M.L 4.5

7.2K 790 264
                                    

Bölümleri yazmakta biraz zorlanıyorum arkadaşlar. Kafamda kurulu her şey ama buraya yazmaya fırsatım olmuyor açıkcası. Belki yarın paylaşım yapamam. O yüzden söz vermiyorum ve iyi okumalar diliyorum herkese.

Sabah uyandığımda Aykut'un elleri belimde sarılıydı. Başı da boyun girintime girmişti. Çok rahat uyuyordu valla. Kaldırmasam kalkmaz. Ama hastanede hemşireler erken uyandırdıkları için alıştım, erken uyanmıştım o yüzden.

Biraz bekledim falan ama baktım ki uyanacak gibi değil seslenmeye karar verdim. "Aykut, sabah oldu. Uyanır mısın?" Duymadı. Nefesini verdikçe boynum yanıyordu. Ve gerçekten teni çok sıcaktı. Yüzü boynuma değiyor ya, yanıyor sanki orası.

"Aykut." Daha yüksek sesle söyledim. "Sabah oldu." Yine duymadı. Ama telefonu çalmaya başlayınca uyanmak zorunda kaldı.

"Efendim baba?" Babası arıyordu sanırım. Ayhan beyinde sesi az da olsa geliyordu. "Oğlum.." dediğini duydum. "Öldürülmüş."

Kim öldürülmüştü? Neden öldürülmüştü?

Aykut elini alnına koyup yavaşça saçlarına doğru götürdü. "Nasıl olur ya? Nasıl?" Bağırdı diyebilirim. İlk kez bağırdığını duydum.

Ayhan bey arkadan bişeyler daha söyledi ama tam olarak anlamadım. Burnundan sinirli bir nefes verip bana döndü. "Günaydın bebeğim."

"Günaydın." İki eliyle yüzünü sıvazlayıp ağzının içinden küfürler etmeye başladı. "Ne oldu?"

Ellerini çekip bana bakmaya başladı. "Babamın yakın bir arkadaşı vefat etmiş de, onun haberini aldım şimdi."

"Öldürülmüş dedi sanki?" Duraksadı. "Yok ya, yanlış anladın herhalde. Ölmüş dedi."

"Sevdiğin bir insandı herhalde?" Çünkü üzgün duruyordu. Aynı zamanda çok sinirlendi.

"Baş komiserdi, babamla da yakın arkadaştılar. Bende hakkı çoktur."

"Anladım." Yüzüme bakmaya devam ediyordu. İkimizde susup öylece birbirimize bakıp bakıp dururken kalkıp banyoya girdi. Yine küfür ediyordu.

Çıktığında "Çok küfür ediyorsun." dedim. Zoraki bir şekilde güldü. "Seninde benden aşağı kalır bir yanın yoktu hayatım."

Aşağıdan kapı sesi gelince merdivenlere doğru yürüdü. Annesiyle babası gelmişti. Kapının önünde konuşmaya başladılar. Annesi ağlıyordu ve yanıma gelip nasıl olduğumu sordu.

Bacaklarımın uyuşukluğu dışında iyiydim. O her sabah oluyordu zaten. Aykut tekrar odaya girip yatağa yanıma oturdu.

"Bebeğim ben cenazeye gitsem, sen bir kaç saat annemle dursan olur mu?" Olur. Niye olmasın? Sonuçta onları da çok iyi tanımıyorum.

"Olur, git sen." Üzerini değiştireceği zaman annesi aşağıya indi. Bende ona doğru hiç bakmadım, üzerini değiştirip yanıma geldi.

"Bebeğim ben gidiyorum, ne zaman gelirim belli olmaz ama erken gelmeye çalışacağım." Ne sorun yaptı ama. O yanımda yokken bişey olacak diye bir kural yok ya.

"Tamam sorun değil. Ne zaman gelirsen, gelirsin." Yatağa ellerini koyup hafifçe eğiliyordu. Sürekli uzun uzun yüzüme bakıyordu. Yine öyleydi mesela şimdi. Yüzümün her yerine bakıp gözlerime odaklanıyordu.

"Bir kere alnından öpebilir miyim?" Şaşırdım. Kocam olduğunu iddia ediyordu ama her şey için izin istiyordu. Bugüne kadar da beni hiç öpmedi, yada yeltenmedi.

Nasıl baktıysam artık alnımın sol tarafına ufacık bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Seni çok seviyorum." Alıştım artık bunu duymaya. "Tamam." dedim sadece.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin