Hidden | (Türkçe)

By oceanofgreen

1.2M 50.3K 9.4K

Rose, Harry'den hoşlanmıyor Ve Harry de, Rose'dan hoşlanmıyor Fakat belki acımasız bir adamın karanlık gözdağ... More

Hidden | (Türkçe)
Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
69. Bölüm
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm

66. Bölüm

6.1K 357 247
By oceanofgreen

Merhaba:) Bölüm gecikti çünkü Hidden'ın her bir bölümü gerçekten diğer hikayelere göre daha uzun ve ancak tamamlayabiliyorum çok zaman gerektiriyor, gördüğünüz üzere dokuz sayfa falan tuttu. O yüzden lütfen birazcık anlayış :)


Keyifli Okumalar!


Sabah ateş içinde uyanmıştım.

Boğazım kurumuş acıyordu ve tenim yanıyordu.

'' Sonunda uyandın. '' dedi Harry. Çoktan giyinmiş, gri bir tişört ile her zaman ki kotlarından birini giymişti, yüzünü endişe bürümüştü. Yatakta yanımda oturuyordu.

'' Korkunç hissediyorum. '' dedim boğuk bir sesle, boğazımdaki sancılı kuruluğu azaltmak adına yutkundum.

'' Yanıyordun , ama uyandırmak istemedim. '' dedi. Elime bir termometre verdi. '' bunu ağzına yerleştir. ''

Soğuk metal çubuğu dilimin üzerine yerleştirdim.

Birkaç dakika sonra ağzımdaki termometre ses çıkarınca Harry ağzımdan aldı ve hızla üzerini okudu.

'' 38 Derece, '' dedi termometreyi yanındaki komodine koyarak. '' Bugün hiçbir yere gitmiyorsun. ''

'' Ama bugün Pazartesi, '' dedim. '' Çalışmam gerek-- ''

'' Hiçbir şekilde işe gitmiyorsun. '' dedi kesin bir ifadeyle.

'' Ama-- ''

'' Burada pijamaların olmalıydı. '' dedi benim protestomu görmezden gelerek. Muhtemelen daha önce buraya getirmiş olduğum pijamalarımı verdi. Hızlı bir şekilde onları giydim ve ardından Harry'nin yatağına tekrar girdim.

'' Harry, işe gitmeliyim. '' dedim.

'' Hayır, Rosie. '' dedi. '' sen burada kalıyorsun ve ben de öyle. ''

'' İşten kaytaramazsın. '' dedim kafamı sallayarak. '' Ben iyi olacağım. ''

'' Rosalie-- ''

'' Her şey yolunda mı? '' dedi Gemma kapıyı yarım açıp, kafasını uzatarak.

Ona güçsüz bir gülümseme yolladım. '' Günaydın, Gemma. ''

Harry, '' Rose'un otuz iki derece ateşi var. '' dediğinde gözlerimi devirdim.

'' Aman Tanrım, bu iyi değil. '' dedi Gemma odaya girerek. ''

'' Evet, yani bugün işe gitmiyor, burada kalıyoruz. '' dedi Harry.

'' Hayır, sen işe gidiyorsun, Harry. '' dedim.

'' Seni burada kendi başına bırakmayacağım. '' dedi sertçe.

'' Ben ona göz kulak olabilirdim. '' dedi Gemma.

'' Hayır. '' dedi Harry kesin bir ifadeyle.

'' Neden olmasın? ''

'' Çünkü... çünkü... '' Harry'nin bir bahane bulma mücadelesine karşılık sırıttım.

'' Sen üzerini giyin, Harry. Ben Rose'a biraz çay yapacağım. '' dedi Gemma aynı sırıtışla.

Harry burnundan soluyarak sayı saymaya başladı. Gemma topuklarının üzerinde dönerek odadan çıktı.

Ben Harry'nin yastıklarına sırtımı yaslarken Harry tişörtünü beyaz bir gömlekle değiştirerek altına da siyah bol bir pantolon geçirdi.

Onun her zaman iş kıyafetlerinin içinde nasıl yakışıklı göründüğüne hayran olmuştum.

'' Sanırım gideceğim ben o zaman. '' iç çekti.

Kafamı salladım.

'' İlaçlarımın yerini Gemma'ya söyleyeceğim ve sen de bol bol uyu. '' dedi, bana doğru eğilip başımın üstüne öpücük kondurarak.

'' Tanrım, annem gibi konuşuyorsun. ''

Gözlerini devirdi. '' Aptalca bir şey yapma ve eğer benim Snickerslarımı araklarsan bundan haberim olur. ''

'' Ve bunu nereden bileceksin? ''

'' Güven bana, öğrenirim. '' diye sırttı ve doğrulmadan önce başımın üzerine bir öpücük kondurdu.

'' İşte iyi eğlenceler! '' dedim arkasından.

'' Hiç sanmıyorum! '' dedi o da .

Harry gittikten sonra, Gemma taşıdığı tost ve çayla odaya girdi. O, yatağa, benim yanıma oturduğunda ben de ona minnettar bir gülümseme yolladım.

'' Hasta olduğun için çok üzgünüm. '' dedi ben dikkatlice çayımı yudumlarken.

'' Problem değil, muhtemelen bu yıl grip aşısı olmadığım için benim hatam. '' dedim. '' Bunun için hiç vaktim olmamıştı. ''

'' Gribinin nasıl geçtiğini bilmiyorum, titremen var mı? ''

'' Hayır, lav çukuruna düşmüş gibi hissediyorum. ''

Gemma kıkırdadı. '' Harry ibuprofen diye bir ilaçtan bahsetti, bulabilecek miyim bir bakayım. '' diyerek odadan çıktı.

Komodindeki telefonum aniden titredi ve ekrandaki Harry'nin numarasını görmemle gözlerimi devirdim.

'' Gideli beş dakika bile olmadı, muhtemelen ne istiyor olabilirsin? '' diye sırıttım.

'' Bu önemli, yemin ederim. ''

'' Ne? ''

'' Gemma'ya snickerslarımı nereye sakladığımdan bahsetme. ''

'' Önemli olan şey bu mu? ''

'' Çikolata çok önemli, Rosie. ''

İç çektim. '' Tamam, sırrın bende güvende. ''

'' İyi. Ayrıca, seni seviyorum. ''

Gözlerim parladı ve güldüm. '' Ben de seni seviyorum. ''

Onun gülüşünü duydum. '' Kapatmalıyım, yan tarafımdaki fazlasıyla ruj yemiş bir bayan telefonla konuştuğum için bana kem gözlerle bakıyor. ''

'' Pekala, sonra görüşürüz. ''

'' Lanet olsun! O ruja katlanmak kolay olmamalı, bir litre falan kan veya onun gibi bir şey içmiş gibi duruyor. ''

'' Güle güle, Harry. ''

Harry, kadının vampir olup olmadığı konusundaki esprilerine başlarken ben gülerek telefonu kapattım.

Gemma odaya geri döndüğünde elinde haplarla bir şişe su vardı. '' Bunun doğru ilaç olduğunu düşünüyorum, iki tane al. '' diye yönlendirerek elindekileri bana uzattı.

'' Teşekkürler, Gemma. '' dedim elimdeki iki beyaz tableti yutup tekrar Harry'nin yastıklarına yaslanırken.

Gemma televizyon izliyor ve sürekli bana bir şeye ihtiyacım olup olmadığını soruyordu, yeşil gözleri irice ve umutla bakıyordu. Şu an Gemma'ya minnettardım, o çok nazik ve tatlı biriydi. Her ne kadar Harry ile bulanık bir geçmişe sahip olsalar da bunu aşacaklarını umut ediyordum çünkü biliyorum ki ne olursa olsun Gemma ve ben iyi arkadaş olacaktık.

Gemma ile gün boyunca berbat gündüz dizileri izlemiş ve bir paket Saltine* paylaşmıştık. Gemma benim dolmuş burnum, öksürüklerim ve ağrıyan boğazım için ilaç bulmuştu. Harry bana bir sürü, genellikle iş arkadaşlarıyla dalga geçen mesajlar atmıştı.


Arnold'ın nasıl bu kadar kel olduğunu daha önce hiç fark etmemiştim.


Ya da:


Zayn'in saçı bugün gerçekten çok uzun, bunu görmeliydin.


Ve benim kişisel favorim:


Lanet olsun, Rose, şu an burada değilsin ve direkt olarak Marion ile karşı karşıyayım ve bana anki kafamı boynumdan koparmak istiyorum gibi bakıyor.


Kıkırdıyor ve her mesajı Gemma ile paylaşıyordum. İkimiz de Harry'nin hikayesi değiştikçe uzun uzun gülüyorduk, bir çoğunda emindim ki Harry burada olsaydı Gemma ile konuşmama asla izin vermezdi.

'' Dört yaşındayken, bir keresinde annemin bir kutu rujunu yutmuştu. ''

Gözlerim irileşti. '' Olamaz! ''

Gemma kıkırdadı. '' Evet, gayet iyi hatırlıyorum. Annem hasta olacağı konusunda çok endişelenmişti. Bir çok kez zehir kontrol ve doktorumuzu aramıştı. Ama Harry hiç hasta olmamıştı, onun çelik gibi bir midesi vardı. ''

Güldüm. '' Bu çok eğlenceli. ''

Bana ayrıca gezdiği farklı yerlerden ve tanıştığı insanlardan bahsetmişti. Antarktika dışında bütün kıtalarda bulunmuştu ama bir gün oraya da gideceğinden bahsetmişti. Gemma'nın daha henüz yirmi yedi yaşında olmasına rağmen dünyada ne kadar çok gezdiğini huşu içinde ve ilgiyle dinlemiştim.

'' Bu inanılmaz. '' dedim, o bana Avustralya kıyılarından görünen okyanusun muhteşem maviliğini anlatırken.

'' Öyleydi. '' diye iç çekti.

'' Çok fazla yer görmüşsün. '' dedim.

'' Gördüm. '' diye onayladı. '' Yardımcı olamayacağım ama sanırım bütün bunlar birer rol gibiydi. . ''

'' Nasıl yani? ''

'' Annemin ölümünün acısını dindirmek adına hayatımın neredeyse üç yılını dünyayı gezmeye harcadım. '' dedi. '' Ama dürüst olmak gerekirse, olmadı. ''

O ellerini saçlarına geçirirken ben onu izliyordum.

'' Buraya gelme sebebim buydu, sanırım bir şeylerin üstünü kapatmak istemem. Harry ile bazı şeyleri konuşabileceğimi ummuştum ama görüyorum ki sanırım bu hiç olmayacak. ''

'' Olacak, o sadece biraz yaralı. '' dedim. '' O hala seni seviyor, Gemma. Bence, sen hala onun kız kardeşisin. ''

'' Buna inanıyor musun? ''

''Elbette, Gemma. Onun sadece biraz zamana ihtiyacı var. ''

Gemma'nın yeşil gözleri yaşlarla dolduğunda kollarını sıkıca bana sardı.

'' Teşekkürler. '' dedi.

Ben kafamı salladığımda hızla benden uzaklaştı.

'' Sanırım sen hastayken bunu yapmamalıydım. '' dediğinde ikimiz de güldük.

Gemma'nın ne kadar kötü olduğunu ve Harry ile ilişkisini düzeltmeyi ne kadar istediğini fark etmiştim. Bunu daha önce hissetmiştim ve bu his korkunç bir histi. Harry ile bir şeyleri yoluna koymalarını umuyordum.

'' O değişmiş. Harry. '' dedi Gemma. '' Onu son gördüğümden beri, herhalde. ''

'' Gerçekten, '' dedim.

'' Evet, fazlasıyla. Sanırım gözleri daha yeşil. Ve gülümsemesi daha da genişlemiş. '' Duraksadı. '' Bence bütün bunların sebebi sensin. ''

'' Ben? '' Neredeyse gülecektim.

'' Evet, sen. '' dedi bana gülümseyerek. '' Bence, o çok inatçı biri, eğer sen olmasaydın dün gece burada kalmama asla izin vermezdi. Ve senin herhangi bir şey hakkındaki görüşlerine ne kadar çok zaman ayırdığını fark ettim. Sert başlı Harry'nin gün birine aşık olacağını hiçbir zaman düşünmemiştim. ''

Hafifçe gülümsedi.

Yüzüm kızardı. '' Ben de öyle. ''

Gemma güldü. '' Sen onun için çok iyisin. Bence, sana sahip olduğu için çok şanslı. ''

Ben de ona güldüm. '' Sana tekrar sarılmak isterdim ama sana da bulaştırmak istemiyorum. ''

Kıkırdadı. '' Çok minnettarım. ''

Saat iki civarında, ateşim yükselmişti ve Gemma sürekli başıma ıslak bir bez parçasını bastırıyordu. Ona teşekkür ederek gözlerimi kapattım, ateşimi söndürmesi gereken bezin soğukluğuna odaklanmaya çalıştım.

Kısa bir süre sonra uyumuştum ancak telefonumun sesi uykumu bölmüştü. Gözlerimi açmadan telefonuma uzanmak için gerekli olan enerjiyi toplamaya çalıştım.

Kısa bir süre sonra Gemma'nın benim için cevapladığını işittim.

'' Harry, o uyuyor, '' dedi fısıltıyla konuşarak. '' Hayır, daha da yükseldi... Şu an 39 derece... Birkaç saat önce iki hap verdim... uyandığında ona söyleyeceğim... hayır, uyandırmayacağım, uyumaya ihtiyacı var... pekala, ona söyleyeceğim... güle güle, Harry. ''

Telefonu tekrar komodine bırakarak odadan çıktığını ve kapıyı kapattığını işittim.

Tekrar kapı sesini duyana kadar üç saat boyunca uyumuştum.

'' Nasıl hala uyuyabilir? Neredeyse dört saat oldu. '' dedi Harry. Gözlerimi kapalı tuttum.

'' Bilmiyorum, hastalık yorucudur. '' dedi Gemma.

'' Ya ciddi bir şey varsa? ''

'' Ciddi olabilecek hiçbir belirti göstermiyor, Harry. Gereğinden fazla endişelenmekten vazgeç. ''

'' Elimde değil, bana stres yaptırıyor. '' Alnımda soğuk parmaklar hissettim ve o nane aromasının kokusunu aldım.

'' Siktir yanıyor. '' dedi Harry, soğuk parmaklarını yanan cildimde gezdirerek.

'' Yemek hazırlamaya gideceğim. '' dedi Gemma

'' Pekala, dolapta tavuk olması gerekiyordu. ''

'' Sen burada mı kalacaksın? ''

'' Evet, sadece iyi olduğundan emin olmak istiyorum. ''

Kısa bir duraksama oldu.

'' O, sana sahip olduğu için şanslı, Harry. ''

'' Öyle mi düşünüyorsun? ''

'' Evet. Ve sen de ona sahip olduğun için şanslısın. ''

Harry'nin parmaklarının usulca tenimde gezinmesi beni yatıştırmıştı. '' Katılıyorum. ''

Odada yankılanan ayak seslerinden Gemma'nın ayrıldığını duydum.

Harry bir süre daha yanımda kaldı, parmakları nazikçe tenimde ileri geri geziniyordu. Oda sessizliğe büründüğünde onun derin sesinin aslında ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum.

Saat altı civarında, nihayet gücümü toplayarak gözlerimi açabilmiştim.

Harry yatakta yanımda oturuyordu, gözleri endişeyle beni süzdü. İş kıyafetlerini değiştirmemişti ve gömleğin kollarını dirseklerine kadar katlamıştı.

Ona gülümsemeye çalıştığımda o da bana gülümsedi.

'' Tanrım, lanet olsun, Rose, hiç bu kadar endişelenmemiştim. ''

Güldüm ve yavaşça kalktım.

'' Daha iyi hissediyor musun? '' diye sordu merakla.

'' Biraz. '' dedim.

'' İyi, hiç yoktan iyidir. Gemma yemek yapıyor. ''

'' Onunla konuştun mu? '' diye sordum cevaptan emin olduğum halde.

'' Senin sorduğun şekilde değil. '' dedi.

Dudaklarımı dişledim.

'' Şimdi bunu unut. Senin için alabileceğim bir şey var mı? Susadın mı? Daha çok ilaca ihtiyacın var mı? ''

'' Ben iyiyim, Harry. '' dedim zayıfça gülümseyerek.

İç çekti ve bana sarıldı.

'' Hastalığımı sana bulaştırabilirim. ''diye uyardım, göğsündeyken.

'' Umrumda değil. ''

Burnumu çekerek ondan uzaklaştım.

Gemma yemek hazırlamayı tamamladıktan sonra hepimiz televizyon izlemek ve yemek yemek için Harry'nin yatağında toplandık. Gemma Big Bang Theory'e olan aşkını ifade ederken ben de hemen, hayranlığımı haykırdım. Harry'nin bunu daha önce hiç izlemediğini söylemesiyle Gemma, Harry cümlesini tamamlamadan kanalı değiştirdi.

'' Bekle, yani uzun boylu adam fotoğrafik bir hafızaya mı sahip? ''

'' Nesneleri önceden algılayabilmeyle ilgili bir hafıza. '' diyerek Gemma ve ben aynı ağızdan onu düzelttik ve o da gözlerini devirdi.

Harry, saat on civarı ışıkları kapattı ve Gemma'ya diğer gece de kalabileceğini söyledi. Gemma ona teşekkür etti ve hatta Harry, onun odadan çıkmadan önce kendisine sarılmasına izin verdi. Ardından kapıyı yavaşça kapattı.

'' Sen bir şey söylemeden söyleyeyim, hayır, bu gece de kendi dairene gitmiyorsun. '' dedi kravatını çözerken.

'' Ama-- ''

'' Hastasın ve burada benimle kalıyorsun. ''

Yenilgiyle iç çektim, onunla tartışmak için çok yorgun hissediyordum.

Pijamalarını giydi ve yatakta bana katılmadan önce, iki tane ibuprofen içirdi , ardından ışıkları söndürerek bana sarıldı.

'' Çok tembel hissediyorum, yirmi dört saat boyunca hiç yataktan çıkmadım. ''

'' Çiş için bile mi? Orada, yatağımda çiş olmazsa daha iyi olur, Rose, bana yardımcı ol-- ''

'' Rahatla, kurulduğum yatağına işemedim. Tabi ki de lavaboya kadar gittim. Ben bir köpek değilim, Harry. ''

'' Hasta olduğun halde bile bana şımarıklık yapıyorsun. ''

'' Şımarıklık asla ölmez. ''

İkimiz de güldük ve kısa bir süre sonra uykuya teslim olduk.


Sırılsıklam bir şekilde uyandım, kazak beni terletmişti. Üşüyordum ve aynı zamanda yanıyordum, kalbim hızla atıyordu.

'' Harry, '' dedim onu sarsarak. '' Harry, bir sorun var. ''

Harry anında uyanarak oturdu. '' Ne o? ''

'' Ben üşüyorum ama aynı zamanda yanıyorum. '' dedim titrekçe.

Harry soğuk elini başıma yasladı. '' Yüce İsa, sen yanıyorsun. '' Harry yataktan kalktı ve banyoya gitti, tekrar elinde ıslak bir bez ve yeniden ıslatılmış kıyafetlerimle döndü.

Gemma'nın heyecanlı sesini duydum ve Harry durumu açıkladı.

İkisi de odaya girdi, Harry elindeki soğuk bezi boynuma bastırırken Gemma endişe içinde bana bakıyordu.

Yorgun gözlerimi titrekçe kapattım.

'' Acil servise götürmeli miyiz? '' diye sordu Harry endişeyle.

'' Bilmiyorum, bana ateşi kırılmış gibi geldi. ''

'' Bana daha da kötüleşmiş gibi geldi. ''

'' Daha kötü olmadan daha iyi olmalı. ''

'' Siktir, Gemma. Endişeleniyorum. ''

'' O iyi olacak. Baksana titremesi geçiyor bile. ''

Gemma haklıydı, daha az soğuk ve daha az terlemiş hissediyordum. Nefes alış verişim bile şimdiden düzelmişti.

Harry derin bir nefes aldı. '' İyi. ''

'' Sadece uyumaya devam et, o iyi olacak, Hazza. ''

Gemma'nın ilke kez erkek kardeşi için takma bir ad kullanması içimi eritmişti.

'' Teşekkürler, Gem. ''

Eğer hasta olmasaydım eminim onların bu kısa alışverişini aptalca gülümseyerek seyrederdim.

Harry'nin tekrar yatağa girip beni kendine doğru çektiğini hissettim. Dağılmış saçlarımı yüzümden geriye doğru ittirdi ve arkadan lastik bir tokayla bağladı. Gözlerimi açmak ve ona teşekkür etmek istedim ancak o, aynı anda beni sevdiğini fısıldayıp ve başımın üzerinden öptüğünde neredeyse uyumuştum bile.



Sabah kalktığımda oldukça iyi hissediyordum. Boğazım hala ağrıyordu ama ateşler içinde yanmıyordum. Gözlerimi açtığımda yatak boştu ve Harry'i hissetmek için yan tarafa uzandım ancak orada değildi.

Oturma odasından, onun sesini duydum.

'' Beni nasıl buldun, Gemma? ''

'' Bu biraz zaman aldı ancak komşularınızdan numaranı almanın yolunu buldum. ''

'' Neden lanet olası komşularımızda benim numaram var? ''

'' Onlara numaranı vermiştin, acildeyken... Babamla birlikte acildeyken. ''

Duraksadı.

'' Ah. ''

'' Evet. ''

'' Yine de, gelmemeni söylediğim zaman buraya gelmemeliydin. ''

'' Ne yani, sonsuza kadar beni hayatının dışında tutmayı mı planlıyorsun? ''

'' İdeal olarak, evet. ''

'' Nasıl yapabildin? Hepimiz birbirimizi bıraktık, Harry. ''

'' Ben Rose'a sahibim. ''

Kalp atışım hızlandı.

'' Evet, bu doğru, öylesin. Eğer Rose olmasaydı beni iki gün önceden kovmuştun bile çünkü sen daha kendini hala adam gibi karşılıklı tartışmak konusunda geliştirememişsin. ''

'' Sen konuşmak için tektin, Gemma! '' Harry'nin sesi gittikçe artıyordu.

'' Nasıl yakamı bırakmadığını düşünmedin mi Harry? Ben her gün pişman oldum. ''

'' O zaman yapmamalıydın. ''

'' Zamanı geri getiremeyiz. ''

Duraklama oldu.

'' Nasıl olabilir, Gemma, '' dedi Harry yumuşak bir ses tonuyla. '' O benim de annemdi. ''

'' Özür dilerim. '' dedi Gemma. Oldukça düşük bir sesle söyledi, duymakta zorlanmıştım. '' Ne düşündüğümü bilmiyorum. ''

Tekrar sessizlik oluştu.

Adım sesleri duydum ve ardından Harry odaya girdi.

'' Hey, '' dediğinde onun stersi olduğunu söyleyebilirdim. Saçları hafifçe dağılmıştı, ellerini tekrar ve tekrar saçlarından geçirdiğine şüphe yoktu ve gözleri yorgun görünüyordu.

'' Selam. ''

'' Nasıl hissediyorsun? ''

'' Daha iyi. ''

Komodindeki termometreyi bana uzatarak yanıma oturdu.

Kısa bir süre sonra ses geldiğinde, Harry ağzımdan alarak üzerini okudu.

'' Pekala, vücut ısın normale dönmüş. '' dedi .'' On saattir olması gerektiği gibi. ''

Kafamı salladım.

İç çekti. '' Hepsini duydun, değil mi? ''

Gemma ile yaptığı mücadeleye atıfta bulunduğunu biliyordum ve kafamı salladım.

'' Özür dilerim. '' dedi.

'' Problem değil, özür dilemen gerekmiyor. '' dedim. '' O seni incitti, bunun için senin üzgün olman gerekmiyor. ''

Yutkundu, adem elması yukarı kalkarak yavaşça geri indi. '' Benden onu affetmeni isteyeceğini zannediyordum. ''

'' Öyle, '' dedim. '' Ama bu biraz zaman alacak. ''

Yavaşça nefes verdi. Ona doğru yaklaşarak kendime çektim ve sarıldım. Başını benim göğsüme yaslayarak dinlendirdi.

'' Saat kaç? '' diye sordum.

'' Yedi kırk. ''

'' Geç kalacağız! ''

Anında yataktan kalkarak dairemin anahtarlarını kaptım.

'' Sekiz on beşe hazır ol! '' diye bağırdı arkamdan. Kafamı sallayarak Gemma'ya günaydın dedim ve hızla oradan ayrılarak kendi daireme girdim.

Boğazımdaki acıyı dindirmek adına ilaç içtim, duşa girdim ve üzerimi değiştirdim, saçlarımı maşalayarak ceketimi kaptım. Kapımı kilitledim ve asansörü çağırdım.

'' Saat altıda evde olacağım. '' dedi Harry, Gemma'ya, kapıyı kapatmadan önce.

O da asansöre bindiğinde gülümsedim, bugün parlak mavi bir tişört giymişti.

'' Kravat yok mu? ''

'' Bağlayabilecekmiş gibi hissetmiyorum. '' dedi omuz silkerek.

'' Utanç verici, '' dedim kafamı sallayarak.

'' Neden, kravat giydiğimde beğeniyor musun? ''

Kızararak omuz silktim.

Harry sırıttı. '' Çok eğlencelisin, Rosie. ''

'' Teşekkürler, '' dedim alaycı bir şekilde, asansöre adımlayıp lobinin düğmesine bastığımızda.

Harry'nin gözleri bir dizi butonda gezindiğinde, o bir yere basmadan bileğini kavradım ve elini geri çektim.

'' Bugün değil. '' dedim kesin bir dille.

Harry güldü. '' Bunu nasıl bildin-- ''

'' Sadece bildim. '' dedim, bileğindeki elimi hareket ettirerek.

Asansörden inip girişe adımladık ve otoparka ulaştığımızda soğuk sabah havası anında bizi de içine çekti.

'' Eğer istersen arabayı ben kullanabilirim. '' dedi Harry

'' Ah, ben kullanabilirim. '' diye karşı çıktım.

Harry tek kaşını kaldırdı.

Kollarımı göğsümde çaprazladım.

'' İyi. '' dedi boyun eğerek, beni arabaya kadar takip etti.

Zaferle gülümsedim ve arabayı açarak sürücü koltuğuna yerleştim. Harry de yanımdaki koltuğa kendini bıraktı.

'' Senin arabanda olacağım hiç aklıma gelmezdi. '' dedi ben anahtarı kontağa sokarken.

'' Bunun seninkinden daha güzel olduğunu biliyorum. '' dedim arkama yaslanarak aracı parktan çıkardım.

'' Değil. Benimki Infiniti. ''

'' Benimki de Audi. ''

'' Evet seninki gümüş renk. ''

'' Yani? Gümüş yeni siyah. ''

'' Kim diyor? ''

'' Ben diyorum. ''

Ben arabayı sürerken oyunbaz bir şekilde gözlerini devirdi. Sabahları dikkatsiz giden sürücüler yüzünden dikkatle buzlu yollara bakıyordum.

'' Yani, Cumartesi günü partiye gidiyoruz, ha? '' diye sordu Harry.

Kafamı sallayarak dudağımı ısırdım. '' Evet. ''

Harry de başını salladı, camdan dışarı bakarak derince iç çekti.

'' Ben ne giyeceğim şimdi, '' iç çektim ve Harry gülümseyerek bana baktı.

'' Belki, kıyafet. '' 

'' Lanet olsun, çıplak gitmeyi planlıyordum. ''

'' Benim için kesinlikle sakıncası yok. ''

Ona gözlerimi devirerek kırmızı ışıkta durdum.

'' Alec'in ne planladığını düşünüyorsun? '' diye sorduğumda ses tonum oldukça ciddiydi.

Harry, '' Hiçbir ipucum yok ve bu bokluk beni korkutuyor. '' diyerek başını salladı.

'' Düşünmüyorsun... benim rüyam... ''

'' Haydi, başka bir şeyden bahsedelim. ''

Arabayı Crystal'in otoparkına park ederken ben konuyu değiştirmek için daha çok istekliydim.

Arabayı kilitlediğimde Harry ile birlikte binaya yürüdük. Elime doğru uzanarak, nazikçe parmaklarımı kavradı.

'' Senin ellerin benimkilerden çok büyük. '' diye gözlemlerimi söyledim asansörü beklerken.

Harry içe içe olan ellerimize baktı. '' Evet, seninkiler peri elleri. ''

'' Peri elleri? ''

'' Daha önce hiç peri diye bir şey duymadın mı? Mağarada mı yaşıyordun sen? ''

Asansöre binerken güldüm. '' Perinin ne olduğunu biliyorum, Harry. ''

'' İyi, endişelenmeye başlamıştım. ''

Masalarımıza ulaştığımızda yollarımızı ayırdık, Harry koltuğuna yerleştiğinde, daha şimdiden bugün için sıkılmış görünüyordu.

Masadaki çekmecemi açarak düzenlenmemiş el yazmalarından birini aldım, Harry'nin aldığı kalemlerden birini açtım. 

Harry her zaman ki gibi çalışmıyordu.

Nasıl yaptıysa bana detaylı bir 'cehennem ateşi' isimli kroki çizmiş ve masama birçok not göndermişti.Mesela;


Yardım, sakızlarım bitmek üzere.


Ya da;


Bay Greenman'in ayakkabısına tuvalet kağıdı sıkışmış, çabuk bak!


Düzenlemelerime odaklanırken gülüşümü tutmaya çalışıyordum. Zayn, her nasılsa sürekli not geçişinden rahatsız olmuştu.

'' Şunu kes, dostum. '' diye çıkıştı Harry'e, başka bir kağıt benim masama uçarken.

'' Neyi keseyim? ''

'' Şu boku atmayı. ''

'' Iyy, neden bok atayım? Kağıt atıyoum, Malik, kaba olma. ''

Zayn gözlerini devirdiğinde sessizce kıkırdadım.

'' Komik olduğunu mu düşünüyorsun? '' diye sordu, koyu kahve gözlerindeki alaycılıkla.

'' Çok. '' diye cevapladım kağıda çarpı işaretiyle cevap verirken.

Harry beni öğle yemeğinde çatı katına çıkarmış, benim adlandırdığım ölüm penceresine doğru çekiştirmişti. Ben ise on beş kat yukarıda olmanın varlığıyla dikkatli davranıyor ve bir an önce öğle vaktinin geçmesini bekliyordum.

Saat üç civarında telefonum çaldı.

'' Merhaba? '' dedim.

'' Bayan Knight, Bay Crystal seni görmek istiyor. '' dedi hattın öbür ucundaki Marion.

'' Şimdi mi? ''

'' Öyle. ''

'' Pekala, teşekkürler. ''

Gergin bir şekilde telefonu kapatarak ayaklandım.

'' Nereye gidiyorsun? '' diye sordu Harry.

'' Crystal beni görmek istiyor. ''

Harry kaşlarını çattığında omuz silktim ve oradan ayrıldım.

Asansöre binerek Crystal'in katına bastım.

Ofise girerken resepsiyoniste kafamı salladım ve içeri girdim. Resepsiyonist öncekiyle aynıymış gibi görünmüyordu ve yemin ederim bu yüzü daha önce bir yerde görmüştüm ama nerede olduğunu kestiremiyordum.

'' Bayan Knight, seni görmek güzel. '' dedi Crystal. '' Otur lütfen. ''

Dikkatlice oturdum. '' Beni görmek istemişsiniz? ''

'' Evet, istedim. '' Masada öne doğru eğilerek ellerini birleştirdi. '' Styles ve Mailk, bana son birkaç gündür Wolfe'un oldukça zorlu olduğunu söylediklerinde seni düşündüm. '' 

Yutkundum ve kafamı salladım.

'' Bu dikkatimi çekti, '' diye devem etti Bay Crystal. '' Bu haftasonu benim şerefime bir parti düzenleniyor ve sen de katılacakmışsın. ''

Kafamı salladım. '' Evet, katılacağım. ''

'' Aslında sen ve ittifakınız neler planlıyor bilmek isterdim. '' diye tamamladı.

Dudağımı dişledim. '' Efendim, saygısızlık etmek istemem ama size nasıl güvenebiliriz ki? ''

'' Sana yardım ediyorum, etmiyor muyum? ''

Kafamı salladım. '' Ama... buranın, bunu tartışmak için güvenli olduğunu sanmıyorum. '' 

'' Neden böyle söyledin? ''

Crystal'in ofis kapısı aniden açıldı ve elinde bir yığın kağıtla resepsiyonist kız içeriye girdi.

'' Sizin için bir mesaj var Bay Crystal. ''

Pürüzsüz ve kadife ses tonunu duymamla , onu daha önce görmüşüm hissi iyice zihnimde yoğunlaşmıştı.

'' Teşekkürler, Violet. ''

Kızın bana yarım ağız gülümsemesiyle gözlerim irileşmiş ve bütün kanım donmuş gibi hissediyordum. Saf sarı saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu ve mavi gözleri bir okyanusu anımsatıyordu. Neden daha önce görmüşüm hissine kapıldığımı şimdi anlamıştım çünkü bu kız, Harry'nin daha önce aşık olduğu kızdı.

'' Rose, bu Violet, benim yeni resepsiyonistim. '' dedi Bay Crystal.

'' Seninle tanışmak çok güzel, Rose. '' dedi Violet neredeyse alay eden ses tonuyla.

Fakat yardımcı olamayacağım ama onun bana yarım ağız gülümsemesiyle, benim kim olduğumu bildiği izlenimine kapılmıştım.

























































Continue Reading

You'll Also Like

55.5K 4.7K 20
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
220K 8.3K 76
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
240K 21.4K 27
Son sınıf öğrencisi Jungkook part time olarak girdiği kafede patronu Kim Taehyung'u çıldırtmayı seviyordu. Omega Jungkook Alfa Taehyung Hayrankurgu#1...
210K 20.4K 23
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...