M.L 1.1 (Nabız)

50.2K 2.6K 5.8K
                                    

Merhaba. Bu sefer güzel bir lise hikayesi okuyacağız. Bu bahsettiğim lise, benim okuduğum lise. Bazı bölümlerde kendimden katacağım anılar olacak. 10 sene öncesini anlattığım hikayede, şimdiki zaman dilimini kullanacağım. Çünkü şu anda adı geçen yerlerin çoğusu o haliyle durmuyor. İyi okumalar dilerim. Yorum ve beğenileri unutmayalım lütfen. Yukarıdaki resim bölümde anlattığım okul içi bağlantı köprüsü. Daha kolay anlaşılması için paylaşmak istedim. Caddenin iki tarafı da okul.

Ve son olarak. Bu hikayeyi okuduktan sonra bir kızın sevdiği erkek için, bir erkeğin sevdiği kız için yapamayacağı şey olmadığını göreceksiniz. Bildiğiniz bütün lise hikayelerini unutun. Bu hikayenin içinde kendinizi bulacaksınız. Ve sayfaları sonuna kadar kaydırmayı unutmayalım lütfen.

Beni takip etmeyi ve beğeni atmayı unutmayalım lütfen. Ve instagram hesabım atikesungunapsa. 

   ——————-

1. Bölüm

Varsa şekliniz, ressamlığa bekleriz...

Bir zamanlar ülkenin birinde güzel bir yaşarmış. Bu kız sevdiği erkek tarafından çok sevildiğini düşünürken kendisi de çok severmiş. Öyle aşık olmuş, öyle sevmiş ki sevdiği erkeğin onu asla bırakmayacağını düşünürmüş. Ama işler öyle olmamış. Bir gün bu erkek kızı aldatmış. Kız yaşadığı üzüntü ve hayal kırıklığını belli etmemeye çalışsa bile asla başarılı olamıyormuş. En azından çevresindeki çok yakın arkadaşları onun gözünün içine baktığı zaman her şeyi anlıyormuş.

"Ressamlık gülü," diye seslendi üç senedir aynı sırayı paylaştığım Betül, "Naber bebeğim?" Muhabbet ederken müdür yardımcımız Kemal hocanın yanına sınıf defterini almaya gittik. Okul çok büyüktü. Hemen hemen her bölümün kendine ait binası var gibiydi. Eğitim binasından sınıf defterini alıp okulun diğer yakasına geçmek için köprünün merdivenlerini çıkmaya başladık. Okulun ortasından işlek bir cadde geçiyordu, Bursa Devlet hastanesine gidiyordu. Betül de sabah sabah bu enerjiyi nereden buluyordu bilmiyordum ve fakat susmuyordu. Onu dinlerken merdivenlerden inen birisiyle omuzlarımız birbirine değdi.

"Pardon," dedim her kimse artık.

"Yavaş," diye tersleyince dönüp bakma ihtiyacı duydum çünkü ses tekstil sınıfındaki Aslı'nın sesiydi.

"Pardon dedik ya," diye tersledim onun sesine karşılık. Birkaç ay öncesinde Aslı'nın en yakın sınıf arkadaşı Ferda'yla, benim çok yakın sınıf arkadaşım Mehtap'ı aldatmıştı metalden Atakan. Bu yüzden tekstil sınıfına ve metal sınıfına ayrı bir zaafımız vardı.

"Sen yavaş olman gerektiğini bilmiyorsun herhalde?" Pardon da senin bu artistliğinin sebebi ne acaba?

"Derdin ne Aslı?" diye sorduğum zaman köprünün başından bir erkek sesi duyuldu.

"Aslı," derken birkaç basamağı inip yanımızda durdu, "Hayırdır, sorun ne?"

"Bu kız benim kim olduğumu bilmiyor herhalde Aykut reis," dedi Aslı, "Sen hatırlat istersen." Aykut reis tek kaşını kaldırdı Aslı'ya bakarken, ne bu havan der gibiydi. Bana baktığında da yine ters bakışları üzerindeydi.

"İsmin ne senin?" diye sordu gür sesiyle. Koyu kahve gözleri, koyu kahve saçları vardı. Saçlarının önlerinde hafif sarıları da vardı.

"Mısra Türkmen ben," dedim ters ters, ona pabuç bırakacak değildim, "Sen kimsin?"

'Ciddi misin' der gibi tek kaşını kaldırdı. "Aykut Dinçsoy ben de..." Okul öğrencilerinden bir çoğu etrafımıza toplanmış üçümüz arasında geçen diyaloğu dinliyordu. Aykut pabucumun reisi birkaç saniye sonra, "Sen," dedi merak eder gibi, "Asil Türkmen'in bir şeyi oluyor musun?" Maalesef oluyordum. Allah kahretmesin oluyordum. Bu okuldaki reisler tanınırdı zaten ve Aykut reise reisliği veren Asil reisti.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin