığın içinden çekiyordu. Fotoğraf kabininin önünde durduğumuzda kafam tamamen karmakarışıktı. 

'' Gir, '' dedi.

'' Ne? Hayır-- ''

'' Gir, lütfen. ''

İçeriye adım atmadan önce bir an ona baktım, içeri geçtim. 

Harry de peşimden girdiğinde, küçük alanda hemen önümde duruyordu. 

'' Beni dinleyeceksin, '' dedi gözündeki yaşları silerek. '' Beni dinleyeceksin ve benim açımdan da düşüneceksin. ''

Derin bir nefes alıp konuşmasına başlarken ben ise kafamı sallamaktan başka ne yapabileceğimi bilmiyordum. 





Continue Reading

You'll Also Like

37.2K 3.7K 14
Madem kardeşimi istiyorsun, o zaman bana kardeşini vereceksin. Texting*
57.2K 2.7K 24
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
67.2K 5.6K 22
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
100K 2.9K 64
Aşk güzeldir. Onun yanı sıra felakettir. Evet, felaket. En büyük felaket aşk... Baktığın her yönde onun yüzü vardır. Deli olmamak elde değildir. Ama...