M. L 2.18

10.7K 1.1K 397
                                    

Başlamadan önce beğenileri hatırlatmak istiyorum arkadaşlar. Dokunalım yıldıza. Onca işim varken bile merakta bırakmamak adını sürekli yazmaya çalışıyorum. Rica ediyorum sizden de.

Canım ressamlık gülleriyle anlaşıp İlknur'un cemiyeti için elbise almaya gidecektik aslında bugün. Ama reis efendi "Ya bende gelirim, yada gidemezsin." diye diretince sadece Mehtap gelmeye karar verdi. Sonrada Atakan metalcisiyle buluşacakmış çünkü. Dağ evinden çıkıp kahvaltı yaptıktan sonra Çarşı'nın girişinde Mehtap'la buluştuk.

Bir iki mağazada Mehtap'cım canımın içiyle bakındık ama bişey beğenmedik. Son girdiğimiz mağazada Mehtap elinde birkaç elbiseyle yanıma geldi. Kabine girip denemeye başladım. Ben böyle kıyafet işlerine kafa patlatmayı sevmem aslında ama canım bu sefer baya baya abiye giymek istiyor.

İlk giydiğim elbise sırf payetten. Bronz rengi ve kolları uzun, balık iniyor, kuyruklu falan. Ama sırtı bel oyuntusuna kadar açık. Aslında çok güzel duruyor. Çıktığımda reisçim pek bir memnun baktı.

Ama arkamı döndüğüm an "Sikmişler lan bu elbiseyi! Sırtı nerde bunun?" diye bağırdı. Ayıp amk ayıp. Mağazanın ortasında sikmişler bilmem ne! Hiç yakışmıyor piç reisçim sana böyle laflar. Cık cık cık cık.

Mehtap cevap veremedi tabi bu tepkiye. Kabine geri girip değiştirme kararı aldım. Göt biti reis. Bok işi var benim alışverişimde.

Şimdi giydiğim elbise limon sarısı, yine balık, yine kuyruklu, önü ve arkası üçgen iniyor ama çok açık değil. Askılı ama askıların üzerinde kabarık omuzlar falan koymuşlar. Fena değil hani. Gideri var.

"Ay bu çok güzel durmuş!" dedi Mehtap güzeli. İki adım daha atıp önlerine giderken bacağımdaki maşallah kasığıma kadar yırtmaç gözükünce bok kafalı kıskanç reis ayağa kalktı. "Bununda ipini sikmişler herhalde! Dikememişler elbiseyi!"

"Ya kadınlar var kınada sadece. O zaman giyerim bunu." Ulucami de yakın zaten buraya. Hemen bir cenaze namazım kılınır.

Önümde durup yüzüme eğildi. "Kınasını sikiyim! Çıkart şunu!"

Cevap bile vermedim. Her şeye yetiyor zaten şeyi. Geri dönüp kabine girdim. Mehtap'ın verdiği son elbiseyi giydim üzerime.

Fuşya rengi, dizlerime kadar krep kumaştan, aşağısı genişleyerek tülden yapılmış. Omuzları kalın askılı ve belin iki yanında tülle kapatılmış pencereleri var. Ama kollarımdaki kesikler böyle elbiselerde çok belli oluyor ve bizimkiler hala bilmiyor. Tabi bilmeyecekler oğlum. Ne diyecektim? Anne beni sevgilimin düşmanı kaçırdı da kollarıma faça attılar bak. Tam 8 tane. Güzel duruyor dimi? Böyle mi diyim amk?

Ayak seslerimi duyan Aykut'un ağır ağır başını kaldırışını izledim. Derinden bir yutkundu. Aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya bakışlarını gezdirdi. Ayağa kalktı, iki ağır adım atıp önümde durdu. Sol elimden tutup kolumu önüne uzattı. Boğazını delip geçen bir yutkunmadan sonra bende koluma baktım. 8 derin kesik izi 'Biz buradayız ve hep olacağız!' diye bağırıyordu yüzüme arsızca.

Kolumu indirirken aynı anda ikimizde birbirimize baktık. Mehtap bişey demedi. Aykut bişey demedi. Ben bişey demedim. Sinirlerim kendini göstermeye başlarken arkamı dönüp hızlı adımlarla kabine geri döndüm. Üzerime kendi kıyafetlerim olan kotumu ve uzun kollu tişörtümü, deri ceketimi giyip çıktım. İkisine de bişey söylemeden dükkanın çıkışına ilerledim.

Arkamdan ikisi de geldiğinde yerimde durup onlara döndüm. "Bişey bulamayız biz. Evden ayarlarım artık." Kolumun görüntüsünün verdiği sinir bozukluğu ile az önce çarşıya gelirken olan alışveriş heyecanım yerle bir olmuştu.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin