50. Bölüm

9.3K 642 87
                                    


Evet, birisi size 25 gündür bölüm paylaşmayan bu arkadaşı bulduğu yerde dövsün. Gerçekten. Dün paylaşacaktım ama wattpad sağolsun yazdığım bölümü iki kez sildi. Tabi benim sinirler tavan. Bugüne kaldı. Şimdi size burada yazamama sebeplerimi de söylerim ama daha çok küfreden olur diye korkuyorum. Klasik sebepler. Okul-sınav dönemi özel meseleler falan. Ama merak edenler varmış söyleyeyim yaşıyorum. Zorlu dönemi de atlattım sayılır. Bölümler çok daha sık gelecek. Ve tekrar bu kadar beklettiğim için herkesten çooook özür dilerim. Bu kadar bekletmemem gerekiyordu ama işte...elimde değildi  anlayacağınızı düşünerek tekrar çok özür diliyorum:(

İyi Okumalar!^^



Hava soğumaya başladı ve ben ürperdim. Harry bir süre konuşmadı. Derin bir şekilde bakıyordu ve kaşlarını çatmıştı.

Bu benim için zzordu. Harry'nin Violet gibi bir kızın peşinden koştuğunu hayal etmek. O kendi hayatına kapılıp giden bir kız gibi görünüyordu, fazla Harry gibi.

Aynı zamanda içimdeki öfke ve kıskançlık tohumları kabarcık olmuştu. Violet nasıl Harry'i toz içinde terk edip, Los Angeles'a giderken, ona karşı bu kadar soğuk olmayı başarabilmişti? O, onun bütün aşkı olduğunu bilmiyor muydu? Neden onun için kalmadı ve ona bir şans vermedi?

O sevgiyi hak ediyor. Onu izlerken kendi kendime düşünüyordum. O sevgiyi herkesten çok hak ediyor, her ne kadar kendisi buna inanmasa da.

'' Harry. '' dedim sessizliği bozarak.

Kafasını kaldırdı. '' Hmm. ''

'' Ben artık gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yağmur yağacak gibi görünüyor. ''

Kafasını salladı ve kollarıyla bacaklarını gererek tam yüksekliğine ulaştı. Onun yanında ayağa kalktım, hala on beş katın üzerinde dikkatlice duruyordum.

'' Tekrar elimi tutman gerekiyor mu? '' diye sordu Harry alayla.

'' Hayır. '' dedim diklenerek. Aramızdaki hava değişmişti, bunu hissedebiliyordum. Bu bizim bir birimizin sırlarımızı ifşa etmemizden kaynaklanıyordu, biliyorum. Onun benim karanlık geçmişimi bildiğini ve bu nu kabul ettiğini biliyordum ve bu yüzden onun yanında artık biraz daha rahatlamış hissediyordum.

Harry bana sırıttı ve bizim kapalı camın üzerindeki yürüyüşümüz başladı. Ayaklarıma doğru, lobinin üzerindek geniş yüksekliğe baktığımda yutkundum. 

Bir saniye sonra, Harry beni biraz itti Ve '' Adımlarını izle! '' diye bağırdı kulağıma doğru.

Ben cırlayarak onun koluna yapıştığımda o da bana gülüyordu. O hala bana gülerken ben kolumu onun koluna sarmış, neredeyse ona yapışmıştım. 

Biz kapalı camı atlattığımızda ondan uzaklaştım.

'' Hıyar. ''  dedim, ellerimi göğsümde çaprazlarken.

'' Ah Rosie, yükseklerden korkuyor musun? '' 

'' Hayır. '' dedim. '' Sadece İngiliz pisliklerin biz on beş kat yukarıdayken adımlarını izle diyerek bağırmalarını takdir etmiyorum. ''

Harry yine güldü. '' İngiliz pislikler, '' diye tekrarladı. '' Bu yeni bir kelime olmalı. ''

'' Evet, seni görmediğim zamanlarda kaydedilen bir sürü yenisi var. '' dedim ona biz hala asansör beklerken.

'' Hmm. Bunları duymak için sabırsızlanıyorum. '' Harry'nin dudaklarıyla beraber gözleri de gülümsemişti.

Asansöre binerek lobiye indik ve Harry'nin arabasına yürüdük. Ben yolcu koltuğuna oturdum ve iç çektim. Yan aynadan kendi yansımamı yakaladım.

Saçlarım yeni duş aldığım için dalga dalga olmuştu ve yanaklarım da soğuktan kızarmıştı. Neden bilmiyorum ama, gözlerim her zamankinden daha parlak ve canlıydı. Bunu Harry'nin etkisi olabileceğini düşünüyordum ancak bundan tam anlamıyla emin değildim.

'' Bak, o kadar da kötü değildi. '' dedi sırıtarak. '' Hayattayken bunu da yapmış oldun. ''

Gözlerimi devirdim. '' Bir daha asla camların üzerinden yürümeyeceğim. ''

'' Buna inanıyorsun Rosie. ''

'' Bunu yapacağım. ''

Birbirimize karşı güldük. 

Harry yeniden radyoyu açtı ve ben uyku halimle aniden uykusuz hissettim. Şüphesiz erken uçuşumdan kynaklanıyordu. Koltukta geriye doğru yaslandım ve dinlendirmek amacıyla gözlerimi kapattım. 

Radyodan çıkan şarkıyla beraber Harry'nin sessiz uğultusunu duydum. Dikkatlice onun derin sesinin notalara vuruşlarını dinledim, neredeyse bal gibi. 

Düşüncelerim Violet'e kaydı. Şimdi ne yapıyordu? Harry tüm zamanını onu düşünmek için harcarken o da Harry'i düşünüyor muydu?

Hiçbir işaret yok.

Harry arabayı sürmeye devam ederken ben onun sesinin uğultusu ve yağmurun başlamasıyla birlikte kısa bir süre sonra uyuyakalmıştım.

Harry'nin dudaklarından düşen sesimi, onun gür sesini kulağımın yakınında bir yerde duyduğumda yalnızca birkaç saniye geçmiş gibiydi.

'' Rose, '' ddedi yeniden ve gözlerimi açtım.

Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey siyah olmuştu.

Birkaç saniyelik bir paniğin ardından baktığım şeyin Harry'nin tişörtü olduğunu ve onun beni taşıdığını fark ettim, başım onun göğsüne yaslanmıştı.

İlk ve tek düşüncem ne halt oluyor olmuştu.

Beni bu kadar zahmetsizce taşıyan kollarının ne kadar güçlü olduğunu hissettim ve bu inanılmaz kokunun da Harry'den geldiğini fark ettim. Daha önce Harry'e hiç bu kadar yakın olmamıştım  -şey, en azından beni öptüğü geceden beri- ve bu düşünce beynimi vahşi bir şekilde işgal etmiş gibi görünüyordu.

'' Ne, '' dedim sonunda esner gibi.

'' Anahtarın gerekiyor. '' dedi. '' Arabada uyuyakaldın. ''

Hala tam anlamıyla uyanamamıştım, anahtarımı bulmak için elimi çantama daldırdım ve dikkatsizce anahtarı kaptım. Kafamı tekrar onun boynuna gömüp, gözlerimi kapatırken anahtarları da ona uzattım. Kapının kilidinin açıldığını ve kapının tekrar kapandığını duyduğumda onun da kıkırdadığını duydum.

Harry'nin ayak sesleri dairede yankılandığında anahtarların tıkırtısından da onları tezgaha attığını işittim. Yağmur dışarda hafifçe yağmaya devam ederken aynı zamanda benim üzerime de bir uyuşukluk getirmişti.

Dakikalar sonra Harry'nin beni yatağım olduğunu düşündüğüm yumuşak bir yere yatırdığını hissettim.  Uykulu bir şekilde iç çektim ve gözlerimi kapalı tutmaya devam ettim.

'' Ayakkabılarını çıkarmak istiyor musun? '' diye sorduğunu işittim Harry'nin.

Sözlü cevap vermek için fazlasıyla yorgun olduğumdan en üstün yeteneklerimle Harry'e gülümseyerek kafamı salladım. 

Ellerini sağ ayağımdaki kedsimin bağcıklarının üzerinde hissettiğimde ayakkabı da ayağımdan kaydı, aynı işlemi diğer ayağıma da uyguladı.

Bu noktadan sonra bilincimi tamamen kaybetmiş olmasam da neler olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu.

Hayal meyal, Harry'nin dairemden çıkmadan önce vücudumun üzerine  yorganı çektiğini ve ardından gözümün önüne düşen saç tutamlarımı da kulağımın arkasına doğru ittirdiğini hatırlıyordum.

Ertesi sabah uyandığımda üzerimde hala dün geceki kıyafetlerim vardı. Gözlerimi uykuyla ovuşturdum ve saati kontrol ettim. Pazartesi sabahı saat yediydi-- bu iş için hazırlanma vaktinin geldiğini doğruluyordu.

Yataktan kalktım ve konsolun üzerindeki saatin  yanında duran bir parça kağıdı fark ettim.

Merak içinde açtım.

Rosie-



                     Dün gece benim arabamda uyuyakaldın, bir daha bunun olmasına izin verme



                                                                                                                                             - Harry


O anda, o notu okuduğumda, tekrar okuduğumda, aynı notu en az on kere daha okuduğumda yüzüme aptal bir sırıtışın yayıldığını fark ettim ve bu gülümsemnin sebebinin Harry olduğu aklıma geldi.

Zor.


Birkaç saat sonra, ofise ulaştığımda, Mr. Greenman beni '' Tekrar hoşgeldin Rose. '' diyerek karşıladı. 

'' Teşekkür ederim. '' dedim gülümseyerek, onunla konuşmak için durduğumda.

'' New York nasıldı? ''

'' Acımasızca soğuk. ''

Mr. Greenman güldü. '' Henüz kar yağıyor mu? ''

'' Oldukça değil, genellikle biz yılın ilk karı için Kasım'dan daha geç kalırız. '' 

'' Anlıyorum, eh geri dönmen güzel. ''

'' Geri dönmek güzel. ''

Eşyalarımı masamın üzerine koydum ve masnın üzerindeki eşyalardan neyin nereye gitmesi gerektiği hakkında ufak çaplı bir organizasyon yaptım. 

'' Günaydın, Rose. ''

Kafamı kaldırdım ve Zayn'e gülümsedim. '' Merhaba. ''

'' Nasıl bir seyahat oldu? ''

'' Oldukça iyi. Nasıl bir sanat kongresi oldu? ''

'' Aslında harikaydı. ASlında, benim parçalarımdan biri de küçük bir ödül kazandı. ''

'' Bu harika! ''

'' Öyle, değil mi? '' Sırıtttı ve kafasını hafifçe öne eğdi. '' Oh ve ben Perrie için, ona ' New York'u seviyorum' yazan bir kupa aldım, kahve içmesi için. '' Kafasının Perrie'nin olduğu yöne doğru çevirerek işaret etmesiyle -, oturduğum koltuğu işaret ettiği yöne doğru çevirdim ve Perrie'nin ' New York'u seviyorum' yazan bir kupayla kahve içtiğini gördüm, dudaklarında ufak bir gülümseme olduğunu gördüm.

'' İyi seçim. '' dedim Zayn'e. '' Ev tozu üreticisi biraz riskli olurdu. ''

'' Ben de öyle düşünmüştüm. '' sırıttı.

Bugünkü çalışmalarıma başlayacaktım ancak Harry'nin nerede olduğunu bilmiyordum. Saat neredeyse dokuzdu ve o ortalarda görünmüyordu. Asla bu saate kadar kalmazdı.

Harry, elleri saçlarında masasına doğru yürürken ancak bitirebilmiştim bunu düşünmeyi.

Bay Greenman tıpkı bir köpekbalığı gibi odasından çıktı ve bizim masalarımızın olduğu yere doğru yürümeye başladı. '' Styles, yine geç '' diyerek iç çekti. 

'' Aslında bu kez trafik vardı. '' dedi Harry açık açık, Bay Greenman'a.

'' Kaç kez bu bahaneyi kullandın Styles? ''

'' Bu sefer yalan söylemiyorum. ''

'' Bu, bu çeyrekte beşinci geç gelişin. Beş vuruşa sahipsin. ''

Harry kaşlarını çattı. '' Bay Greenman, biliyorum tam anlamıyla Amerika'dan değilim ama bu beyzbol işlerini de biliyorum. ''

Elimde değil. Yüksek bir kıkırtı patlatıverdim ve bir anda bütün bakışlar bana döndü ve gözler parladı.

'' Komik bir şey mi var, Bayan Knight? '' diye sordu Bay Greenman.

Hemen toparladım. '' Oh, H--hayır, üzgünüm. ''

Bay Greenman Harry' e dönmeden önce kafasını salladı. ''Kendine yön ver. '' diye çıkıştı tekrar ofisine dönmeden önce.

Harry bana sırıttı.

O konuşmadan önce '' Kapa çeneni, '' dedim ona.

Güldü, lastik topunu eline aldı ve havaya fırlatmaya başladı. '' İyilik timsali Rosie'nin başı neredeyse belaya giriyordu. ''

'' Ben iyilik timsali değilim. '' diye alay ettim.

'' Tamam. '' diye homurdandı Harty, gözlerini devirerek.

'' İşini yap. '' dedim ona gözlerimi kısarak. 

'' Buraya gelip sen yaptırmak ister misin? ''

Gülüşünü sekteye uğratmadan kaşlarını kaldırdı.

'' Hayır ben iyiyim. '' diye cevapladım. '' Senin gibi İngiliz pislikleri istemiyorum. ''

Harry güldü. '' İngiliz pislikler ha? ''

'' Ben kekeledim mi? '' diyerek kaşlarımı kaldırdım. 

'' Lanet olsun Rosie, bugün alıngan günündesin. '' Elindeki topu havaya fırlattı. '' Sanırım bana bir iyilik timsali olmadığını kanıtlamaya çalışıyorsun. '' Alayla kaşlarını kaldırdı.

'' Benim bir şeyi kanıtlamaya ihtiyacım yok. '' dedim diklenerek.

'' Tamam, Rosie. ''

Ona gözlerimi devirdim ve tekrar işime döndüm. Harry benden beş metre ötede, alaycı ve şeytani dırıtışıyla oturuyorken odaklanmak zor olacak gibi görünüyordu. O sadece işini yapıyor olsaydı, benim de kendi işimi yapmam kolay olacaktı.

Harry'nin iş yaptığı düşüncesiyle neredeyse sesli gülecektim.

İnanılmaz, öğle molasına doğru kalemimle el yazılarını düzenlerken aniden kırmızı kalemimin mürekkebi bitti.

'' Kahretsin. '' dedim masanın üzerindeki postt-itleri karalayıp kalemimi yeniden çalıştırmayı denerken.

'' Bi,r sorun mu var? ''

Harry her zamanki sırıtışıyla masamın üzerinde duruyordu.

'' En sevdiğim kalemim ölüyor. '' dedim tekrar onu canlandırmaya çalışırken.

'' Rosalie, öğle yemeği zamanı. ''

'' En sevdiğim kalemim ölüyor! '' dedim tekrar ona bakarak.

'' Rose__ ''

'' En sevdiğim kalem ölüyor! ''

'' Tanrı aşkına, bu bir kalem. Burada sürüsüyle var. '' dedi masasından kalem alıp tekrar bana dönerken.

Onun elinden kalemi alarak kapağını açtım. Post-it notunu karaldım.

'' Ooh. '' dedim. '' Bu güzel bir kalem. ''

'' Biliyorum. Bu benim favorim. ''

'' En sevdiğin buysa ben alamam. '' Kalemi ona geri uzattım.

'' Hayır o senindir. Başka bir tane almak için nerede satıldığını biliyorum. ''

'' Ama bu senin favor-- ''

'' Ben onu bantlamadan önce kalemi al, Rosie. '' yine sırıttı.

Masamdan kalkarak '' Teşekkürler, '' dedim.

'' Bu sadece bir kalem. ''

'' Kalemleri severim. '' dedim biz mola odasına doğru yürürken.

'' Söyleyebilirim. '' dedi Harry ve onun koluna bir tane şaplak attım.
 

'' Ah. '' dedi alay ederek, biz Perrie, Zayn, Lana ve Phil'in oturduğu masaya otururken.

'' Ağlayacak mısın? '' dedim Harry'e alaycılıkla gözlerimi genişletirken.

'' Sanırım ağlayacağım. '' dedi elini kalbinin üzerine koyup bana dramatik bir bakış atarken. Onun bu hareketine karşı güldüm.

Biz şakalaşıken diğer dört çift bakış da bizim üzerimizdeydi. Zayn'in yanlışlıkla kolasını üzerine dökmesiyle hepimiz kahkahalara boğulmuştuk. 

'' Orada bir kaza mı var? '' diye sordu Harry ve Zayn bakışlarını ona çevirdi.

Öğle molası çabuk geçmişti ve Harry ile beraber masalarımıza doğru yürüyorduk.  Aniden, Harry'nin ifadesi sertleşti ve beni kolumdan tutarak mola odasının duvarına çekti.

'' Harry ne-- ''

'' Sus. '' diye susturdu. köşeden resepsiyon bölgesini gözetlerken.

Olanların hiçbirini göremiyordum ve tamamıyla kafam karışmıştı.

Resepsiyondaki sesler buraya taşınıyordu.

'' Rose Knight'ın neredeolduğunu söyleyebilir misiniz, lütfen? Çalışma yerinde görünmüyor. '' 

Ben dondum.

'' Aaron ? '' Harry ağzımı kapattı.

Kafasını salladı ve tekrar köşeden bakmaya başladı. Kalp atışlarım hızlandı.

'' Özür dilerim, onun nerede olduğunu bildiğimden emin değilim. Ben-- '' Marion başladı.

'' Bizim  şimdi onu görmemiz gerek. '' dedi farklı bir ses.

'' Özür dilerim ama-- ''

'' Öğle saati değil mi? Mola odasında mı? '' diye sordu aynı ses.

'' bilmiyorum ama-- ''

'' Mola odasını kontrol et. '' dedi ses, büyük ihtimal Aaron' a.

Ben dondum. Onlar mola odasına geldiklerinde kesinlikle beni ve Harry'i bulacaklardı.

Harry cebinden telefonunu çıkardı ve hızlıca birisine mesaj yolladı. Ben donmuş kalmıştım.

Telefonunu kilitledi ve bana döndü. '' Ben söylediğimde, gizlice önden çıkacağız. '' diye fısıldadı bana.

'' Ne? Onlar görecek-- ''

'' Sadece bana güven tamam mı? ''

Gözlerinin içine baktım ve kafamı salladım.

Bir süre sonra başka bir ses duydum.

'' Aaron, Alec, burada ne yapıyorsunuz? '' diye sordu Zayn.

Alec.

Benim tanıyamadığım ikinci ses Alec'di.  

'' Malik, Rose Knight nerede? Aaron çıkıştı. Aaron Zayn'i tanıyor muydu?

'' Rose Knight? Sanırım Crystal ile konuşmak için yukarı çıktı. ''

'' Crystal? Elbette. Aaron gidelim. '' Alec'in soğuk sesi bana bir ürperti yolladı.

Ben bir hışırtı duydum ve aniden, Harry benim elimi tutarak duvarın arkasındaki kapıdan dışarı doğru çekti.

Harry, Zayn'e kafasını salladı ve beni, birkaç merdiven aşağı çekmeye devam etti.  Asansör onun sözlerine göre ' çok yavaş ve çok tehlikeli'ydi.

Harry ellerini saçlarına geçirdi ve duvara karşı eğildi.

'' Tamam, '' dedim. '' Bana bazı şeyleri açıklaman gerektiğini düşünüyorum. ''

Harry konuşmaya başlamadan önce merdivenlerden sesler geldiğini duydum ve telaşla etrafımda döndüm.

'' Buradasın, Roise. '' dedi Aaron, gözleri tehlikeyle parlıyordu. '' Amcam ve ben her yerde seni arıyorduk. ''

Gözlerimi genişlettim.

Amcam?





Hidden | (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin