45. Bölüm

10.6K 625 104
                                    

Selam:) Biliyorum geç geliyor ama malum okul temposu bulduğum ilk fırsatta türkçesini geçirmeye çalışıyorum:) 
Bu arada bir arkadaşın isteği üzerine onun için tek bölümlük bir hikaye çevirdim adı 'Güneş ve Ay' belki bakmak isteyen olur. Profilimden ulaşabilirsiniz:)
Medya: Jason

İyi Okumalar! ^^

Birkaç adım gerilediğimde kalbim göğsümden çıkacakmış gibi atıyordu, reçel kavanozunu düşürdüğümü yeni fark ediyordum.

Karşımdaki erkek kaşlarını çatmış, bana bakıyordu. 

Jason Myers.

Tek başına hayatımı mahveden erkek.

'' Rose? '' diye sordu, karşısındakinin ben olduğuma inanmadığında.

Başka bir adım daha attığımda boğazım kurumuştu. '' E-evet. ''  diye kekeledim.

Yüzünde arkadaşça bir gülümseme belirdi. '' Vay, harika görünüyorsun. '' dedi.

'' Nasıl oldun? ''

'' İyi. '' diye yanıtladım.

'' İyi, Elizabeth nasıl? ''

'' İyi. '' diye tekrar ettim. 

Hala aynı görünüyordu. Seni yumuşatabilecek bir gülümsemeyle birlikte aynı koyu renk gözler ve koyu renk saçlar. Değişen tek şey ensesini, yanaklarını ve çenesini kaplayan sakallarının ağarmasıydı.

'' Oregon'a taşındığını duydum. '' diye devam ettirdi konuşmasını. '' Orası nasıl? ''

'' Güzel. '' diye cevapladım. Boğazımı temizledim ve duruşumu dikleştirdim. '' Çok güzel. ''

Gçörevli kız köşeden döndü. Paramparça cam kavonozu ve dağılmış reçeli alarak köşeye yuvarladı. '' Oh, İsa. '' diye mırıldandı nefesinin altından, kafasını sağa sola salladı. '' Lanet olası gençler. '' dedi temizlik malzemelerini almak için dönerken.

Yüzüm kızardı ve aşağı baktım.

'' Bir gün seninle kahve içmek isterim? '' diye sordu Jason.

Kafamı salladım. '' Hayır, Pazar günü  dönüyorum. ''

'' Oh. '' kafasını salladı.

'' Ve eğer zamanım olsaydı bile yapmazdım. Seninle kahve içmezdim. '' dedim kollarımı göğsümde çaprazlayarak.

Kaşlarını çattı. '' Böylece? ''

'' Sen hayatımın geri kalanı için iz bıraktın ve kardeşimle ilişkimi mahvettin. '' diye tısladım görevli elinde süpürge ve kürekle geri dönerken.

İşaret gibi, yüzündeki rahatsız ifadeyle Elizabeth köşeden döndü. Jason'ı gördüğünde kısa bir süre duraksadı.

'' Elizabeth, '' dedi, ona dönerken. '' Ne hoş bir sürpriz. ''

Görüş alanına önce Jason girdi, sonra bana baktı ve tekrar Jason'a döndü.

Tekrar soğukkanlılığına döndü ve görünüşünü dikleştirdi. '' Jason, '' dedi sertçe. Bana baktı.

'' Harika görünüyorsun. '' dedi Jason ona baktı ve kafasını eğdi.

Burnunu çekti. '' Teşekkür ederim. ''

Jason bize yaptığı herşeyi unutmuş gibiydi; özellikle bana yaptıklarını. Biz yeniden iyi arkadaşmışız gibi davranıyordu.

Jason'ın bakışları benimkilerle buluştuğunda anılar zihnimde canlandı ve görüşüm karardı, gözleri market ışığının altında parlıyordu.

Yeniden şaşkın hissediyordum ve biliyorum ki eğer Jason'dan uzaklaşmazsam ya kusacağım ya da geçireceğim ya da ikisi de.

'' Haydi gidelim. '' dedim Elizabeth'e.

Kafasını salladı ve ağır adımlarla yürüyerek Jason'ı geçti, topuklaarı cilalı zeminde tıklıyordu.

Hızlıca arkasından takip ettim., anıları zihnimin dışında tutmak için savaş veriyordum. 

Hızlıca yiyecekleri aldık ve arabaya yükledik. Jason'ın arkamızda olmadığından emin olmak için omzumun üstünden arkama bakıp duruyordum. Anılar yeniden ve  yeniden zihnime veryansın ettiğinde gözyaşı dökmemek için savaşıyordum.

Elizabeth eve dönüş yolunda sessizdi. Ne düşünüyor bilmiyorum ama içinden doğrudan bana küfrettiğine eminim.

'' Neden reçel kavonozunu kırdın? '' diye sordu aniden, gözlerini yoldan ayırmıyordu.

'' ne? ''

'' Kavonozu yere düşürdün. Neden? '' 

'' Onu görmeyi beklemiyordum. ''

Elizabeth çenesini sıktı. '' Gerçekten. ''

'' Lizzie, bana inanmalısın. Ben-- ''

'' Bana şöyle seslenme. '' diye çıkıştı. '' Bana böyle seslenme hakkını çoktan kaybettin. ''

'' Ben senin kardeşinim-- ''

'' Umrumda değil. '' bakışları tehlikeliydi ve ateş saçıyordu. '' Onu benden çaldın, Rose. Öğrenmeyeceğimi düşündün. ''

Sessiz kaldım. Faydasız. Benim kelimelerim Jason'ın kelimelerine karşıttı ve şüphesiz o, Elizabeth'i kendi kelimelerine çekmişti. .

Eve ulaştık ve hiç konuşmadan yiyecekleri boşalttık. Yirmi dört saat içerisinde milyonuncu kez bu haftasonun tam bir felaket olduğunu düşündüm. 

Annemin gözleri üzerimizdeyken Elizabeth ve ben poşetleri mutfağın uzak köşelerine yerleştirdik. Elizabeth kollarını göğsünde çaprazladı ve sert duruşuyla mutfaktan çıktı. 

Çığlık atacak gibi hissediyordum.

Tüm poşetler yerleştiğinde odama ulaştım. '' Büyükannen ve büyükbaban yedide burada olacaklar. '' dedi annem ardımdan. '' O zamana kadar hazır ol. '' 

Gözlerimi devirdim ve kapıyı çarptım. Yanıma aldığım el yazmasını açtım ve anne ve babamın benimle konumak için kapıya attıkları darbeleri görmezden gelerek kendi içimde kayboldum. Ailemi görmezden gelip burada tıkılarak on üç yaşında, arkadaşının evine gitme yasağı konmuş bir ergen gibi hissediyordum.

Babam şimdi, dördüncü kez kapımı çaldı.  İç çektim ve kalemimi kapattım.

'' Ne. '' diye çıkıştım ve babam kapıyı açtı, içeri baktı. 

'' Rose, '' diye karşıladı beni, odanın içine yürüdü. Çenemi sıktım.

'' Ne üzerine çalışıyorsun? '' 

'' Düzenleme yapıyorum '' diye karşılık verdim.

'' İlginç. '' dedi.

İç çektim. '' Ne istiyorsun? ''

'' Sadece seninle konuşmak istiyorum. '' bdedi, Kapıdaki sandalyeyi alarak oturdu.

'' Ne hakkında? ''

'' Birkaç ay içinde olan herşey hakkında. '' dedi. Ona bir bakış attım.

'' Anlamak zorundasın Rose, annen ve ben-- ''

'' Hayır, anlamak zorunda değilim, baba. Ben her zaman bu aileden dışlanmış olmaktan bıktım tamam mı? '' Yatağımda doğrularak oturdum, öfke sistemim beni devralmıştı.

'' Dışlanmak? Ne zamandan beri bu aileden dışlandın? ''

'' Oh, lütfen. Elizabeth beni Jason ile yatmakla suçladığından beri üç sıkı bağ oluşturmuş ve beni bunun dışında tutmuştunuz. Hiçbir şey umrumda değil. '' Kollarımı göğsümün üzerinde çaprazladım.

'' Rose, haksızlık ediyorsun. ''

'' Hyır, ben dikkatli davranıyorum. ''

Babam iç çekti ve kafasını salladı. Yerinden kalktı. '' Sana b şekilde hissettirdiğim için özür dilerim, Rose. ''dedi. '' Ama biz senin aileniz ve sen bunu değiştiremezsin. ''

Babam odanın dışına yürüyüp kapıyı çarptığında yüzümü buruşturdum.

Saat tam yedide, annem odamın kapısını çaldı ve içeri girdi. '' Buradalar, dışarı çık ve merhaba de. '' dedi sadece odadan çıkmadan önce.

İç çektim ve kendi kendime yataktan dışarı sürüklendim. Oturma odasına geçmeden önce aynada saçlarımı düzelttim ve makyajımı tazeledim.

Büyükannem ve büyükbabam kanepede oturuyorlardı, onları son görüşümle aynı görünüyorlardı. Büyükannemin gümüş saçları bukleliydi ve en iyi göz kalemi gri gözlerini çevrelemişti. Büyükbabam üzerine kırmızı, ekoseli flanel gömleğini giymişti -Benim yıllardır düşkün olduğum flanel gömleklerinden yalnızca biri. 

'' Rosie. '' dedi büyükbabam, ben girdiğimde gülümsedi.

'' Merhaba büyükanne, büyükbaba. '' diye karşıladım onları, onlara yaslandığımda beni yanaklarımdan öptüler.

'' Ne kadar güzel görünüyorsun, Rosalie. '' diye fışkırdı büyükbabam.  '' Senden sonra tüm Portland 'da erkeklerin olmuş olması gerek.''

Elizabeth burnundan soludu ve ona dik dik baktım.

'' Peki nasıl oldun? '' diye sordu büyükbabam koltuğun bitişiğindeki sandelyeye oturduğumda.

'' İyiyim. '' dedim. '' Çok meşgulüm. ''

'' Oh, eminim. '' dedi büyükbabam. '' Kristal Yayıncılık için çalıştığını duydum! ''

'' Öyle. '' kafamı salladım.

'' Ve Elizabeth? '' diye sordu büyükannem. '' Sen nerede çalışmayı planlıyorsun? ''

Elizabeth omuz silkti. '' Ben hala üniversitedeyim. ''

Büyükannem dudaklarını büzdü. '' Gelecek için hala bir planın olmalı, Lizzie. ''

'' Ben Rose değilim, görüyorsun. '' dedi Elizabeth. '' Biz çok farklıyız. '' gözleri beni buldu ve kızararak yere baktım. Elizabeth her zaman kin tutan biri olmuştu.

'' Haydi, yemek hazır. '' diye çağırdı annem mutfaktan. 

Kalkmış ve mutfağa yürürken hayatımda hiç bu kadar rahatlamış hissetmemiştim. Babam çoktan masaya yerleşmişti, masadaki çeştli dökümanları inceliyordu. Biz içeri yürüdüğümüzde masadaki manila dosyaları uzağa koydu.

Annem akşam için hazırladığı kızarmış tavuk ve patates püresini servis ederken hepimiz iştahla yemeye başlamıştık.

'' Peki bana Kristal Yayıncılık için çalışmanın nasıl olduğunu anlat. '' dedi büyükbabam.

'' Çok güzel. '' dedim. '' Mevcut el yazmalarını düzenlemeyi seviyorum ve oturduğum ev ofise çok yakın. Sadece birkaç blok ötede. ''

'' Vay, '' dedi büyükbabam. '' O zaman işe yürüyor olmalısın! ''

Zihnimde o gece işten eve yürürken Niall ve Louis'in  beni nasıl durdurdukları canlandı. Yutkundum. '' Tam olarak değil. '' diyerek titrekçe güldüm.

'' Seninle oldukça gurur duyuyoruz, Rosie. '' dedi annem.

Bakışlarımı yemeğime çevirdim. Nasıl biz örnek bir aileymişiz gibi, annem ve babam boşanmayacaklarmı gibi davranıyorlardı? Büyükannem ve büyükbabam bunu biliyorlar mıydı?

Yemeğin ilk bölümü sadece çatal ıçak seslerinin tabaklarda çıkardığı seslere nispeten sessizlik içinde geçti. Elizabeth çaprazımdaki sandalyeden  bana bakmaya devam ediyordu. Bugün Jason ile markette karşılaştığımızda içinde birşeyler koptuğunu düşünüyordum. Benim de içimde birşeyler kopuyordu. 

'' Peki, '' dedi büyükannem, vişne rengi dudaklarını büzüp düz bir çizgi haline getirirken. ''Boşanmayı ne zaman tamamlıyorsunz? ''

Annem sönüp kaldığında ve babam ağzındaki şarabı püskürttüğünde bu sorunun tüm aile fertleri için bir sürpriz olduğunu anladım. 

'' N--ne? '' diye sordu annem. Annemin titrek ses tonu büyükanneme ve büyükbabama boşanmayı söylemediklerini çağrıştırıyordu-- o zaman kim söyledi?

Sorum Elizabeth'in sırıtması tarafından yanıtlanmış oldu.

Babam da yakaladı ve çatalını tabağına düşürdü.'' Elizabeth? '' diye sordu sertçe.

'' Ne? '' diye çıkıştı. '' Sır olarak tutmanın ne anlamı var? Kızının ve anee babanın boşanacağınızı fark etmeyeceklerini mi düşünüyordun? ''

'' Bundan onlara bahsetmek senin görevin değildi. '' dedi annem laf arasında. 

Elizabeth gözlerini devirdi. '' Ne olursa olsun. Şimdi biliyorlar, ne fark eder ki. ''

Babam çatalını geri aldı ve yavaş yavaş yemye devam etti.

'' Eee? '' diye sordu büyükannem. '' Benim sorumu cevaplayacak mısınız? Boşanma ne zaman sonuçlanacak? ''

Annem boğazını temizledi. '' Kasımda. ''

Neredeyse boğuluyordum. '' Ne? Kasım mı? ''

Tüm gözler üzerime döndü.

'' Evet, Rosalie, '' dedi babam. '' On dört Kasım. ''

'' Bu çok yakın. '' sonlara doğru sesim çatallaştı.

'' Ne bekliyordun ki? '' diye çıkıştı Elizabeth.

Gözlerim ona doğru parladı ve annem çatalını tabağına düşürdü.

'' Yeter, herkes. '' dedi. '' Konuyu değiştirelim. ''

Elizabeth laf arasına dalmak için ağzını açtı ancak annem ona sert bir bakş atınca geri kapattı. 

On dört Kasım. Bugün on sekiz Ekim. Bir aylık bir uzaklık oldukça azdı. Ailem artık bir aydan az bir süre evli kalacaklar.

Düşünceler beni neredeyse boğuyordu ve suyumdan büyük bir yudum aldım.

'' Eee, Elizabeth, '' dedi büyükannem, kısa süren sessizliği bozarak. '' O oğlanla görüşmen nasıl gidiyor? Jason değil mi? ''

İştahım kesildi, boğazım kurudu. Yavaşça yemğimi yuttum, gözlerim Elizabeth'e kilitlendi.

'' Oh, Jason? ''

Şu an herhangi bir yerde olmak istemiyordum fakat buradayım. Oda sıcaklığı yirmi derece kadar artmış gibiydi.

'' Jason ve ben bir yıldan az bir süre önce ayrıldık büyükanne. '' dedi Elizabeth, büyükanneme gülümsedi. '' Sedece bazı şeyler... '' Döndü ve direk bana baktı. '' ... işe yaramadı. ''

'' Oh, ben üzgünüm. '' dedi büyükannem, gözleri Elizabeth ve benim aramda gitdiyordu. '' Onu gerçekten seviyor gibi görünüyordun. ''

Lütfen, büyükanne. Lütfen konuşmayı kes.

'' Öyleydi. '' diye onayladı Elizabeth. '' Onu seviyordum. '' Sesi tekrar soğuk bir tona büründü ve gözleri ateş saçmaya başladı.

Aniden koltuktan kalktığımda bütün dikkatler bana döndü. . Elizabeth'e bakmaya devam ediuordum, ağzım kurudu.

'' Rose? Sorun ne? '' diye sordu annem.

'' Ben... '' Elizabeth'in bakışlarına maruz kalınca nefesim kesildi. '' Özür  dilerim. ''

Döndüm ve yemek odasından çıktım, raftan montumu kaptım. Hızlıca dairenin kapısını açtım ve dışarı çıktım. Onu bir daha asla aramamayı dileyerek numarayı tuşladım.








Hidden | (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin