"Sakin ol önce, anlatayım." Ellerimi tutup üzerinden sürekli öperken anlatmaya başladım.

"Sabah uyandığımda telefonumdan saate bakayım dedim ama telefonumdaki ay başısı uygulamasından bildirim gelmiş. Adet tarihimin beş gün geciktiğini söylemiş. Sonra bir baktım, ben geçen ayda adetlenmemişim. En son doğum günün için Kayseri'den yanıma gelmeden önce gelmişti. Sen geldikten sonra bir daha gelmedi ama ben mezuniyet sınavıydı, ödevdi derken unutmuşum. Sabah seni aradım, telefonun evdeydi. Markete gittiğim zaman eczaneden test aldım, eve geldiğim gibi yaptım çıktı. Senin böyle bir organizasyon yaptığından haberim yoktu, sevdiğin yemekleri yaparım ve evde kutlarız diye düşünüyordum. Yemekte söyleyecektim sana. E buraya geldiğimiz için, böyle bişey geldi aklıma." Ellerimi öpmeyi bırakıp alnımdan öptü.

İki elini de yüzüme getirip alnını alnıma yasladı. "Mısra.." dedi sessizce. "Seni çok seviyorum karım. Bana verilebilecek en güzel hediyeyi verdin. Sana ne verdiysem çoğaltıyorsun.." Bir elini kasıklarımın üzerine koyup devam etti. "Sana bir verdiğim her şeyi bin yapıyorsun sevgilim. Seni çok seviyorum." Elimi kaldırıp çıkmaya başlayan sakallarına koydum. "İyiki veriyorsun, vermesen çoğaltamam ki. Çünkü nasıl çoğaltayım?" Sakinliğimizi ve romantikliğimizi bozan kahkahasını atıp son ses şarkı açtı.

Arabanın camları açık, yanından geçtiğimiz herkes bize bakarken camdan insanlara "Baba oluyorum." diye bağıra bağıra Mudanya'dan çıktık. Açtığı şarkı ne diye sorun Allah aşkına.

"A ella le gusta la gasolina
Dame más gasolina
Como le encanta la gasolina
Dame más gasolina" Adam bağırıyor, benim oğlan bağırıyor. Üç şeritli Mudanya yolu ikisinin sesiyle inlerken mahalleye girdik. Gelen geçen herkese "Baba oluyorum." diyor hala. Millet deli gözüyle bakıyor ama umrunda değil.

Evin önüne geldiğimizde durdu ve şarkı bitti. "Bekle." dedi hızlıca arabadan inerken. Gelip kapımı açtı, elimi tutup öyle indik arabadan. Annemlerin eve doğru giderken başını yukarıya kaldırıp "Açın kapıyı! Anne! Baba! Kapıyı açın!" diyordu. İnsanlar telaşla kapıyı açtıklarında "Ne oluyor oğlum?" diye sordular.

Bir yandan ayakkabılarımızı çıkartırken bir yandan bağırıyordu. "Laaaaann! Baba!" dedi babama bakıp. "Dede oluyorsun dede!" Anneme baktı. "Babaanne oluyorsun anne!" Yine başını yukarıya kaldırdı. "Baba oluyorum lan!" Bir taraftan annem, bir taraftan babam, bir taraftan Berrak bana sarılırken deli herif götünü yırtıyordu.

"Ya ben hala mı olacağım şimdi?" Artık tutamıyorum kendimi. Gözümden akıp akıp iniyor.

"Ay çok şükür Allah'ım. Sağlıklı hayırlı evlat versin Rabbim." Sadece ben değil, Aykut dışında herkes ağlıyordu. Babam bile sarılırken burnunu çekiyordu. "Çok sevindim kızım. Hayırlısıyla kucağımıza almak nasip etsin Allah."

"İnşallah baba." dediğimde Aykut'un sustuğunu farkedip ona baktık. Bozuk bir suratla göz gezdirdi hepimizde. "Bana da desenize. Ben yaptım onu ben! Bende baba oluyorum." Üçüde gidip ona sarıldı bir sefer.

Sonunda oturabildiğimiz zaman annem hala ağlamaya devam ediyordu. Aykut belimin arkasına yastık koyuyor, bişey isteyip istemediğimi soruyordu. İstemiyordum. Şimdilik.

"Doktor bulmak lazım kızım şimdi, bildiğin var mı?"

"Yok anne, nereden olacak? Daha önce hiç gitmedim." dediğimde kendi doktorunu önerdi. "Mudanya yolunda bir iş merkezinde, benim gittiğim doktor var. Evren Evrenoğlu." Amk o ne biçim isim lan diye düşünürken Aykut atladı.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin