M.L 1.19

20.1K 1.6K 217
                                    





'Evdeyim Mısracağım. Güvenini boşa çıkartmam,' yazmıştı Aykut. Ne diyeyim ki ben Aykut sana? Ne diyeceğimi gerçekten bilmiyordum. Gerçi onunla konuşmak istemiyordum şimdi. Kimseyle konuşmak istemiyordum. O yüzden bir şey yazmayıp telefonu kapattım.

Sabah doğru dürüst uyumadan uyanmıştım. 5 karış suratla, saçımı bile düzleştirmeden, hatta göz kalemi bile sürmeden gittim okula. Kızlar benim bu halime pek alışık değillerdi ama neden böyle olduğumu anlayacaklardı. Ancak biliyordum ki üzerime gelmeyeceklerdi. Durumdan haberdarlardı çünkü. Anlaşamadığımızı biliyorlardı.

Sınıf defterini alıp ağır ağır çıktım merdivenleri. Sessiz sedasız sınıfa gidiyordum ne güzel ama Atakan metalcisi dikildi önüme, daha merdivenleri bitirmemiştim. "Günaydın Mısra," dediğinde ona doğru bakmadan ruhsuz ruhsuz, "Günaydın,"dedim.

"Mehtap'ı 10 molasında kantine indirir misin?" Şu anda diğer Mısra bir sürü laf söylemişti bu salağa ama hiç havamda değildim. Bugün güne suratsız Mısra'yla uyanmıştık.

Kafamı sallayıp, "Ayarlarız," dedim. Bir şey demesini beklemeden merdivenleri bitirdim. Sınıfa sessizce girdim. Kimse fark etmedi bile. Yerime geçip kafamı sıraya koyduğum gibi telefonum titredi.

"Günaydın Mısracığım." yazmıştı Aykut. Bu salak da niye sürekli yazıyordu, anlamıyordum. Cevap vermeden cebime geri attım telefonu.

Ders başladı, bitti. Teneffüste kızlar olayın farkında oldukları için bana ses etmeden kendi hallerinde devam ettiler muhabbetlerine. Üzerime gelinmesinden hoşlanmıyordum, biliyorlardı. Bu yüzden kimse yanıma gelmiyordu. Tekrar ders başladı, bitti derken 10 molası saati geldi. Zil çaldığında, "Mehtap bir gelir misin?" deyip Mehtap'ı koridorun sonuna götürdüm.

"Lafımı bölmeden bir dinle Mehtap. Atakan seninle konuşmak istiyormuş. Biliyorum, çok kızgınsın. Hepimiz öyleyiz ama şimdi kantine iniyoruz, o sana laf anlatıyor, sen de ağzına sıçıyorsun. Sevdiğini biliyorum, muhtemelen affedeceksin ama yelkenleri suya indirme hemen. Burnunu sürtüyoruz öyle affediyorsun," dediğimde bir şey diyemedi. Çünkü ne söyleyecek merak ediyordu ve gerçekten ağzına sıçmak istiyordu artık.

Önden önden giderken Mehtap da takıldı peşime. Atakan kantin kapısında bekliyordu. Mehtap'a bakıp bizimkilerin olduğu masaya geçtim. Yer yoktu ama sırtımı duvara yaslayıp kollarımı bağladım ve karşımdaki saf aşıkları izlemeye başladım.

Yine telefonum titredi. Aykut yazmıştı.

'Neyin var?' Mesajını okuduğumda ister istemez oturduğu masaya baktım.

O da bana bakıyordu ve cevap olarak, 'Yok bir şey," yazıp yolladım.

Mehtap ve Atakan'a odaklanıp gelen mesaja bakmadım. Atakan oturdukları masada hararetli bir konuşma yaparken Mehtap, "Bana şekil yapma Atakan. Ne kadar şerefsiz olduğunu apaçık gösterdin bütün okula," diye bağırdı. Aferin Mehtap.

"Ya yemin ederim bir suçum yok," diye yalvarırcasına konuşuyordu Atakan. "İstersen Ferda anlatsın."

"Ferda'na sıçtırtma Atakan! Defol git gözüm görmesin seni," diyerek bağırıp masadan kalktığında Atakan önüne geçti. Ayakta bağrışmaya devam ettiler.

"Dinle be Mehtap."

"Seni dinlemek istemiyorum Atakan."

"Ya bir dinle. Biliyorum kızgınsın..."

"Kızgın mı? Öldürmediğime dua et hayvan herif." Arkandayım Mehtap.

"Ona da razıyım, lan bir dinle." Utanmasa yalvaracaktı şerefsiz.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin