O giderken annesiyle kardeşi geldiler yanıma. Kahvaltımı galan yaptım derken uzunca bir süre bana onlarla nasıl tanıştığımı anlattılar. Aykut beni eve sokup 'Anne sana gelinini getirdim.' diye bağırmış. Beklerim. Yapar yani.

Annesi yemek yapmak için aşağıya indiğinde Berrak denilen kız bana anlatmaya devam etti. Düğünümüzün rüya gibi bir düğün olduğundan bahsetti sürekli. Köyleri varmış mesela. Büyün kızların gözü Aykut'taymış. Hepsi beni çok kıskanıyorlarmış.

Odada canım sıkılınca aşağıya inmek istedim. Koluma girdiğinde yavaş yavaş merdivenleri indik. Ara sıra zaten yürüyüş yapmam gerekiyordu. Sağolsun Berrak'ta bu konuda bana çok yardımcı oluyordu. Evin içinde her yeri gezip mutfağa Belkıs hanımın yanına girdik. Aykut ancak akşam yemeğine gelebildi. Babasıyla ikisininkinden yüzü asıktı.

Sürekli telefonla arayıp herkes halimi hatırımı soruyormuş. Öyle söylüyorlar. Çevremdeki insanlar beni çok seviyorlar. İki haftadır anladığım buydu.

Aykut'un ailesi evlerine gidince bizde odaya çıktık. Gündüz hiç uyumamıştım, ilaçlar uyku yapıyordu ve sürekli uyuma isteği duyuyordum. Yatağa uzanır uzanmaz uyumuşum. Aslında cenazeyi sormak istiyordum Aykut'a ama soramadım.

Ertesi gün sabah uyandığımda yanımda değildi Aykut. Ama aşağıdan sesler geliyordu. Yavaşça yataktan kalkıp banyoya girdim. Çıktığım zaman Aykut'un merdivenlerden koşarak yanıma geldiğini gördüm.

"Hayatım neden seslenmedin uyandım diye?" Bu kadar telaş yapacak ne vardı acaba? Lavabo ihtiyacımı giderebiliyorum sonuçta.

"Sorun değil, lavaboya girdim sadece." Koluma girdi, aşağıya indik. Yenge ve amca gelmişlerdi. Kahvaltı hazırlamışlar, benim uyanmamı bekliyorlarmış. Yerime oturduktan sonra hepsiyle konuşurken Aykut mutfaktan çıktı. Yanıma gelip tabağıma bişeyler koydu.

"Sen menemen çok seversin." Menemen dediği şey tabağıma koyduğu şeydi sanırım. Değişik bişeye benziyordu.

"Aa." dedi yenge şaşırarak. "Mısra menemen sevmezdi ki oğlum. Ben yapardım, hiç yemezdi." Acaba hangisi doğruyu söylüyordu? Bence yenge söylüyordu. Çünkü kokusundan şimdi bile hoşlanmadım.

"Ne var bunun içinde?"

"Biber, domates, yumurta var Mısra. Pazar günleri her sabah kahvaltısına yapardım, sende yerdin."

Hepsi gülmeye başladığında şaşırarak Aykut'a baktım. "Valla yiyordu yenge ya." Yenge hepsinden çok gülüyordu. "Oğlum o bence seni kırmamak için yiyordu. Yoksa hiç sevmez. Kokusuna bile tahammülü yoktur." Gerçekten öyle.

"Hakkaten mi ya?" Kahkaha atıyorlardı Aykut'un şaşkın haline. Bir çatal alıp tattım, beğenmedim.

"Şimdi de sevmedim ben bunu." Sesini çıkartmayan Aykut tabaklarımızı değiştirdi. "Ben çok severim." Bozulmuş gibi duruyordu. Yazık adama ya. Özene bezene yapmışa benziyordu, ayıp olmasın diye tabaklarımızı tekrar değiştirdim.

"Uğraşmışsın o kadar, yemezsem ayıp olur."

"Zorlama kendini, beğenmediysen beğenmezsin. Damak tadı."

"Olsun, yine de yerim." Sesini çıkartmadı. Bol bol ekmek ve peynirle yemeye çalıştım. Valla ayıp olmasın diye yedim, yoksa gerçekten sevmedim.

Kahvaltımızı bitirdikten sonra yenge ve Belkıs hanım masayı toplamaya başladılar. Bizde Aykut'la odaya çıktık. İlaçlarımı içip iyi misin sorularını cevaplarken amca ve yenge gitmeye karar verdikleri için kapıdan uğradılar yanımıza. Onlardan biraz sonra Aykut'un ailesi de eve gitti.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now