"Sen ne yaptın bebeğim? Koray geldi mi?"

"Yeni bir projenin proje sorumlusuyum. Koray geldi, hallettik işlerini, gidip belgelerini toparlayacaktı."

"Hayırlısı olsun."

"Sen ne yaptın?"

"Başladım Sercan abinin gönderdiği datayı çizmeye. Daha çözemedim gerçi anca çözmeye çalışıyorum. Data işi karmaşık oluyor biraz."

"Yaparsın sen. Elinden ne uçan kaçar, ne kaçan." Gülüşerek girdik yemekhaneye.

Yemekhane çok kalabalık değildi. İşçiler daha önce çıkıyormuş yemeğe. 110 tane işçi varmış. Toplamda 190 çalışan varmış fabrikada. Yemek tepsilerimizi alıp masalara ilerledik. Baktım ki bizim Asil bokuda oturuyordu. Onun yanına geçtik hemen.

"Oooo kimler gelmiş?" Diyip ayağa kalktı. Herkes bana bakıyordu zaten yeterince. Bu herif sarılınca daha çok baktılar. Şu anda yemekhanede sadece beyaz yakalı denilen memur konumundaki kişiler vardı.

"Naber abicim?" Yerlerimize oturup yemeğe başladık. Aynı zamanda Asil'in sorularını cevaplıyordum ki patron kayınpederim geldi yanımıza.

"Mısra hanım." dedi imalı bir şekilde. "Ayhan bey." Ayağa kalktım ayıp olmasın diye. Ama imayı falan bıraktı, kocaman sarıldı her zaman ki gibi. Oturup yemeğe devam ettik herkesin fesat bakışları eşliğinde. Neler yaptığımı anlatıyordum hepsine. "Sen çizimi yapacaksın, Aykut üretimde proje sorumlusu." dedi babam. Demek ki bebeğimle yine aynı işi yapacaktık. Yapmasak şaşardım zaten. Onu da beraber yapacağız.

"Jfj 4 projenin adı." Data da yazıyordu bu bilgi. "Ford Focus'un hangi parçası sence kızım?" Kayınpeder patronum beni deniyordu. "Motor kaputunun altında, ızgara kısmına benzettim baba. Daha çözemedim gerçi yanlışta olabilir."

Aykut'a baktı. "Bu iş için doğmuş diyoruz ya hep, hakikaten öyle. Tasarımda gözüm arkada kalmaz artık."

"Yapar." dedi benim oğlan. Gerinmekten canı çıktı bugün. "Çünkü neden yapmasın?"

Takım elbise giymiş adamlar selam veriyorlardı. Topuklu giymiş hatunlar gelip geçiyordu yanımızdan. Yemeğimizi bitirip bizde kalktık. Fabrikayı gezdirmeye başladı bebeğim.

Atölyeye indiğimizde işçiler işe başlamışlardı. Hepsiyle samimi bir şekilde konuşuyordu, çoğusu ismiyle hitap ediyor veya abi diyordu. Reis burada işçi olarak çalışırken demek ki fabrikanın sahibinin oğlu gibi değildi. Bana da büyük küçük herkes yenge diye hitap etti. Her yerde kahve makinaları vardı.

Kalite kontrol bölümünde çalışan kişiler Asil'den dolayı daha güler yüzle karşıladılar. Oradan çıkıp muhasebe ve insan kaynaklarının olduğu yere gittik. Herkese "Eşim, Mısra Dinçsoy." diyordu.

İnsan kaynaklarına gittiğimizde mini elbiseli ve topuklu giymiş genç bir kız ayağa kalktı bizi gördüğünde. "Aykut hoşgeldin." Turuncu saçlı, zayıf, beyaz tenli güzel bir kızdı.

"Hoşbulduk Gamze hanım." Reis kocacım gayet ciddiydi ama kız 'Yol saçlarımı ver elime' cinsinden fazla yavşak davranıyordu.

"Hiç gelmeyeceksin sandım fabrikaya. Ne zamanlardır ortalarda yoksun." Gelip tam Aykut'un önünde durdu. Benimle muhattap olmuyordu, sadece kocamdı muhattabı. Ama bende Mısra'ysam eğer ki, öyleyim zaten. O muhattaplığı götüne sokarım adamın.

"Tatilden yeni geldik daha, anca."

"Vaktin varsa bir kahve içelim." Şimdi o beyaz dişlerini tek tek sayacağım eline, yetmeyecek bir de burnunu kıracağım. Hatta parmaklarını sökeceğim ki o kahve fincanını tutamayacak.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now