M.L 3.59

7.8K 742 241
                                    

Kızçelerim içeri girer girmez hepsiyle aynı anda sarıldık birbirimize. Hatta yetmedi omuz omuza antrede "Lay lay lay lay lay lay lay lay lay Mısra Dinçsoy" diye tezahürat yaptık. Bitmedi. Sema ve Merve bir tarafa Safiye ve Mehtap bir tarafa geçti. Betül, ben ve Duru ortada kaldık.

Safiye ve Mehtap bağırdı. "Mısraaaaa!"

Merve ve Sema bağırdı. "Dinçsoy!"

Üç kez tekrarladılar bunu. Sonradan eller aşağıdan yukarıya doğru "Oooooooo.." diye havalandı. "1-2-3! Mısra Dinçsoy!"

Sonunda bitmişti. Ve Duru bebeğimiz hala uyuyordu. "Sesten rahatsız olmuyor yavrum o." dedi Betül. "Onun garezi gecelere. Gündüz dokunmasam uyanmaz, gece uyumak bilmiyor."

Hepsiyle teker teker tekrar kucaklaşıp mutfağa girdik. Aydın dedenin köyden çıkarken verdiği poşeti açtım. Organik domates, salatalık, biber falan koymuştu. Annemde sıcacık salça koymuştu saklama kabına. Börekleri fırından çıkarttım. Köyde gezerken aldığımız köy ekmeğini çıkarttım.

"Brolar ben bugün gelin hanım olarak köyde salça yaptım. O yüzden yemek hazırlayamadım ama her şey organik. Biraz kahvaltı gibi olacak gerçi böyle de.." Tezgahtakilere baktılar.

"Abi saçmalama. Taze salça en sevdiğim şey." Safiye dudaklarını yaladı. Sema salatalığı alıp kokladı. "Kızım mis gibi organik bunlar."

Aga daha ne diyeyim ben bu kızlara. Yemek hazırlayamadım ama canlarım benim, Allah ne verdiyse hep beraber hazırladık sofrayı. Dolaptan kocamla ikimizinde çok sevdiği için aldığımız üç çeşit peynirimiz vardı. Ahmet abilerin kendi mahsülü zeytinler vardı. Kahvaltı gibi akşam yemeği yedik. Hepsi de gayet memnundu bu durumdan. Ben bunlara kardeş demeyeyim de Allah aşkına, İlkay ve İlknur'a mı diyeyim? Onlar olsa mana bulurlardı kesin. Vay Efendim misafire akşam yemeğinde kahvaltılık mı çıkartılırmış. Ay sen ne beceriksiz insansın. Aman insan akşamdan hazırlardı. Vıdı vıdı vıdı.

Biz yedik Allah arttırsın, sofrayı kuran kaldırsın hesabı. Hepimiz hazırladık, hepimiz topladık. Sinema odasına girip kocamın internetten sipariş verdiği DVD'leri çıkarttım. Televizyonu açıp internete bağlandım. Artık hangisini seçerlerse, onu izleyeceğiz.

Sema ve Betül seçim yapmak için odada kaldılar, bizde diğerleriyle mutfağa girdik. "Nasıl gidiyor hacı evlilik? Zor mu?" diye sordu Mehtap. Çay az önce içtiğimiz için soğuk içecekler koyup mısır patlatmaya başladım.

"Güzel gidiyor. Kötü gidecek bişey yok bence. Biliyorsunuz bizi, kaç seneden beri yaşamadığımız şey kaldı mı, bilmiyorum. Daha ne yaşayabiliriz yani onu bilemiyorum."

Mehtap araya girdi. "Hakkaten Mısra ya. Yok köye kapatılmak, yok rahatsızlıkların, Aykut'un kazası bilmem ne."

"Aaa." dedim heyecanla. "Sahi biz geçen gün köye gittik. Onu anlatacağım size."

"Ne!" diye bağırdı Merve. "Çabuk anlat!" İçeriden Sema'nın sesi geldi. "Noldu lan?"

Mısırları cam kaseye koyup tepsiyi Mehtap'ın eline tutuşturdum. "Hadi içeri geçelim, orada anlatayım. Hem film için Berrak'ı bekleyeceğiz. Onu da çağırdım."

"Gelsin ya." dedi Safiye. "Sevdim ben o kızı. Çok tatlı." Hakkaten çok tatlı bir kız. Yanakları kocaman zaten. Sıktırmalık.

Kızları kaldırıp koltuğu yatağa çevirdim öncelikle. Sonra hepimiz yuvarlak yaparak oturduk. Köyde olup biten her şeyi anlattım. Baştan sona, eksiksiz bir şekilde.

"Adamsın lan ressamlık kızı, iyi demişsin."

"Hak ettiler Safiye. Biliyorsunuz. Sizinle dört sene boyunca aynı okulun içinde, aynı sınıfın içinde neler yaşadık. Ben erkek ırkından nefret ettim babamla Asil yüzünden. Sırf Asil reisti diye, Aykut'a bile neler yaptım. Ama benim erkek ırkına olan o duvarımı yıkan yine Aykut oldu. Ben onun sayesinde bir erkekten değer gördüm. He Merter, Gökay ve Berkay ayrı benim için. Ama onlar abim gibiydi, biliyorsunuz."

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin