47. Bölüm

9.8K 591 100
                                    

Geç geldi ama diğerlerine oranla birazcık daha uzun bir bölüm oldu. Kontrol edemeden paylaşıyorum hatalarım varsa lütfen söyleyin:) Ve artık hikayenin bitmesine son 30 bölüm daha sık paylaşıp yarıyıl tatiline kadar hikayeyi bitirmeyi planlıyorum bakalım:)

İyi Okumalar! :)

Elizabeth, kapıyı dudaklarındaki hoşnutsuzlukla cevapladı. Pijamalarını giymiş, saçlarını dağınık bir at kuyruğu yaparak toplamıştı. '' Ne? '' diye çıkışştı bana.

'' Konuşabilir miyiz? '' diye sordum.

'' Konuşabilirsin, '' dedi kısaca, döndü ve odasında yürüdü. Onu takip ettim, kapıyı yavaşça kapattım. Yatağının üzerine oturdu, tırnak törpüsünü aldı ve tırnaklarının üstlerini törpülemeye başladı. .

Nereden başlayacaktım? Şu an aramızda oldukça yüksek gergin bir hava vardı ve bunu pratikçe hissedebiliyordum. Nefes aldım.

'' Elizabeth, Jason'a karşı tam olarak ne hissediyordun? ''

Bakışlarını bana doğru kaldırdı, kaşlarını çattı. '' Ona karşı ne hissediyordum? ''

Kafamı salladım,.

'' Onu seviyordum. '' dedi basitçe.

'' O-onu sevdiğini nasıl biliyordun? ''

Tırnaklarını törpülemeyi bıraktı ve bana baktı. '' Sadece biliyordum. '' Dudaklarını dişledi.

'' Öğrenmek için yaptığın şeyler neden hep daha acı vericidir. ''

Gözlerimi kapattım. '' Jason'ın sana dediği şeye inanıyor musun? ''  diye sordum yavaşça, gözlerimi yeniden açtım. '' Benim hakkımda? ''

'' Bu yeterince açık değil mi? '' Yeniden tırnaklarını törpülemeye döndü.

Yutkundum.

'' Jason seni hiç sevmedi. ''

Elizabeth dondu, yavaşça bana doğru baktı. '' Ne dedin sen? ''

'' Jason seni hiç sevmedi dedim. '' 

Gözlerini daralttı. '' Sana lanet olası doğruları söylemeye hakkın olduğunu düşündüren şey ne? ''

'' Ben sadece onunla konuştum. Köşedeki kahve dükkanında onunla buluştum. ''

'' Bir kahve dükkanında onunla konuşacak ne halt vardı? ''

'' Bazı şeyleri temizlemeye ihtiyacım vardı. '' Ağzımdan çıkan sözler düzenli Rose'a ait değildi, tümü. 

'' Temizlemek? Onunla lanet olası bir banyoda falan mı yattın ya da başka bir şey? ''

İşte bu.

'' Biliyor musun, Elizabeth? '' Ellerimi yumruk yaptım. '' Denemekten bıktım. Sen tümüyle bana hakaret ettiğinde ben burada kötü ilişkimizi onarmaya çalışmaktan bıktım. Yapmadığım bir şey yüzünden suçlanmaktan bıktım tamam mı? Ben bunu yapmadım. Jason'la yatmadım. Onunla bir kahve dükkanında veya banyoda yatmadım ve eminim ki o hiçbir bok için seni sevmedi. Neden biliyor musun? Çünkü o lanet olası bir pislik torbası, Elizabeth ve sen onun için fazla iyisin. Yani haydi, beni yeniden fahişe olarak adlandır, cehennem, bana yirminci kez fahişe de çünkü yarın ayrılıyorum ve ayrıldığım zaman benim kişiliğimden nefret ettiğin için üzgün olmayacağım. ''

Kollarımı göğsümün üzerinde çaprazladığımda Elizabeth bana alık alık baktı, elindeki törpü kucağına düşmüştü. İyi bir kapanış olmasa bile, bu şey sonunda bitmişti ve bunları söylemek çok iyi hissettirmişti.

'' Başka eklemek istediğin bir şey var mı? '' diye sordum.

Yutkundu, kucağına bakıyordu.

'' Ben de öyle düşünmüştüm. ''

Topuklarımın üzerinde döndüm ve onun odasından çıkarak kendiminkine girdim. Pijamalarımı giydim ve yatağımın içine kaydım. 

Bir kez daha kendimi Harry'i düşünürken buldum. O kız kardeşinden bir veya iki kez bahsetmişti-- kız kardeşi nasıldı? Ne zamandır ayrılardı? O, kardeşini üç yıldır görmediğini söylemişti--neden? O annesinin ölümünü altı gün boynca öğrenmediğini söylemişti. Aralarında dargınlık mı vardı?

Ben uykuya sürüklenirken odamın kapısının gıcırdadığını fuydum ve birisi içeriye girdi. 

Yatağın içinde sarsıldım, ışığım açıldı.

Elizabeth kapıda çekinerek duruyordu. O an çok küçük duruyordu, gözleri artık sert ve kindar değil ama yumuşak ve süklüm püklüm bakıyordu.

'' Elizabeth? Ne istiyorsun? Saat bir buçuk-- ''

' Uyuyamıyorum. ''

'' Bu konuda benden ne istiyorsun? ''

Alt dudağını dişleri arasına aldı. ''... Ben burada uyuyabilir miyim? ''

Ona baktım. İki saat önce benimle kavga ederken şimdi burada uyuyup uyuyamayacağını soruyordu. Bu bana Harry'i ve ilk tanıştığımız zamanı hatırlatmıştı. 

İç çektim. '' Sanırım. '' dedim ve o da yatağın içine kayarak yan tarafımdaki boşluğu doldurdu. Ben ışığı kapattım ve tekrar aşağı yatarak gözlerimi kapattım.

'' Bizim anne ve babmın yatağına atladığımızı ve devamlı onlara tatlı götürdüğümüzü hatırlıyor musun? ''

Sesi sessizliği böldü.

'' Evet. '' dedim. '' Ama bu çok değerliydi çünkü onların yatağı trambolin gibiydi. ''

'' Evet. '' Dedi Elizabeth. Sesindeki gülümsemeyi duydum.

'' Kışın, kaldırıma kardan adam yapmayı denemiştik fakat yaya trafiğinden dolayı sulanan kar buna hiç izin vermemişti hatırlıyor musun? ''

'' Biz çok üzülmüş ve ağlmıştık bu yüzden annem bize sıcak çikolata yapmıştı ve babam da bize gizlice fazladan şekerleme vermişti. ''

'' Ve bir keresinde onu kanepenin üzerine dökmüştüm ve çakılıp kalmıştım. ''

'' Ah, evet. Annem bu yüzden oldukça kızmıştı. ''

Karanlığın içinde güldük. 

'' Jason'la konuştum. '' dedi Elizabeth usulca. 

Ben yavaş yavaş nefes verdim.

'' O...o herşeyi açıkladı. '' sesi bir fısıltıya dönüştü.

'' O. ''

'' Özür dilerim. '' dedi. '' Ben onun gibi bir serseri yerine kendi ablamı dinlemeliydim. ''

Ona baktım. '' Evet. Öyle yapmalıydın. ''

'' Ben de sana yaptığı şey hakkında çok üzgünüm. '' Elizabeth'in alt dudağı titredi. '' biliyor musun, ben sanırım hep senin bilmediğin bir şey bilmek istedim. Sen iyi bir zekaya sahipsin, çok iyi bir eğitim aldın ve şimdi harika bir işin var. Ben hiçbirine sahip değilm, lanet olası liseden zar zor mezun oldum. '' Gözlerini kapattı. '' Yani, bunu gördüğümde...ne gördüğümde. Sanırım bu senden nefret etmem için mükemmel bir sebep oldu. '' Sesi çatladı ve yeniden gözlerini açtı. '' Ben böyle boktan bir kardeş oldum. '' Birkaç gözyaşı gözlerinden kaçtı ve silmek için onlara ulaştım. Dirseğimle kendimi destekleyerek kalktım ve tekrar dirseğime yaslandım. 

'' Hey, ağlama. '' dedim. '' Artık bitti, geçmişte kaldı. ''

Kafasını salladı ve yatakta oturdu. '' Biliyorum, '' O yatakta oturdu. '' Ben seni seviyorum, Rosie. ''

'' Ben de seni seviyorum Lizzie. ''

O bana ulaştı ve iyi bir mücadele vermişiz gibi sıkıca kucaklaştık. Kardeşimin geri dönmesi çok iyi hissettiriyordu. Geçtiğimiz yıl onun desteği olmadan çok zor geçmişti ve şimdi göğsümdeki bir boşluk tekrar dolmuş gibiydi. Farkındayım, Elizabeth ağlıyordu, ben ağlıyordum fakat bu önemli değil çünkü biz yeniden kardeşiz. 






'' Güvenli uçuşlar. '' dedi annem beni sıkı sıkıya sararken. '' eğer uçağın tuvaletini kullanırsan ellerini yıka o şeyler mikrop enjekte ediyor. '' 

'' Unutmayacağım anne, '' dediğimde uçağımın hoparlörden anons edildiğini duydum. Bu haftasonu korkunç başlamıştı ama Elizabet'le konuştuktan sonra önemli ölçüde daha iyiydi.

'' Seni özleyeceğim. '' dedi Elizabeth kulağıma onunla kucaklaştığımızda.

'' Ben de seni özleyeceğim. '' dedim. '' Okul tatil olduğunda mutlaka ziyaretime gelmelisin. ''

Kafasını salladı. '' Kesinlikle. ''

Son olarak babam bana sarıldı. Babam kollarını sıkıca etrafıma sarıp sımssıkı bana sarılırken ağzımdan tiz bir ses çıktı.

'' Seni seviyorum Rosie-Posie. '' dedi beni eski rumuzumla çağırırken. '' Yaakında bizi arayacağından eminim. ''

'' Arayacağım. '' dedi ondan uzaklaşıp, eşyalarımı toparlarken. Saç tutamımı kulağımın arkasına aldım. '' İyi,uh...gelecek ay mahkemede iyi şanslar. ''

Anne ve babamyere bakarak kaalarını salladılar. 

'' Görüşürüz. '' dediler ben dönüp, görevli kadına verdiğim bavulu sıradan geçirtirken. Uçağa binmeden önce onlara son kez el salladım.

Önceki uçak arkadaşım Zayn için etrafıma bakındım ama onun alnındakiler kadar koyu renk buklalere rastlayamadım ve yerime oturarak el yazmaı açtım. Bu haftasonu zar zor biraz düzenleme yapmıştım bu yüzden bu uçakta yakalamalıydım.

Ne yazık ki, uçak kısa süre sonr havalanmıştı ve ben de kendimden geçmiş, iyi bir üç buçuk saat kadar uyumuştum. Kaptan iniş için tekrar emniyet kemerlerimizi bağlamamız gerektiğini anons ederken uyanmıştım.

Uykulu gözlerimi ovuşturdum ve pencereden dışarı, şehrin ışıklarına baktım. Çalıştığım yerdeki Crystal Bussines Park'ı tanıdım ve gülümsedim. Buradan oldukça küçük görünüyordu. 

Uçak nihayet durduğunda eşyalarımı topladım ve elimi saçlarıma daldırdım. Saat burada akşam yediyi gösterirken New York'ta bariz onu gösteriyordu.

Birçok aracn içinde kendiminkini aradım ve bulduğumda donarak içine kaydım. Titreyerek kontağı açtım ve eve sürmeye başladım. 

Biliyorum evim şu an oldukça donmuş haldeydi ve oraya yürümekten korkuyordum.

Çantamı da peşimden sürükleyerek daireme girdiğimde yanılmadığımı fark ettim. Üzerime bir battaniye kaparak termostata doğru depar attım.

Saat sekiz otuz ve bavulumla birlikte yağmura tutulmuştum. Cuma gecesinden beri Harry ile konuşmadığımızı fark ettim. Çoraplarımı sıyırdım ve onun kapısını çalmak için koridorda yürüdüm.

Tekrar vurmadan önce kapıda birkaç dakika bekledim. Kapıdan gelen boğuk bir ses '' Gel. '' dedi ve ben tokmağı çevirerek içeri girdim.

'' Harry? '' diye seslendim boş oturma odasına girerken.

'' Buradayım. '' diye çağırdı.

Yatak odasından gelen sesini takip ettim. Arkasına yaslanmış ve avuç içlerini gözlerine bastırıyordu. Gri örgü bir kazak ve kot pantolon giymişti.

İç çekti ve oturdu, bana yorgun bir gülümseme gönderdi. '' Hey, nasılsın? ''

'' İyi. '' diye cevapladım yavaş yavaş. '' Burada herşey yolunda mı? '' diyerek tek kaşımı yükselttim.

'' Evet, sadece biraz akşamdan kalmayım. '' diye cevapladı, parmaklarını tepesine bastırırken.

'' Neden? ''

'' Alec bir müşterinin ona kazık attığından şüpheleniyordu bu yüzden onun için bir parti verdi, yeni bir şey. '' diye homurdandı Harry. '' Uzun lafın kısası Niall beer pong* da beni dövdü. ''

'' Sen beer pong da kaybettin öyle mi? Mağlup. '' diye homurdandım.

Ayağa kalktı. '' Bu bir meydan okuma mı Rosaile? ''

Ben önemsemedim. '' Daha yeni beş saatlik bir uçuştan indim, kaybedecek bir şeyim yok. ''

'' Belki başka bir zaman. Beynime saplanan bıçak yok olduğunda. '' dedi Harry. Bana baktı. '' Nasıldı bu arada?  Kardeşinle? ''

'' Biz aslında önceki gece herşeyi hallettik. '' dedim, O yatağa oturup bana da oturmam için işaret verdiğinde, yanına oturarak. '' Artık herşeyin oldukça iyi olduğunu düşünüyorum. '' dedim gülümseyerek.

'' Bu harika, Rose. '' dedi Harry. Duraksadı. '' Sanırım evdeki Advil* bitmiş sende var mı? ''

'' Pamprin* var. ''

'' Pamprin de ne oluyor? ''

'' Sanırım bir tür...Advil gibi. ''

'' Alacağım. '' dedi Harry.

'' Bilmiyorum. '' dedim. '' Huysuzluk, şişkinlik, karın krampları, aşırı  açlık gibi belirtilerin var mı? Belki hafif bir baş ağrısı? ''

'' Bu da ne cehennem, hayır-- '' Harry gözlerini genişletti ve ağzını kapattı. '' Ah. ''

Kahkaha atarak başımı geri attım. Harry gözlerini devirdi.

'' Sen--sen-- '' Kahkaham ikiye katlandı.

'' Rosalie kapa çeneni. ''

Ben gülmeye devam ederken Harry geri oturdu, kafasını ellerinin arasına aldı, dudaklarını bir gülümseme kapladı.

Benim kahkaham nihayet sona erdi ve Harry kafasını kaldırdı, gözleri mizahla parlıyordu. '' Hey, bir yere gitmek ister misin? ''

'' Nereye? ''

'' Harika bir yere. ''

'' Bilmiyorum. ''

'' Hadi ama, gidelim. Çok eğlenceli olacak. '' Harry ayağa kalktı ve arabasının anahtarlarını cebine koydu.

'' Ben yorgun-- ''

'' Oyunbozanlık etme. ''

'' Ben oyunbozan değilim. ''

'' O zaman gidelim. ''

'' Hastaca planın beni öldürmek mi? ''

'' Eğer seni öldürmek isteseydim, ölmüş olurdun. ''

'' Aynı şekilde. ''

İkimiz de güldük. Harry gözünü ovuşturarak başını salladı.

Durdu. '' Ben gidiyorum. İstersen benimle gelirsin ya da istersen Pamprin almaya gidebilirsin. ''

'' Hey! '' Ayağa kalktım ve omzuna vurdum.

'' Huysuzluğun  aşırı derece vuruyor, belki iki doz almak isteyebilirsin. ''

'' Beer pong kaybeden ben değilim. ''

'' Niall iyi, tamam! ''

'' Bahaneler. ''

Harry gözlerini devirdi. '' Benimle geliyor musun gelmiyor musun? ''

İç çektim. '' İyi,seninle geleceğim. ''

'' İyi seçim, Rosie. '' Sırıttı ve beni daireden çıkardı.

Beer Pong: Genelde ev partilerinde oynanan bir bira oyunudur. Toplam 6 veya 10 bardakla oynanır. Tabanı 4 veya 3 bardaktan oluşacak şekilde bir platform oluşturulur. Bardakların içine bira doldurulur ancak isteğe bağlı içki türü değiştirilebilir. Oyuncular iki takıma ayrılır. Her takım karşı tarafın bardaklarının içine pinpon topu atmaya çalışır. Bardağın içine sokulan her pinpon topu için karşı takımdaki oyuncu bir bardak içki içer. Böylece karşı tarafın bardaklarını ilk bitiren oyunu kazanır.

Advil: Bir çeşit ağrı kesici hap.

Pamprin: Reçetesiz satılan, regl sancıları için ağrı kesici hap. Türkiye'de satılmıyor.

Hidden | (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin