M.L 1.47

14.3K 1.3K 176
                                    

Eğer ortada bir anlaşmazlık varsa genelde iki tarafta suçlu olurmuş. Bir kitapta öyle okumuştum. Ne kadar doğru, ne kadar yanlış bilmiyorum ama bizim durumumuzda galiba ikimiz de suçluyduk. Ama dönüp dolaşıp kendimi suçlamaya devam ediyor, Aykut'u suçlayamıyordum. Çünkü salak Mısra'nın dinlemesi lazımdı. Bir nebze olsun güvenmesi lazımdı. Tamamdı da, Aykut da az değildi. Zamanında vukuatları çok olduğu için hemen inanmıştım. Bir de son zamanlarda yorgun olduğunu, halsiz olduğunu falan söylüyordu. Normalde öyle bir insan değildi. Nereden bilecektim, böbreklerinin iflas edip de vücudunun halsiz kaldığını? Ben bunları söylediği zamanları hep başka şeylere yormuştum. Bu kadar çok severken o kadar az güvenmemdeki sebep neydi Allah aşkına?

En son yoğun bakımın koridorunda Asil'in omzunda uyukluyordum. Ama şimdi koridorda değildim. Göz kapaklarımı tamamen kaldırdığım zaman odada olduğumu fark ettim. "Ben neden burada?" diyen uykulu Mısra yataktan kalkmaya başladı. Ama Asil reis efendi tekrar yatırmaya çalıştı. "Yat şuraya Mısra."

Kaşlarımı çatıp ters ters yüzüne bakarken "Ya sana aramıza girme demedim mi ben? Aykut'un yanına gideceğim." diye direttim. Tabi ki kalktım yataktan. Gece bir ara doktor kontrol ettiğinde bir sorun olmadığını söylemişti. Bol bol su içmedi istedi sadece. Onu zaten içiyordun. Tek böbrekle de yaşayabilirdim tabi ki ama su içmem gerektiğini biliyordum.

Bugün Pazartesiydi ve çoğu insan yoktu koridorda. İş ve okul zamanı gelmişti. Canımın içi reis hala uyuyordu. Doktoru böbreğin zamanla vücudunun kabul edip etmeyeceğini söylemişti. Sadece kendiliğinden uyanmasını bekliyorduk. Gerisini henüz düşünemiyordu kafam. Nasıl düşünsündü zaten? Düşünemiyordu ki. Durdu. Çalışmıyordu artık. 'Aykut' diye çınlıyordu beynimin içi.

Camdan izlemeye başladım yine canım reisi. Akşam en son gördüğümde de böyle uyuyordu. İşine geliyordu anasını satayım. Bayılıyordu zaten uyumaya ama kotasını doldurdu artık. Canımı çıkarttı burada. 'Uyan lan koca kafalı reis,' diye bağırmak istiyordum.

Asil, "Eve gidelim biz de bir Mısra. Duş falan alırsın." diye teklifte bulundu. Bir anlık ona bakıp tekrar Aykut'a baktım. "Hayır." dedim kesin bir dille. "Öldürsen gitmem bir yere."

"İnat edip durma Mısra. Gidip geleceğiz, en fazla bir saat." dese de kanmadım. O da sonunda pes etti. Eve gidip bana eşya getireceğini ve odada duş alabileceğimi söyleyip eve gitti. Özel hastaneydi lan burası. Bizim evdeki duşakabinden daha güzeldi duşakabini.

Öğlen molasında metal ve ressamlık geldi. Cnc de geldi tabi. Sabahtan beri bir şey yemediğimi duyan uyuz okul halkının başı Atakan, gidip kantinden çorba getirdi yine. İçim dışım çorba olmuştu zaten. Sıvı beslenmem gerekiyormuş. Neyse, reis uyanınca yine götürürüz diyecektim ama götüremezdik. Diyet programı hazırlıyordu doktoru. Ben de hazırlayacağım ona bir diyet. En başta bira ve tuz yasağı getireceğim tabi ki. Bok boğazlı içmeyiversin biraları, yemeyiversin tuzlu tuzlu.

Belkıs teyze, Ayhan amca ve Berrak da eve gitmişlerdi. Amcası Ahmet abi ve yengesi Fatma abla buradaydı. Biraz muhabbet ettik onlarla da ama bakışlarım sadece Aykut'un üzerindeydi. Asil geldiğinde en hızlısından bir duş alıp giyindim. Utandım da hani. İç çamaşırı aklıma gelmemişti mesela. Onları da getirmiş haliyle. Tekrar yoğun bakım katına indik. İçim içimi yiyordu zaten orada durmayınca. Ne yapayım? Şerefsiz falan ama seviyorum abi. Aşıkım şerefsiz alkolik reisçime.

Asil yanımda beklerken, "Annenlerle konuştum." dedi. "Seni sordular, iyi dedim. İşe, okula gidip geliyor." dediğinde ona bakarak, "Beni aramazlar zaten. Seni arasınlar." dedim. Bu cümlenin altında aslında çok şey yatıyordu. Asil de bunu anladı zaten. Tekrar Aykut'a bakmaya başlayıp, "İlkay ne yapmış?" diye sordum. Meraklı Mısra işte. En son onu gördüğümde bir daha o eve dönmeyecekti.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin