"Kız bu kıymalı, bozulmuştur." Hala ısırmadım. "Dolaba verseydin ya yemekhanede."

"Mısra salak salam konuşma." Salak salam.

"Kütahya'nın soğuğu buzdolabından daha soğuk." Allah için doğruyu söylüyor. Bende soğuk moğuk yemeye başladım.

Aga kadın harbi Anadolu kadını. Öncelikle ellerine sağlık. Ve dondurma kutusunu saklama kabı olarak kullanan bütün annelere buradan selam olsun. Hepsinin ellerinden öperim. İçli köftede yaptığı için, hakiki bir Anadolu kadını oldu gözümde.

Ben bir tane, Ahsen beş tane yedi ve bitti. Hala biten kaba bakıyordu. Bir anda ayaklanıp pijamasının üzerine montunu giyip ayağına botlarını geçirdi.

"Ben gidiyorum, dondurma almaya." Bu soğukta? Dondurma almaya?

"Sen bişey istiyor musun?"

"Hayır?" Kabı yatağımdan çekip yastığa attım kendimi. Aklıma kocamın tesbihi geldi. Çıkartıp ona bakmaya başladım. Benim tesbihimin orta kısmında M, sonsuzluk işareti ve A vardı. Onunkinin ucunda M ve A vardı. Resmen tesbihi kokladım. Yetmedi. Kalkıp kocamın duş jeliyle ellerimi yüzümü yıkadım. O da yetmedi. Parfümünü yastığıma ve üzerime sıkıp yatağıma geri girdim.

Olmadı. Kalkıp telefondan eski konuşmalarımızı okuyup gözlerimi sildim. Çekindiğimiz resimlere baktım. Hem ağladım, hem güldüm. O arada Asil arayıp halimi hatırımı sordu. Onun üzerine yengem ve amcamla konuştum.

Ahsen dondurma almaya diye gidip süper marketi kaldırıp odaya getirince amcamla son cümlelerimi konuşup kapattım telefonu.

"Ahsen bu ne?" Yatağının üzerine ne aldıysa hepsini boşalttı. Çikolatalar, cipsler, meyveli yoğurtlar, gofretler, jelibonlar gibi bir sürü şey almıştı. Hala ağlıyordu.

"Dondurma bulamadın mı?"

"Buldum." dedi gofreti ısırarak. Bana da bir tane attı. "Ama yolda üçünü de yedim. Kusura bakma sana getiremedim."

Sorun değildi. Yesin amk. Bu soğukta dondurma falan yemem ben zaten. Bir tane gofreti yiyip başka bişey yemedim.

Ahsen önünde ne var ne yoksa götürüyordu. Acımıyordu. Her yerinde sivilceler çıkacaktı. Ama olsundu. Onun umurunda değil gibiydi. Kesin değildi. Bok boğazlı olmuştu. Doğan askerden gelince tanıyamayacaktı. Hala ağlıyordu. Hem yiyordu, hem ağlıyordu. Değişikti.

Annem aradı. Babam aradı. Ahmet abi aradı. Fatma abla aradı. Berrak aradı. Petek abla aradı. Aydın dedem aradı. Dedem aradı. Asil bir daha aradı. Amcam bir daha aradı. Yengem bir daha aradı. Mehtap'la konuştuk. Nerdeyse herkesle konuştuk. Hatta görüntülü arama yapıp Mehtap'ın benim gibi, ama Ahsen'in tuhaf olduğunu gördük.

Akşam olana kadar ben kader mahkumları gibi odanın içinde bir sağa bir yola yürüdüm. Ellerim arkada bağlı, elimde tesbihi çekiyordum. Sabır diliyordum. Cezaevinde gibi bütün gün odada geçen vaktimizin sonunda Kader hanım "Kızlar yaşıyor musunuz siz?" diyerek odamıza geldi.

"Ne bu hal?" Doğal olarak şoka girdi. Çünkü nasıl girmesindi? Ahsen yediği her şeyin çöpünü sonra toplarım diyip yere atmıştı. Ve son paket cipsini gömüyordu.

"Depresyona mı girdiniz kızlar siz? Bu haliniz ne? Öncelikle tamam Allah kavuştursun ama ölmeye gitmediler, askerlik yapıp gelecekler." Abi kadın haklı be. Valla haklı.

"Kalk Ahsen." dedi cips paketini elinden alıp. Ahsen paketi elinden gidince daha çok ağlamaya başladı. "Hadi biraz bahçeye çıkın."

Demesini bekliyormuşum gibi montumu ve ayakkabılarımı giyip Ahsen'i de zorla kaldırıp bahçeye indik. Ben sakinleşmiştim, hala zoruma gitse bile. Ama Ahsen hayvan gibi böğürüyordu bahçenin ortasında. Hava soğuk olduğu için bahçede sağa sola yürüyüp sigara alanında sigara içip içeriye girdik. Ameliyattan beri doğru düzgün içmedim aslında ama efkarlının aga. İçesim var.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now