48. Bölüm

9.5K 604 67
                                    

Selaam çok yoğun geçen bir okul döneminde ancak vakit bulabiliyorum lütfen kızmayın olur mu? Bulduğum her fırsatta olabildiğince çeviriye koşturuyorum ama inanın ancak bu kadar oluyor. Beni anlayacağınızı düşünüyorum?:))

Multi: Hikayenin orjinali için yapılmış ufakcık bir shop:))

@xxxGizem benden ithaf istemişti bu bölüm ona^^ 

İyi Okumalar!:D

Harry sürücü koltuğunda radyoyu açtı ve böylece müzik içinde bir konuşmayı başlatmış oldu. O neşeli bir şekilde konuşurken ben de onu izliyordum, bazen lafı gediğine oturtmak amaçlı iki elini de direksiyondan çekiyordu. Tüm bu zamanlarda ona, hızlıca iki elini de direksiyona koyması gerektiği hakkında hatırlatma yapıyordum ve o da boyun eğmeden önce gülüyordu.

'' Biz hala nereye gidiyoruz? '' diye sordum ona.

'' Bunu fark edeceksin, '' dedi, dudaklarında oluşan sinsi gülümsemeyle.

'' Benimle yeniden poker oynamayacaksın değil mi? ''

'' Hayır, endişelenme. Pokerde bana karşı yenilmekle yüzleşmek zorunda kalmayacaksın. ''

'' Kaybetmezdim. ''

'' Rosie, Rosie. Kiminle konuştuğunu bilmediğini düşünüyorum. ''

Gözlerimi kısarak ona baktım ve kaşlarını bana doğru kaldırarak sırıttı. 

Sonunda arabayı park ettiğimizde, şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. '' Biz...Kristal'de miyiz? ''

'' Evet, '' dedi Harry arabadan inerken.

'' Neden? '' diye sordum, '' Tüm yerlerin içinde beni getirebileceğin en iyi yer Kristal miydi? ''

Harry güldü ve arabasını kilitledi. '' Kesinlikle. ''

Harry lobiye ve ardından asansöre girereken onu takip ettim. On beşinci katın düğmesine basarken dikkatlice ona baktım. Benim onu izlediğimi fark etti ve sırıttı.

'' Bütün butonlara basmayacağım, '' dedi, asansör yukarı çıkmaya başlarken asansörün duvarına yaslanarak. '' Bu küçük, yoğun alanda seninle bir kere sıkışmak bana yetti. ''

'' Konuşan sensin. '' diyerek alay ettim. 

İkimizde sırıtırken asansör nihayet durdu, çınlayarak açıldı. Dışarı çıktık ve , Harry çatıya giden merdivenleri tırmanırken rahatlıkla ona baktım. 

'' Neden çatıya gidiyorsun? '' diye sordum.

'' Çünkü sana göstermek istediğim bir şey var. '' diye cevapladı.

Kaşlarımı çattım ama yine de onu takip ettim. Çatıya ulaştığımızda serin hava bizi karşıladı. Şehir çevremizde ışık saçıyordu, Zincirleme korna sesleri  ve kalabalık insanların sesi duyulabiliyordu.

'' Vay be, '' Nefes aldım. '' BUrası güzel.  ''

'' Öyle. '' dedi Harry ellerini ceplerine sokup, iççekerek.

O benden uzaklaşıp çatının ortasına yürürken onu izledim. Ne yaptığını merak ederek geçici olarak onu takip ettim.

Artık daha yakın yürüdüğümzde, çatının alanının ortasında, aşağıdaki lobiyi düz karşılayan büyük bir tavan penceresi olduğunu fark ettim. Tüm katlar bu bölgenin etrafına inşa edilmişti, yani buradan on beş katın tamamını görebilirdiniz.

Harry camın üzerine doğru adımladığında inanamamazlıkla onu izledim, çevresinde döndü ve yüzünü bana çevirdi.

'' Sen deli misin? '' diye sordum ona.

'' Belki. '' diye sırıttı. '' Haydi. ''

Kafamı salladım. '' Olmaz. ''

'' Haydi, Rosie. Kırılmayacak. BU cam en az on dört inç kalınlığında. ''

'' Umrumda değil. '' Kollarımı göğsümde çaprazladım. 

'' Rose, '' Harry camın kenarına doğru yürüdü. Sırıttı ve bana elini uzattı. '' Korkma. ''

'' Korkmuyorum. ''

'' Dene. ''

İç çektim. '' Eğer bu kırılırsa, seni suçlarım. ''

'' Haklısın. ''

Ona ulaşmayı denedim ve elini tuttum, kaygan camın üzerine zıpladım. Aşağıdaki on beş kata baktım ve bu benim midemi bulandırdı. Harry'nin elini daha sıkı kavradım ve sırıttı.

'' Şimdi, kan dolaşımımı kesme. '' diyerek alay etti ve sadece güvenlik için diğer kolumu da ona doladım.

'' Bu aşağıya çok uzak. ''dedim, Harry beni bölmenin ortasına yerleştirirken. ''

'' Evet, eğer düşersen, uyarmalısın ''

Ona bakış attım ve güldü, otururken elimi de beraberinde çekerek beni de oturttu.Dikkatlice onun yanına oturdum, elimi onun sıcaklığından uzaklaştırdım. Çevremizdeki soğuk hava darbeleri beni ürpertiyordu.

'' Burada olduğumuz için başımız belaya girecek mi? '' diye sordum.

Harry omuz silkti. '' Yakalanmazsak girmeyecek. ''

Harry'e baktım. Yanakları kuvvetli bir pembeyle temizlenmiş ve saçları rüzggar darbeleriyle uçuşuyordu. Zümrüt rengi gözleri çevremizdeki şehir ışıklarını yansıtıyordu ve dudakları kalın ve pembeydi. Bunu kabul etmeyi daha önce önemsemedim ama o benim gördüğüm  en şeytani yakışıklı erkeklerden birisi.

'' Bana New York'u anlat. ''

Harry'nin yavaş sesi beni girdiğim transtan çıkardı. 

'' Hayatımda geçirdiğim en kötü haftasonlarından biriydi, '' dedim. '' Dün gece Elizabeth ile barışana kadar. ''

'' İkinizin arasında ne olmuştu? ''

Ona baktım. '' Ben...'' 

Harry'e gerçeği söylemeyi ne kadar çok istesem de küçük bir parçam sırrımı açığa çıkarmamamı istiyordu. Bence o bana geçmişiyle ilgili zar zor da olsa hiçbir şey söylemezken ben neden ona söyleyeyim ki? Bu benim içimde muhafaza ettiğim karanlık bir sırrımdı ve sanırım kendimi, bunu biriyle paylaşacak kadar hazır hissedemeyeceğim. 

'' Bana söylemek istemiyor musun? ''  Harry'nin gözleri birşeyleri deşifre etmiş gibiydi. Uzağa baktı. '' Bu duyguyu bilirim. ''

'' Benim çok gurur duyduğum bir şey değil. '' dedim sessizce.

Harry dudaklarını dişledi. '' Bu nasıl, '' dedi. '' Sen bana sırrını söylersen ben de sana bir sırrımı söyleyeceğim. ''


Kalp atışım hızlandı. Bana karşı merakımı kullandığını biliyor, ben de biliyorum.

'' Harry, ben... ''

'' Haydi, Rose. Sırrına karşılık sır. ''

Gözlerinin içine baktım ve aniden bunu gerçekten bilmek istediğine inandım. Sadece bilmek için değil, öğrenmek istiyor çünkü umursuyor. Umursuyor çünkü biz arkadaşız ya da Wolfe Şirketler ile ilgili bir sıra bağımız var ama hangisi olursa olsun, önemli değil. Bütün mesele onun umursaması. Harry umursuyor.

Bunun üzerine sırrımı söylemek için ağzımı açtım.

'' Rose, '' dedi annem, tezgahın üzerindeki keki alırken. Parti, müzik setinden yükselen yüksek sesli müzik ve birbirlerini ezen liselilerle birlikte belli bir tempoda gidiyordu.Dairedeki loş ışık alanı bir kulüp gibi hisettirmişti. Nomalde muhafazakar ve düzgün olan ailemin ortaya böyle bir şey çıkmasına izin vermelerine şeşırmıştım. Fakat Elizabeth büyük bir sekiz elde etmişti ve buna uygun bir kutlama olması gerektiğini varsayıyordum.

Oturduğum yerden anneme baktım. '' Evet? ''

'' Jason ve Elizabeth'i bul. Mumları üfleme zamanı. ''

Kafamı salladım ve ayağa kalktım. BUgün Elizabeth'in on sekizinci doğum günüydü ve ben bunu onunla birlikte kutlamak için üniversiteden bir gün kapmıştım. Okuldan bütün arkadaşları buradaydı, hatta benim eski arkadaşlarım bile vardı. Babam sarhoş gençlerle uğraşmak istemeyerek kendini çalışmalarına kapatmıştı.

Terletici kalabalığın ve dans eden gençlerin arasından sıyrılarak koridora ulaşmıştım. Elizabeth'in kapısını çaldım, Jason ie erkenden kaybolduklarını biliyordum. Jason hakkında hiçbir zaman doğru hissetmemiştim. Ne olduğunu bilmiyorum ama onun hakkında her zaman birşeyler var. Umarım Elizabeth bekareti için ona güvenmemiştir-- ondan dah iyilerine korumalı.

Cevap alamadığımda , yeniden, daha yüksek sesle  kapıyı tıklattım. Kapı arkamdan kapandı ve kapanmasıyla birlikte vücudum kapıyla çarpıştı.

'' Kim o? '' diye sordu boğuk bir ses.

'' Rose. '' diye cevapladım.

Odanın içinden hışırtılar duydum ve kapı aniden açıldı, bir el bileğimi kavradı ve beni içeri çekti. Kapı arkamdan kapandı ve kapanmasıyla birlikte vücudum kspıyla çarpıştı.

Gözlerimi hızlıca karanlık odaya alıştırdım. Elizabeth için etrafa bakındım, fakat hiçbir yerde bulamadım. Bunun yerine gözlerim Jason ile buluştu, bana doğru adım attı ve vücudunu benimkine bastırdı. Parmaklarıyla çenemde bir çizgi oluşturdu ve yüzünü tehlikeli bir sırıtış kapladı.

'' Ne yapıyorsun? '' diye sordum, onu uzağa itmeyi deneyerek.

Çenemi kavradı ve ona bakmam için beni zorladı. '' Rosie, Rosie, '' diye mırıldandı. '' Endişelenme, sadece benim. '' dedi ve hararetle dudaklarını benimkilere bastırmadan önce yeniden sırıttı. Dilini benim dudalarımın arasına ittirip, dudaklarımı açmaya çalışırken onun dudaklarındaki alkol ve biraz da sigara tadını aldım.

Tiksintiyle onu uzağa ittim. '' Dur. '' dedim. '' Sen Elizabeth'le birliktesin. ''

'' Bu küçük bir eğlence yapamayacağımız anlamına gelmiyor değil mi Rosie? '' dedi tekrar, sinsice bana doğru yaklaşırken parmakları benim uyluğuma ulaştı. İç çamaşırıma geldiğinde nefesimi tuttum ve birkaç saniye içinde içimdeydi.

'' Dur-- ''

Diğer elini ağzıma kelepçeledi ve kıvrandım, o berbat bir şekilde sertçe boynuma eğildiğinde umutsuzca kurtulmaya çalıştım. O içimde daha derine itti ve gözyaşlarım akmaya başladı. Hayır, hayır, hayır. Bu gerçekten olmuyor. Bu sadece bir kabus.

'' Biliyorum bundan zevk alıyorsun, Rosie. '' diye mırıldandı kulağıma. Diğer parmağını da içime iti ve korku içinde, acı vücuduma yayıldı. Son kez kaçma girişiminde bulunarak tırnağımı hızlıca etine bastırdım ve dizimi hayalarına getirdim. Yere düşüp acıyı devraldığında tüm parmakları içimden çıkmıştı. 

Nefesimi düzenlemeyi denedim ve beceriksize kapıyı bulmaya çalıştım fakat o çok hızlıydı. Yerden kalkarak gerçek yüksekliğine ulaştı, gözleri parlıyordu. 

Korkuyla kapının önünde çömeldiğimde  bileğimden yakalayıp beni kaldırdı ve fırlattı. Elizabeth'in yatağına düştüğümde gözyaşlarım akıyordu. 

'' Beni reddetme anlıyor musun? '' diye homurdandı, yeniden bana vurdu. Ben çekilmek ve onunla savaşmak için güç toplamaya çalıştım fakat hiç gücüm kalmamıştı. .

Aşağı eğildi ve dudaklarını yeniden benimkilere bastırdığında aniden odaya bir ışık sızdı. Çılgınca yukarı kalktım, yüzümü temizledim ve ortadan kaybolan kardeşimle göz göze geldim. 

'' R-Rose? '' dedi karışıklık içinde kekeleyerek. '' Jason? ''

Jason hızla ayağa kalkarak reddetti. Hızla kendini toparladı, suratında şaşkın bir ifade belirlendi. '' Ne oldu bilmiyorum bebeğim. '' dedi ona. '' O sadece...benim üzerime geldi. '' 

Ona ağzım açık bakakaldım. Nasıl böyle bir yalana cesaret edebilir?

'' Sana inanamıyorum, '' diye çıkıştı Elizabeth bana, gözleri parlıyordu. '' Seni fahişe! ''

Yataktan çıktığımda daha çok gözyaşı yüzümden akmaya başladı, ona doğru yürüdüm. 

'' Elizabeth ben yapmadım-- ''

'' Benimle konuşma bile, lanet sürtük. '' Topuklarının üzerinde döndü, ardından Jason  da koridora doğru onu kovaladı.

Ben yere çktüm ve bedenimi hıçkırıklar ele geçirdi. Hayatımda da önce hiç bu kadar ihanete uğramış ve umutsuz hissetmemiştim.




Harry'e anlatmayı bitirdiğimde gözyaşlarım akıyordu. Derince bana baktı, kaşlarını çattı.

'' İşte böyle, '' dedim, yüzümdeki gözyaşlarını silerken. '' Benim srrım bu. '' sonlara doğru esim çatlamıştı.

'' Bu neden benim sana 'Roise' dememi istememenin sebebi mi? ''diye sordu Harry yumuşakça. 

Kafamı salladım.

Harry ben onunla tanıştığımdan beri ilk kez söyleyecek kelime bulamadı. 

Birkaç dakikanın ardından nihayet buldu.

'' Sen gerçekten güçlüsün, Rose. '' dedi gözlerimin içine bakarak. Tamamen karakterinin dışında bir hareket sergileyerek eliyle uzandı ve yüzümdeki gözyaşlarını sildi, diğer elini ise yatıştırıcı bir şekilde uyluğuma koydu.

Kucağıma baktım. '' Ona söyledim. '' dedim. '' Ona Jazo'ın yalan söylediğini söyledim. ''

Harry bana baktı.

'' Bu  sadece bir yıl aldı. '' kuru bir şekilde güldüm. '' Ama Elizabeth sonunda yapmadığım bir şey için beni affetti. ''

Birkaç dakika daha sessizlik içinde geçti. Güneş artık kaybolmuş ve gökyüzünde parlayan yıldızlar açılmaya başlamıştı. Aniden Harry'nin bana bir sır borcu olduğunu hatırladım.

'' Şimdi sen benim bir sırrımı biliyorsun, sen de seninkini söyle. '' dedim, gözyaşlarımın kalanını silerek.

Harry çarpık bir şekilde gülümsedi. '' Hangisini? ''

Bunu düşündüm. Bu Harry'nin birçok sırra sahip olduğunu belirtiyordu-- yani hangisini bilmek istiyorum? Ben düşünemeden önce kelimeler ağzımdan çıkıvermişti.

'' Bana aşık olduğun zamanı anlat. ''



351;üp acıyı devraldığında tüm parmakları içimden çıkmıştı. 

Nefesimi düzenlemeyi denedim ve beceriksize kapıyı bulmaya çalıştım fakat o çok hızlıydı. Yerden kalkarak gerçek yüksekliğine ulaştı, gözleri parlıyordu. 

Korkuyla kapının önünde çömeldiğimde  bileğimden yakalayıp beni kaldırdı ve fırlattı. Elizabeth'in yatağına düştüğümde gözyaşlarım akıyordu. 

'' Beni reddetme anlıyor musun? '' diye homurdandı, yeniden bana vurdu. Ben çekilmek ve onunla savaşmak için güç toplamaya çalıştım fakat hiç gücüm kalmamıştı. .

Aşağı eğildi ve dudaklarını yeniden benimkilere bastırdığında aniden odaya bir ışık sızdı. Çılgınca yukarı kalktım, yüzümü temizledim ve ortadan kaybolan kardeşimle göz göze geldim. 

'' R-Rose? '' dedi karışıklık içinde kekeleyerek. '' Jason? ''

Jason hızla ayağa kalkarak reddetti. Hızla kendini toparladı, suratında şaşkın bir ifade belirlendi. '' Ne oldu bilmiyorum bebeğim. '' dedi ona. '' O sadece...benim üzerime geldi. '' 

Ona ağzım açık bakakaldım. Nasıl böyle bir yalana cesaret edebilir?

'' Sana inanamıyorum, '' diye çıkıştı Elizabeth bana, gözleri parlıyordu. '' Seni fahişe! ''

Yataktan çıktığımda daha çok gözyaşı yüzümden akmaya başladı, ona doğru yürüdüm. 

'' Elizabeth ben yapmadım-- ''

'' Benimle konuşma bile, lanet sürtük. '' Topuklarının üzerinde döndü, ardından Jason  da koridora doğru onu kovaladı.

Ben yere çktüm ve bedenimi hıçkırıklar ele geçirdi. Hayatımda da önce hiç bu kadar ihanete uğramış ve umutsuz hissetmemiştim.


Harry'e anlatmayı bitirdiğimde gözyaşlarım akıyordu. Derince bana baktı, kaşlarını çattı.

'' İşte böyle, '' dedim, yüzümdeki gözyaşlarını silerken. '' Benim srrım bu. '' sonlara doğru esim çatlamıştı.

'' Bu neden benim sana 'Roise' dememi istememenin sebebi mi? ''diye sordu Harry yumuşakça. 

Kafamı salladım.

Harry ben onunla tanıştığımdan beri ilk kez söyleyecek kelime bulamadı. 

Birkaç dakikanın ardından nihayet buldu.

'' Sen gerçekten güçlüsün, Rose. '' dedi gözlerimin içine bakarak. Tamamen karakterinin dışında bir hareket sergileyerek eliyle uzandı ve yüzümdeki gözyaşlarını sildi, diğer elini ise yatıştırıcı bir şekilde uyluğuma koydu.

Kucağıma baktım. '' Ona söyledim. '' dedim. '' Ona Jazo'ın yalan söylediğini söyledim. ''

Harry bana baktı.

'' Bu  sadece bir yıl aldı. '' kuru bir şekilde güldüm. '' Ama Elizabeth sonunda yapmadığım bir şey için beni affetti. ''

Birkaç dakika daha sessizlik içinde geçti. Güneş artık kaybolmuş ve gökyüzünde parlayan yıldızlar açılmaya başlamıştı. Aniden Harry'nin bana bir sır borcu olduğunu hatırladım.

'' Şimdi sen benim bir sırrımı biliyorsun, sen de seninkini söyle. '' dedim, gözyaşlarımın kalanını silerek.

Harry çarpık bir şekilde gülümsedi. '' Hangisini? ''

Bunu düşündüm. Bu Harry'nin birçok sırra sahip olduğunu belirtiyordu-- yani hangisini bilmek istiyorum? Ben düşünemeden önce kelimeler ağzımdan çıkıvermişti.

'' Bana, aşık olduğun zamanı anlat. ''

Hidden | (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin