M.L 1.31

17.7K 1.5K 385
                                    



Montumu çıkartmak için ayağa kalktığımda ister istemez Aykut reise baktım. Lacivert parkasını çıkartıyordu üzerinden. Yakışmıştı amk. Hem de çok yakışmıştı. Bir de üzerine anlaşmışız gibi kot gömlek giymişti şerefsiz. Altında lacivert kotu ve ayağında taba rengi tımberland bot vardı. Şerefsiz çok karizmatik görünüyordu. Bok kafalı herif.

Suratsız olarak yerime geri oturdum. Özge hoca isimleri sayarken mesajım geldi. Tabii ki reis bozuntusu atmıştı. Ve artık yola çıkmıştık. Saat gece yarısıydı.

'O olmayan eteğine sahip çık.' yazmış. Bak sen! Şimdi mi gelmişti aklına mesaj atmak? Dünden beri yüzüme bakmadın hayvan herif.

'Bana bakmıyordun sen en son?' Gideri yaptım mal metal erkeğine.

'Canımı sıkma Mısra! Otur oturduğun yere!'

'Hangi vasıfla bana bu kadar karışma hakkı buluyorsun reis?'

Cevap yoktu. Bekledim, bekledim yazmadı. Sen beni tanımadın daha reis. Dur bakalım, bu gece hangimiz kimin elinde kalacak?

Mehtap mesajlaştığımızı gördüğünde koluma koluyla dokundu. "Ne iş?" dedi sessizce.

"Uğraşıyorum." dedim sinsirella olarak. Hepimiz şeytandık bu gece zaten otobüste. Bir tane Melek yoktu. Mehtap da zaten karşılık olarak sinsi bir gülüş gönderdi. Yumruklarımızı tokuşturduk. Merter telefonuna bağladığı ses bombası zımbırtısını gösterdiğinde anında kalkıp aldım elinden. Oturacakmışım yerime! Nah otururum.

"Berkay bu parça sana gelsin." dedim gülerek ve en sevdiği roman şarkılarından bir sıralama yaptım hemen. Müziği duyar duymaz ayaklandı.

"Kaliteeee, markaaaaa. Fabrikadan halka!" diyerek başladığımız ağır roman havasına arkamı Aykut'a dönerek Berkay'la oynamaya başladık hemen. Nazlı has bir roman olarak dayanamadı ve o da ayaklandı. Arkasından bütün kızlar yerlerinden kalktılar. Metalcileri görmüyordum ama deli olduklarına emindim. Olsunlardı da zaten.

"Ay gibi parlamış. Ahahay ohohoy. Güneş gibi ışıldamış. Ahahay ohohoy. Çiçek gibi mis kokmuş." diyen Berkay hep beni işaret ediyordu. Et Berkay, devam et. Delirsin reis arkamda. Atakan, Samet, Kadir, Oğuzhan ve Aykut vardı metalcilerde. Hepsi arkamdaydı. Ama kızların bakışlarından belliydi, ayar oluyorlardı.

Sırf yüz ifadelerini merak ettiğim için oynarken etrafımda dönmeye başladım. Aykut efendi bacağını dizine atmıştı ve bacağını titrettirip boğazıma yapışacak gibi bakıyordu. Hiç sıkıntı değildi. Zaten amacım da onu sinir etmekti.

"Milletin ağzında olduk reklam. Yerin dibine girsin çekemeyen düşman." Nidaları yükseliyordu otobüste. Hepimiz ellerimizi yumruk yapıp önce belimizin sağına, sonra soluna doğru vuran bir hareket yaptık. Ardından Berkay ve Nazlı otobüsün ortasındaki boş kısımda karşılıklı ultra mükemmel bir roman oyunu sergilediler. Şarkı değişti, yine romandı.

"Oh geçilmiyor keyfimizde. Bir güzellik var bölümümüzde. Bana öyle fesat bakmayın, arı soksun sizi gözünüzden." dedim ve metalcilere baktım. Bakardım tabi. Herkes kendini gösterirken ve gayet cilveli bir şekilde oynarken, "Aman nazar falan değmesin o kaşıma gözüme. Hürrem sultan bile gelse fark etmez, o nazıma cilveme." dedik metalcilere.

Ara sıra gözüm onlara kayıyordu. Hepsi sinirden kuduruyordu. Kimileri telefonunu elinde hızlı hızlı çeviriyordu. Kimileri kaşları çatmış, tip tip bakıyordu. Bok yiyesiceler.
Ve halaysız günü geçmeyen ressamlık kızları Betül, Mehtap, Nazlı, Safiye, Sema, Merve ve en sona ben kaldım. Başta Betül, en sonda ben olarak ikimiz de elimize mendil olması için kızların fularlarını alarak, "Aman bre deryalar, Kanlıca deryalar. Biz nişanlıyız." diyen Arnavut halayına başladık. Çok kibar ve tam Arnavut kızları gibi oynadık. Nişanlıyız derken aklıma Okçubaba'da Atakan'ın Mehtap için polislere nişanlanıyoruz demesi geldi. Gülerek Atakan'a baktım. O da güldü. Halay esnasında otobüsün bir ön tarafına gidiyorduk bir arka tarafına. Yani Aykut'un tam önüne geliyordum. Ama hiç bakmıyordum yüzüne. Trip atacağım ya amk.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin