36. Bölüm

12.4K 705 83
                                    

Bölüm hazırdı ve dün paylaşacaktım ama vote sayılarının artmasını bekledim sayılar gittikçe düşüyor çevirinin karşılığı olarak lütfen bir butona basmayı çok görmeyin:)

İyi Okumalar! Xx

Karışıklıkla Harry'e baktım. '' Ne? ''

Harry kollarını gövdesinde bireştirdi.  '' Organizasyonda, Zayn, Niall, Louis ve Liam ile birlikte yakından çalışıyorum, bu iki yıldır böyle ve bizim çok zamanımız oldu... '' Harry boğazını temizledi. '' Bizim bir başkaldırımız var. ''

Gözlerimi kırpıştırdım. '' Başkaldırı? ''

'' Eğer, işleri Alec'in aleyine çevirirsek, o pes edebilir ve biz iz bırakmadan çıkabiliriz.  O bizi ayaklandırmayacağı sürece biz de onu ayaklandırmayacaktık aslında. '' Harry iç çekti. '' Fakat her zaman bizimle aynı fikirde olmayan bir aptal var. ''

'' Kim? ''

'' Leigh-Anne '' Harry gözlerini devirdi.

Bakışlarımı kucağıma indirdim. '' Neden bu insanların arasına karıştın? ' diye sordum.

Harry kasıldı. '' Çünkü hayatım bir anda boktan bir hal aldı, '' dedi. '' ve benim hiçbir seçeneğim yoktu. ''

Harry gözlerimin içine baktı ve o an oradaki acıyı gördüm.

Yutkundum.

Aniden çalan telefonum ikimizi de korkuttu.

Telefonu açarak kulağıma götürdüm ve cevapladım. '' Merhaba? ''

'' Rose! Rose, Rose, Rosalie, ''  Aaron diğer taraftan ağzında yuvarladı.

'' Aaron, sen içtin mi? '' diye sordum, kaşlarımı çattım.

'' Hayır, hayır içmediiiiim, '' diye patladı kahkalarının arasında.

'' Bana işte olduğunu söylemiştin. ''

'' Sana her zaman işte olduğumu söylüyorum. ''

Ah!

'' Yani bana yalan mı söylüyorsun? '' Sesimi yükselttim ve Harry kafası karışmış bir biçimde bana baktı.

'' Hayır, sadece sen saf oluyorsun. '' dedi ve kapattım, öfke tüm vücudumda  dolaşıyordu.

Ben derin nefesler almaya çalışırken öfke bedenimi ısıtıyordu ve aldığım nefesler bana yardımcı olmuyordu. Tüm bu zaman boyunca, bana yalan söylemişti.

'' Aldatıcı. '' Harry'e baktım.  Bir an için, neden burada olduğumu unuttum. Harry'nin kısa açıklaması bir anda kızgınlık trenimi kırmıştı ve Harry yanımda olduğu için ona şükrettiğimi düşünmedim.

O cebinden bir şey çıkarttığında ve onun bir snickers olduğunu gördüğümde neredeyse güleceğim sırada ağlayacaktım.

'' Bunu her yerde yanında taşır mısın? '' diye sordum.

'' Hemen hemen, '' dedi. Paketi açtı ve bölerek yarısını bana verdi.  '' Bu benim stres seviyemi düşük tutar. '' Bana baktı. '' Senin aksine. ''

Onun koluna vurduğumda ikimiz de güldük, çikolatalarımızı ısırdık.

Şehir manzarasına bakarken sessizlik içinde yedik.

'' Ne yapacaksın? '' diye sordu Harry.

Omuz silktim. '' Onunla konuşmaya ihtiyacım var, emin olmak için. '' Gözlerimi devirdim.

Bakışlarımı kucağıma indirmeden önce Harry uzun bir süre bana baktı ve banktan kalktı. '' Öğle molası saatinin bitmesine beş dakika var. '' dedi.

Kafamı salladım ve kalktım, o merdivenlerden inip asansöre binerken ben de onu takip ettim. Bu Harry ile olan neredeyse ilk kibar konuşmamızdı--şey, belki başlık o kadar resmi değildi ama en azından diğerlerinde olduğu gibi küçük düşürücü değildik.

Harry'nin  neden Alec ile çalıştığını öğlenmek için ölüyorum fakat burnumu sokamıyorum. O kadar çok burnumu sokmuştum ki bu sefer de aynısını yaparsam daha derin bir çukur kazmış olacağım ve Harry sadece üzgün olacak.

Biz tekrar ofise döndük ve ben yerime oturdum. Cihazımdan bir çağrı aldığımı fark ettim ve telefonumu açtım.

Ekranda yazan annemin ismini gördüğümde şok oldum.

'' Merhaba, Rose. Sadece seni kontrol ediyorum ve birşey sormam gerekiyor, yani beni geri ara. Hoşçakal. ''

Hızlıca numarayı tuşladım ve sandalyemde geriye yaslandım.

'' Merhaba? ''

'' Merhaba, anne. Ben Rose. Çağrını aldım. ''

'' Oh, merhaba! Nasılsın, Rosie? ''

Yutkundum. '' İyi, '' dedim. '' Sen? ''

'' İyi farzediyorum. Herneyse, senin...baban ve ben bu hafta sonu ziyaret için New York'a gelip gelemeyeceğini merak ediyoruz. ''

'' Oh, '' duraksadım. '' Bu...um. Elizabeth orada mı? ''

Annem duraksadı. '' Elizabeth...Elizabeth burada olacak. ''

Dudaklarımı yaladım. '' Anne, ben olamam-- ''

'' Lütfen, Rose. Biliyorum, bu zor, fakat baban ve ben gerçekten gelmeni istiyoruz ve kız kardeşin-- ''

'' Umrumda değil. '' Dediğimde, Harry'nin bakışlarını üzerimde hissettim.

'' Biliyorsun, bu doğru değil, Rose, '' dedi annem. '' O seni seviyor-- ''

'' O benden nefret ediyor, bunu herkes biliyor. Bu kadar taklit yeter. ''

Annem iç çekti. '' İyi. Sadece kardeşin burada olacağı için gelmek istemiyorsan, o zaman tamam. ''

İç çektim. Şakaklarımı ovuşturdum. '' Pekala, '' dedim. '' İyi. ''

Neredeyse annemin kıkırtısını duydum. '' Harika. Bu hafta sonu görüşürüz. Seni seviyorum. ''

Hat kapandı.

Telefonu kapattım ve başımı ellerimin arasına aldım. Neden bunu kabul ettim ki? Kız kardeşimle nasıl yüzleşeceğim? Onu hiç görmedim...şey, kazadan beri. 

Omzumda dehşet bir, bin tonluk yük varmış gibi hissediyordum.

'' Rose. ''

Kafamı kaldırdım ve Harry ile göz göze geldim.

Gözleri endişeyle dalgalanmştı, bunu onda nadiren görüyordum. Ona el salladım ve kafamı geriye attım. Konu aileme gelince birisiyle ilgili olamıyordum.

Saat dört civarındaydı ve ayrılmak için eşyalarımı topladım.

'' Rose. '' Kafamı kaldırdığımda kapıya yaslanmış olan Bay Greenman ile göz göze geldim. '' Birkaç dakika konuşabilir miyiz? ''

Kafamı salladım ve ona doğru yürüdüm. '' Yanlış bir şey mi var? ''

'' Hayır, hiç yok. '' dedi. ''Bugün sende bir dikkat dağınıklığı fark ettim. Her şey yolunda mı? ''

Hızlıca kafamı salladım. '' Evet, yolunda. Üzgünüm, pek fazla uykumu alamadım. ''

'' Elbette. Uykusuzluğa pek yabancı değilim. Sadece her şeyin yolunda olduğundan emin olmak istedim. '' Bana arkadaşça bir gülümseme verdi.

'' Teşekkürler, '' dedim. Bay Greenman'ın ne kadar sevecen ve kibar bir patron olduğundan hoşnuttum.

'' Yarın görüşürüz. '' dedi ve arkasına dönüp ofisine girmeden önce bana bir gülümseme daha verdi.

Ofisten çıkarak otoparka doğru yürüdüm, kabanım kollarımda katlanmıştı. Saçlarım doğal dalgalarıyla açıktı fakat biliyorum parmaklarımı onlara yeniden ve yeniden geçirdiğimde darmadağınık oldu.

El yordamıyla çantamın içinden anahtarımı bulmaya çalışırken kafamı kaldırıp, Harry'i görmemle neredeyse çığlık atacaktım. '' Yüce İsa, bunu yapma. '' dedim, avuç içimi göğsüme bastırırken Harry sırıttı.

'' Üzgünüm, '' dedi ve gözlerimi devirdim, anahtarlarımı aramaya devam ettim. Kafasını bana doğru dikleştirdi. '' Sen iyi misin? '' diye sordu.

Bu soru neredeyse Harry'nin karakteri dışındaydı. '' Ah, evet. '' dedim '' Evet. ''

'' Seni kim aradı? ''

Harry'nin sorularından korunmak için değiştirdim. '' Ne fark eder? '' dedim kızgınlıkla.

Harry kaşlarını çattı. '' Sadece bir soruydu, Rosalie. '' dedi korunma amacıyla.

'' İyi, seni ne ilgilendiriyor? ''diye çıkıştım.

'' Sana ne oluyor? '' diye sordu.

'' Sana ne oluyor? '' diye reddettim.

Harry topuklarının üzerinde dönüp ağır adımlarla arabasına doğru yürümeden önce gözlerini daralttı.

Hidden | (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin