53. Bölüm

11.6K 682 164
                                    

Beni ve hikayeyi unutmayan var mı? Cidden çook özür dilerim daha önce paylaşacaktım ama şu tatil olayı yüzünden sınavlarım ertelendi ve hala sınavlarımın bitmemesine rağmen şimdi başına oturabildim ve bölüm de biraz uzundu. Bölümü kontrol edemedim yanlışlarımı mazur görün ve çok uzatmak istemiyorum ama nolur kızmayın olur mu? Hiç elimde değil bu kadar geciktirmek tekrar özür dilerim:(

İyi Okumalar!:***





Sonraki birkaç gün rutinim devam etti.

O bana Cuma günü, bugün Alec'ten anahtarı alabileceğini söyleyene kadar, yani üç gecedir onda kalıyordum. Ona yeniden ve yeniden kendi evime dönebileceğimi ve kendi başımın çaresine bakabileceğimi söylemiştim ancak bana tanımlayamayacağım bir ifadeyle bakmıştı ve sertçe '' Hayır! ''' demişti.

Ayrıca beni arabasıyla işe götürüyor ve yeniden işten eve getiriyordu. One her zaman yine kendi kendime, arabamla gelip gidebileceğimi söylüyordum ancak o bana sırıtıyordu ve ''  Rosie yoksa  çevreni umursamıyor musun? '' diyordu.

Ve elbette son söz Harry'nin oluyordu.

Her akşam saat beş civarında eve geliyorduk, Harry her zaman trafiğin ne kadar sıkışık olduğundan şikayet ediyordu ve ben de ona gözlerimi deviriyordum. Her akşam evde o aşçılık yapıyordu ve her gün farklı bir yemek yapıyordu. Ona ne zaman yardım teklit etsem bana sert bir şekilde bakıyordu ve '' Mutfağımdan defol. '' diyordu.

Ben ise onun bu kaba diline ırıtıyordum.

Her zaman akşam yemeğinde konuşmalarımız planlıydı, genelde tartışıyorduk. Ancak bu öyle sert bir dille olmuyordu, tabiki medeni bir şekilde birbirimize karşılık vererek fikirlerimizi savunuyorduk. Her zaman bir tarafın kahkaha atmasıyla bu tartışmalar son buluyordu ve genelde kahkaha atan taraf ben oluyordum.

Her gece yemekten sonra Office programını izliyorduk-- her gece hangi bölümü kaç kez izlediğimizi karşılaştırıyorduk. Son birkaç gündür, Harry'i daha önce hiç bu kadar büyük ve sık sık gülümserken gördüğümü hatırlamıyordum.

Her gecenin sonunda Harry bana kanepeye bir yatak hazırlıyordu ve iyi geceler dileyerek o da yatağına gidiyordu. Ancak ben de onun arkassından sinsice yanına gidip onun yatağına, yanına sıvışmadan önce yaklaşık bir saat kadar uyanık kalıyordum. Bana asla kötü bir rüya görüp görmediğimi ya da ne yaptığımı sormuyordu, sadece kollarını benim çevreme sarıyordu ve uykulu bir şekilde iç çekerek, bacaklarını benim bacaklarıma doluyordu.

Gerçi ilk geceden bu yana hiç öpüşmemiştik ancak ne zaman konuşsam, onu benim dudaklarıma bakarken yakalıyordum.

Bu son günler bana nereyse tatil gibi geliyordu.

Şimdi ise onun telefonda Louis ile olan konuşmasını bitirmesini beklerken kanepede oturarak dergi okuyordum. O bu akşam anahtarımı almaya gideceğini söylemişti ancak saat altıyı geçnişti ve ben keni kendime neler olduğunu düşünüyordum.

Sonunda ellerini saçlarından geçirerek odasına doğru gitti.

'' Tamam, ben gidiyorum. '' dedi telefonunu cebine koyup sehpanın üzerindeki anahtarlarını da kaparak.

'' Bana neden sseninle gelemediğimi açıklar mısın? ''

'' Çünkü Aaron bir orospu çocuğu ve senin ona yakın olmanı istemiyorum. '' dedi kolayca. O mavi ekoseli bir gömlek giymişti ve bacağında da her zamanki kotu vardı. Yanakları ise sağlıklı bir pembeyle kızarmıştı.

'' Harry,ya sana zarar verirse? ''

Harry kaşlarını kaldırdı. '' Sadece iki sert yumrukla onu yere serebilirim. '' dedi ve sırıttı.

Nefes aldım. '' Sedece ben de gelemez miyim? ''

'' Hayır.  Şimdi içeri geri dön ve yapabileceğin tek şey olan posta kutuma konmuş olan dergileri alıp oku. ''

Gözlerimi devirdim. '' Artık git o zaman! ''

Kapıyı açmadan önce bana döndü ve yine sırıttı.  '' Bir saat içinde döneceğim. Ben dönene kadar aptalca bir şey yapma. ''

'' Bende aynısını sana diyorum. ''

'' Ben , aptallık? '' diye küçümsedi.

'' Sadece git. '' dedim onun alay edişine karşı ben de sırıtarak.

Kapıyı arkasından kapatmadan önce yeniden gülümsedi.

Sadece Harry'nin iyi olduğundan emin olmak için arkasından onu takip etmek gibi bir düşünce geçti aklımdan ancak içimden bir ses eğer onu takip edersem onun beni kafalayacağını söylüyordu.

Sonra, ssadece onu kızdırmak için takip etmek aklıma geldi ancak bunun karşıtı bir karar verdim ve vazgeçtim.

Sehpanın üzerindeki talafonumun ışığı yanınca kulağıma götürdüm. 

'' Merhaba? ''

'' Hey, Rose meşgul müsün? ''  dedi Zayn.

'' Hayır değilim. Her şey yolunda mı? ''

'' Evet yolunda. Harry çıktı mı? ''

'' Evet gitti. Ona ihtiyacın mı vardı? ''

'' Hayır, şimdi onunla buluşmaya gideceğim. Sadece Aaron'ın herhangi bir konuda sürtüklük yapmadığından emin olmak istedim. '' 

Zayn, Liam, Louis, Niall ve Harry'nin Aaron ile dalga geçmelerei hala benim gülmeme sebep oluyordu. Onlar, sürekli ona lakaplar takıyor ve dalga geçiyorlardı, ve geri dönüp ilişkimize baktıığımda onu hiç bu kılıflarda görmemiştim.

'' Zayn? '' dedim.

'' Evet? ''

'' Sen Violet Watergate hakkında bir  şeyler biliyor musun? '' bunu neden sorduğumu bilmiyorum ama zihnimdeki başlık Violet olduğu zaman Harry benim bu konu hakkında konuşmama zar zor izin veriyordu.

'' Violet Watergate? ''

'' Evet. ''
 
'' Şey... o artık Perrie'nin öğle vakitlerinde izlediği pembe dizilerde ayartıyor. ''

'' Hepsi bu mu? ''

'' Hmm...birkaç yıl önce Harry ile aralarında birşeyler geçtiğini düşünüyorum ama o tam anlamıyla bilinen bir fahişe. Bence bokluk içinde. Hatta bence rehabilitasyonda da kaldığını düşünüyorum. Perrie her zaman onun bok ettiği hakkında konuşuyor. '' dedi Zayn gülerken.

Fahişe? Bokluk içinde? Rehabilitasyon?

Harry bunların her hangi birini biliyor mu? 

'' Ah. '' tüm söyleyebileceğim bu oldu.

Harry'nin değer verdiği Violet'in harika şeklini fotoğraflardan görmüştüm ama şimdi gözüme çok farklı görünüyordu. Ancak yine de bu şey midemi bulandırıcı bir şekilde beni oldukça rahat hissettiriyordu.

'' Teşekkürler Zayn. '' dedim.

'' Sorun değil. Neredeyse yaklaştım, sonra konuşuruz Rosie. ''

'' Tamam Zayn. ''

Telefonu kapattım ve internete girerek ' Violet Watergate;' ismini aratmaya başladım.

Bu gerçekten de o kızdı ve kameralara karşı Harry'nin fotoğrafındaki aynı ateşli, baştan çıkarıcı bir ifadeyle gülümsüyordu.

Harry için, daha onu unutamadan onun yıldızlığa yükseldiğini görmenin ne kadar zor olmuş olabileceğini düşündüm. O ana Harry için hissettiğim sevginin mümkünmüş gibi biraz daha derinleştiğini hissettim.

Bir saati geçmişti ve sadece kanalları gezerek televizyon izleyerek kendimi meşgul etmiştim. Harry'nin geri dönmesi ve Aaron'ın yanına gittiğinde neler olduğunu sormak için oldukça sabırsızlanıyordum.

Bu akşam kendi daireme dönecek olsam bile ona yemek hazırlamaya karar verdim. Harry'nin kilerini inceledi bir kutu macaroni and cheese buldum.

Kendi kendime gözlerimi devirdim ve ocağın üstüne tencereye koyarak içine su doldurdum ve pişirmeye başladım. 

Şimdiden Harry'nin alay eden sırıtışını görebiliyordum.

Nihayet kapı açıldığında saat sekizi geçiyordu.

Gözlerimi televizyondan çekerek onun nefes nefese görüntüsüne baktım.

Sağ gözü morarmış ve mor bir halka oluşmuştu. Dudakları kızarmıştı ve dudağından ufak bir kan damlıyordu. Sol gözünün altında dilimlenmiş gibi görünene açılmış yara hala kanıyordu. O güzel yeşil gözleri neredeyse griye dönmüştü. 

'' Ne--ne oldu? ''  diye sordum.

'' Saldırıydı. '' dedi. '' Aaron onunla beraber on adam getirmişti ve karşılarında sadece ZAyn ve ben vardık. ''

'' Zayn iyi mi? ''

'' Zayn iyi. Birkaç çürük var ancak ikimiz de iyiyiz. '' Elini cebine attı ve oradan bir anahtar çıkararak bana fırlattı. '' Yine de anahtar bende.''

Ben ayağa kalkarak ona doğru yürüdüm ve  yüzündeki zararı tartarken kaşlarım çatıldı. 

'' Harry bu kötü görünüyor. '' dedim hafifçe onun gözünün çevresindeki morluğa dokunurken. Onun irkilmesiyle elimi çekerek geri adımladım ve kaşlarım yeniden çatıldı.

'' Ben iyiyim. '' diyerek bana doğru yürümeyi denedi ancak onu durdurdum.

'' Hayır iyi değilsin. Ne kadar darbe aldın? ''

'' Ben bilmiyorum-- ''

'' Ne kadar? ''

Aşağı baktı. '' Sayısını unuttum. ''

Kafamı salladım. '' Yüzünü temizleyelim. ''

'' Hayır ben iyi-- ''

'' Harry bir kez beni dinler misin? Burada fiziksel sağlığından bahsediyoruz. ''

Yenilgiyle iç çekti ve kafasını salladı bende onu kanepeye oturturken ilk yardım malzemelerini bulmak için banyoya gittim.

Elimde bandaj, neosporin ve bezle geri döndüm.

Yanına oturdum, yaraları için hala şoktaydım.

'' Özür dilerim. '' dedim ve iç çektim.

'' İyiyim. ''

Dudaklarını temizlemek için neosporini dudağına sürmeye başladım.

Pembe, dolgun, ıslak alt dudağında aşağı doğru bir çizik oluşmuştı. Bu dudakların benim dudaklarımı işgal ettiği zamanlar aklıma geldi ancak bu düşünceleri hemen kafamdan uzaklaştırarak kanı temizlemye odaklandım.

'' Yara bandın var mı? '' diye sordum.

Güldü. '' Hayır yara bandına ihtiyacım yok. ''

Gölzerimi devirdim ve kendi çantama ulaşarak bir yara bandı çektim. '' Neyse ki nereye gidersem gideyim, ben onları yanımdan ayırmam. '' dedim Harry'e kazanç ve gururla. 

'' Sende olur. ''

'' Sus. '' Bantı ambalajından çıkarıp dikkatle onun dudağına yapıştırırken.

'' İşte oldu. ''' dedim yüzümdeki aptal gülümsemeye engel olamayarak.

'' Komik olan ne? ''

'' Hiç-hiçbir şey. '' Kahkahamı gizlemeye çalışarak çöpleri temizeyerek.

'' Rosalie yemin ederim ben-- '' peşimden geldiğinde, banyodaki yansımasının gördüğünde duraksadı.

Kahkahalarım ikiye katlandı.

'' Winnie the Pooh? Lanet olası ciddi misin? ''

Oturma odasına geri dönerken hala kahkaha atıyordum, o da yüzündeki üzeri sarı ayıcaıklarla süslü bantlarla peşimden geliyordu.

'' Winnie the Pooh sevimli. '' dedim.

Harry iç çekti ve şakacı bir tavırla gözlerini devirdi ancak yine de yanıma oturdu. '' Sıkıcı değilsin. '' dedi. 

'' Senin gibi can sıkıcı değilim. '' dedim dizimle onun bacağını şakacı bir şekilde iterken, o da gülümsüyordu.

Sırıttığı için dudağının acıdığını görebiliyordum ancak o yine de sırıtmaya devam ediyordu.

'' Harry yatağa git. Uykuya ihtiyacın var. ''

'' Hayır sana ihtiyacım var. ''

Kelimeler onun ağzından bir anda kayıp gitmiş gibi görünüyordu ve zaten ardından da yankları pembeleşmeye başlamıştı.

Ben de kızardım, yüzümde bir gülümseme belirdi.

Onu dudaklarından öpmenin zarar vereceğini bildiğim için eğildim ve pembeleşmiş yanağından onu öptüm.

Bundan sonraki birkaç dakika içinde sadece birbirimizle bakışmıştıl. Ve onun gözleri o muhteşem zümrüt rengini kazanmaya başlamıştı.

'' Fırında makarna (Macaroni and cheese) yaptım. '' dedim sonunda ve Harry yüksek bir sesle gülerek bakmak için mutfağa yöneldi.

'' Fırında makarna ha? '' dedi kabın içindeki makarnaya bakmak için oraya doğru ilerleyip kafasını kaba doğru eğerken.

'' Ben fan-lanet olası-tastik fırında makarna yaptım. Daha iyisini yapamayacaksan kapa çeneni ve beni yargılamadan önce o yemeği yemeyi dene . '' dedim şakacı bir şekilde kollarımı göğsümün üzerinde çaprazlarken. 

Harry sırıttı. '' Ben yargılamıyorum. ''

'' Evet, doğru. Bunu görüyorum. Çünkü sen İngiliz'sin ve çekicisin ve herkesten çok daha iyi bir aşçı olduğunu düşünüyorsun. ''

'' Çekici hmm? '' dedi her zaman ki geniş sırıtışıyla.

Öfkeyle kızardım. '' Ben... ''

Harry güldü ve her ikimiz için de birer tabak makarna hazırladı. Onunla birlikte masaya oturduğumda yanaklarımdaki kızarıklıklar hala bana eşlik ediyordu

Harry konuşana kadar birkaç dakikamız sessizlik çinide geçti.

'' Benimle gelmediğine sevindim. '' dedi.

'' Neden? ''

'' Onlar seni beliyorlardı. Eğer sen de orada olsaydın... '' sesi azalarak yok oldu ve bakışlarını pencereden dışarıya çevirdi.

Yutkundum. '' Ama gelmedin. ''

Bakışlarını tabağına indirerek kafasını salladı.

'' Acın var mı'' dedim.

'' Hayır. '' diyerek yalan söyledi.

'' Bokluğu kes. Acın var mı? '' dedim tekrar.

Koltuğunda kaydı. '' Ufak bir acı. ''

Nefes aldım. '' Benim hatam. '' diye mırıldandım. '' Eğer ben en baştan ona evimin anahtarını vermiş olmasaydım-- '' 

'' Rose dur. Bu  senin suçun değil. Sadece Aaron eşek yüzlü pislik bir sürtük değil mi? '' Onun gözlerindeki alaycılığı gördüm ve gülmemek için kendimi zor tuttum.

Benim gülümsememele Harry'nin gülümsemesi de genişlemişti. '' Ben onunla dalga geçtiğimde bu senin de hoşuna gidiyor, değil mi? ''

Cevap vermedim.

'' Tamam. İyi,  o zaman izin ver sana onun çük böreği yiyen küçük bir sürtük olduğunu söylememe izin ver-- '' 

'' Harry! '' dedim gülerken. '' Yeter! '' 
 
Harry'nin gözleri nihayet eski canlılığını yeniden kazandığında gülümsemesi de yine ve yine genişlemişti.

'' Ben artık gitmeliyim. '' dedim masadan makarna yediğimiz boş tabakları yeniden toplarken. '' Burada kalmama izin verdiğin için teşekkür ederim Harry. Bu gerçekten oldukça eğlenceliydi. '' dedim. 

O omuz silkti. '' Bir sonra ki geceye kadar...burada kalmak istemediğine emin misin? '' diyerek mahçup bir şekilde gülümsedi.

Sırıttım. '' Anahtarım var. ''

'' Ama...ya gece bantlarım için yardıma ihtiyacım olursa... '' dedi.

'' Büyük bir  çocuk Harry. Ben senin bunu halledebileceğini düşünüyorum. '' dedim. Bu oldukça eğlenceliydi.

'' Ama ya halledemezsem? ''

'' Harry diğer geceye kadar  kalmak isteyip istemediğimi mi soruyorsun? ''

'' Bilmiyorum öyle mi yapıyorum? ''

'' Tama o zaman ben evime gitmem gerektiğini düşünüyorum. Ben kendi odamı ve yatağımı özledim, herneyse-- ''

'' Şey, eğer yatağını özlediysen benim odamda kalabilirsin... '' 

Onun çocuksu sesiyle güldüm.

Nefes aldım. '' Tamam Harry. Kendi kendine kalabilirsin ancak sadece gece yara bandın için ihtiyacın olabileceği için sen benimle kalabilirsin. '' 

Gözleri parladı ve yüzündeki çocuksu gülümseme büyüdü.

Harry'nin odasından eşyalarımı toparladım ve anahtarımı aldığımdan da emin olduğumda odadan çıktım. Harry de heyecanlı bir yavru köpek gibi beni takip ediyordu. 

Eşyalarımı yerine koymak için yatak odama girdiğimde Harry'i benim komodinimdeki resimleri incelerken buldum.

'' Bu sen misin? Elizabeth ile? ''  diye sordu, Kent Park'taki kız kardeşim ve benim fotoğrafımı işaret ederek. 

'' Evet. '' dedim.

'' Kaç yaşındaydın? ''

'' Şey...ben on yediydim, bu durumda...Elizabeth de on üç yaşındaydı. ''

Harry hala fotoğrafa bakıyordu. '' Sen hiç farklı görünmüyorsun. ''

Omuz silktim ve elbiselerimi astım.

Sonunda asma işini bitirdiğimde, odamdaki televizyona döndüm ve onu açarken,  Harry üstünü değiştirip, pijamalarını giymiş bir şekilde içeri girdi.

Az bir süre içinde aramızda çok fazla şey değişmişti. Bundan önce bu çocuk için sadece oldukça güçlü bir şekilde nefret hissediyordum ancak onun da benim için ne hissettiğini fazlasıyla merak ediyordum.

Harry benim yatak odama girdiğinde yarım uykuluydu.

'' İşte yedek anahtar. '' dedi komodine koyarak.

'' Dursun. '' dedim gevşekçe. '' Sana güveniyorum. ''

Hafifçe gülümsedi ve kafasını salladı. Yatağın yan tarafının çöktüğünü hissettiğimde onun da yanıma oturduğunu anladım .

'' Ne izliyorsun? '' diye sordu.

'' Hiçbir şey. Yoruldum. '' dedim televizyonu kapatırken gözlerimi ovuşturdum.

'' Oyunbozan. ''

'' Üzgünüm. '' dedim yastığımı alıp yatağın soğuk yüzüne fırlatırken. '' Bütün bir hafta boyunca sana katlandım ve bence biraz bitkin düşme hakkına sahibim. '' 

Harry güldü ve aceleyle bana doğru yaklaşarak kafasını boynuma doğru eğdi ve yüzü benim boynuma doğru kıvrıldı.

'' Vanilya gibi kokuyorsun. '' dedi tenime doğru.

'' Evet bu bir losyon gibi. '' dedim gülerek ve boynumdaki yüzün titremesiyle birlikte onun da benimle birlikte güldüğünü hissettim.

'' İyi geceler Rosie. ''

'' İyi geceler Harry. ''
























Hidden | (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin