M.L 4.27

7.7K 763 139
                                    


Sayfaları sonuna kadar kaydırmayı unutmayın. Okunma sayısı yükselmiyor.

Anlayışınız ve yorumlarınız için hepinize tek tek teşekkür ederim arkadaşlar. Allah kimsenin başına vermesin. Bölümleri kendimi vererek yazamıyorum maalesef. O yüzden sanırım biraz daha üzgün ve ağlamaklı bir bölüm için Başıbozuktan bölüm yazmaya başlıyorum. Kendinize iyi bakın. Kusurlarım varsa kusura bakmayın. Ve ayrıca yeni bölüm sorularınızı ben yokken cevaplayan Nevin Uçar'ada ayrıca teşekkür ederim. İrem seni de unutmadım bebeğim.

Yanımdan kalkıp bebeğimizi kucağıma verdi. "Bu bebek hep emip uyuyacak mı Mısra? Şöyle uyanık olsa da biraz oynasak." Yuh yani. Berkay'ın dediği gibi el kadancık bebekle oynamayı düşünüyordu.

Ama sabahtan beri ilk kez emmek istemiyordu. Kafasını geriye doğru atıp bacaklarını uzatıyordu. Bu hareketini karnımda yaptığı zaman canım çok acıyordu.

Annemle yengem yanımıza geldiğinde alıp onlarda susturmaya çalıştılar. Birisi altına bakıyor, diğeri sırtını sıvazlıyor bilmem ne. Ama susmuyordu. Hemşireyi çağırmaya karar verdiler.

Minik biberonunu alıp mama yapıp getirdi. Kucağıma Alparslan'ı verip diğer elime biberonu verdi. "Mama bile versen kucağında dursun, senin sıcaklığını hissetsin. Kokunu duysun ki, sütün geldiği zaman yabancılık çekmesin." Hatta Alparslan'ın elini çıkartıp elimin üzerine koydu.

Bir dakika içinde biberondaki mamayı bitirip uykuya daldığında hepimiz rahatladık sandık ama öyle olmadı. Aradan beş dakika geçmeden bir "Viyaaak" sesi yükseldi ki evlere şenlik.

Yine alt açma, sırt sıvazlama hareketleriyle susturmaya çalıştılar ve yine olmadı. Yine hemşire geldi. Dizinin üzerine yüz üstü yatırıp sırtına masaj hareketleri yaptı. Meğer benim oğlanın gazı varmış da haberimiz yokmuş.

"İsterseniz aşağıya yoğun bakıma alalım..." diyen hemşireyi anında reddettim. "Hayır hayır. Gerek yok." Gerek gerçekten yoktu çünkü. Ağlaması normal bir durum. Yanımdan ayrılmasını, benden uzaklaşmasını asla istemiyorum.

Hava kararıp herkes çekilince kocam yatağına uzandı. Biz ikimiz uyuyacaktık, annemle yengem bekleyecekti. Ama uyuyamadık. Tam uykuya dalarken oğlumuz ağlamaya başlayınca ikimizde ayaklandık.

Annemden yengeme, ondan Fatma ablaya, ondan Berrak'a, ondan kızlara derken kimse eve gidemedi. Fatma abla kızları alıp gitmeyi düşündüğü için yanımıza uğramışlar aslında ama Alparslan çok ağlıyor diye kimse bırakamıyordu. Babam, amcam, Ahmet abi hatta halalar bile gelip değişik yöntemlerle susturmaya çalışıyorlardı. Bizim pilimiz bitmiş gibi ikimizde oturup kaldık. Ondan ona gezip susmayınca kocam dayanamadı.

"Verin bana..." Kucağına aldığında başını omzuna koydu. Alparslan'da poposunu dışarıya çıkartacak şekilde dizlerini kendine çekti. Sırtını sıvazlayarak odanın içinde gezinmeye başladıktan kısa bir süre sonra sesi kesilip uykuya daldı.

"Yatır istersen oğlum, öyle rahat edemez.." Ana sözü dinleyen reis baba yavaşça beşiğine bırakıp benim yanıma geldi. Annemle yengem diğer yatağa yan yana uzandılar, biz benim yatağıma. Kolunu omzuma atıp başımı her zamanki gibi boynuna koydum. Yok aga. Bize uyku yok bu gece. Herkesi gönderdik, bir tek biz odada kaldık ama kimse uyuyamıyor. Çünkü oğlan susmuyordu. Aykut herkesten önce davranıp az önceki gibi yatırdı omzuna.

"Yat Mısra sen, uyu. Anne sizde yatın."

Onlar odanın içini talan ederken biz üçümüz uzandık. Üçümüzde uyumuşuz. Haklıyız. Yattığımızda saat sabaha karşı 4'e geliyordu. Sabah hemşire odaya girdiği zaman uyandığımızda Aykut hala odanın içinde geziniyordu. Sen misin hep uyuyacak mı diyen? Al sana uyku. Adamı böyle yapar işte benim oğlum.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin