Betül'e çevirdim bakışlarımı. "Nevra teyzeye ayıp etmişsin Mısra. Anne olmak gerçekten kolay bişey değil. Şurada üç hafta oldu doğum yapalı ama sanki üç senem gitti. O kadar zor." Anaç oldu çıktı bu da başımıza.

"Aynı soruyu Petek abla ve Asil'e de sordum, sana da soruyorum. Duru benim yerimde olsaydı, Koray'a tepkin ne olurdu Betül?"

"Koray öyle bişey yapmaya cesaret edemez, bu bir. İkincisi sen anneni bizden daha iyi tanıyorsun, babanın onu nasıl sindirdiğini çok iyi biliyorsun. Annenin hatası sana değil, babana karşı en başında susmakta. Beni tanıyorsunuz. Asla susmam Koray'a karşı, Koray'da zaten ses çıkartamaz bana. Konuşup anlaşırız."

Sıra Sema'daydı. "Öyle diyorsun Betül tamam ama neden diğer kızlarıyla konuşurken Mısra'yla konuşmuyordu Nevra teyze?"

"Annem diğerleriyle de çok konuşan bir insan değil. Annem çok konuşmaz zaten. Benim kızdığım şey şu, daha Asil muhabbetleri dolanırken annem babama demedi ki, 'İlyas bu kız daha küçük ne yapabilir sokakta?' Ben bunu söylemesini beklerdim. Aykut'ta baskın karakterli bir erkek. Bende annem gibi olabilirdim. Ama evladım için kesinlikle konuşurdum. Dimi Betül? Canını koymaz mısın ortaya? Annelik bu değil midir?"

Duru'ya çevirdi yeşil gözlerini. "Canımı ortaya koymam. Göğsümü gere gere savaşırım kızım için, ölmemek için, yaşatmak için savaşırım. Ölmem, onu asla bırakmam, aksine onu da kendim gibi savaşçı yaparım, beraber savaşırız. Asla elini bırakmam, onu ne bensiz bırakırım, ne savaş alanını terk ederim."

Hepsi ağlamaya başladı Betül'ün sözlerine. Bende boğazımı delerek yutkunup konuştum. "Annem benim elimi tutmadı. Annem benim için savaşmadı. Annem beni tek bıraktı Betül. Beni babama karşı, kocasına karşı tek başıma bıraktı. Ben tek başıma bir cephedeydim. Komutanda bendim, askerde bendim. Onların cephesi kalabalıktı, askeri de vardı, komutanı da vardı, silahları, topları, tüfekleri de vardı. Her yerimden vurdular, her yerimden yaraladılar. Kanımın son damlasında Aykut tuttu benim elimden. O yüzden bana kimse onlar haklı demesin." Zili çalıp içeriye Berrak geldi gülümseyerek. Ama hepimiz ağlıyorduk. Şaşırarak ne olduğunu sordu doğal olarak.

Kısaca özetlediğim zaman Sema ayağa kalktı. "Valla filmde seçemedik zaten, havamda kaçtı." Duru uyandı, onu sevmeye başlamıştık ki ağlayınca annesine geri verdik.

"Hadi gelin, bahçede oturalım." Elimize içeceklerimizi, cipslerimizi ve mısırı alıp bahçedeki oturma grubuna geçtik.

"Asil abinin anlatmasına niye izin vermiyorsun Mısra? Bırak anlatsın."

"Neden anlatsın Merve? Anlatsa ne değişecek? Bu sefer babam barışmak isteyecek ama benim onlara kızgınlığım geçmedi. Bu sefer herkes ısrar edecek barış diye. Ama ben daha barışmak istemiyorum."

"Ya Mısra Ablam abimle beraber ayağa kalkınca ben gerçekten barışacak sandım ama arkasını dönüp gitti resmen."

"Babam bana sayısız kere arkasını döndü, iki kere de o evden siktir etti. Neyin barışması kızlar, yapmayın."

Haklı olduğumu söyledikleri muhabbete devam ederken ağlayan bir adet Duru çıktı bahçeye. "Of uyumadı ya." Aklıma bizim tek kişilik beşik geldi. "Betül buraya yatırsana." diyip beşiği gösterdim. Altında zaten kalın bir minderi vardı. Üzerine yatırıp yavaş yavaş sallamaya başladı. Hanımefendi susunca yukarıdan yengemin envai çeşit almış olduğu battaniyelerden birisini alıp indim aşağıya. Üşümesin küçük savaşçı ressamlık kızı.

Hava çok güzeldi, ilk kez bahçede oturuyordum. Aykut'la daha oturmak kısmet olmadı maalesef. Duru uyuyunca hepimiz rahat birer nefes aldık. "Ay teyzesi benim kızım çok sevdi burayı."  

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now