Geri çekildiğinde arkadaşına döndük ikimizde. "Yenge valla kıymetini bil bu adamın. Bunun evleneceğini dahi düşünmüyordum ben. Sen bunu başardıysan.. Ne bileyim? Baya aşık galiba? Gerçi sende öyle."

"Bir bakışı var ki.." dedim Arda'ya bakarak. "Nabzımın ritmiyle oynuyor.." Aykut'a baktım. "Nasıl sevmeyeyim bu adamı?"

Herkes gülüyordu. Çok çok teşekkür ettik. Yerimize geçerken herkesin gözü üzerimizdeydi, alkışlar devam ediyordu.

Gece bitene kadar arkadaşına ayıp olmasın diye kalkmadık tabiki. Bittiğinde tekrar teşekkür ettik, asıl o bize teşekkür edermiş. Aşkın sadece tek taraflı olduğunu düşünüyormuş, bizi görünce aşka inanmış. Varmış gerçekten. Var, yanımda duruyor. Elimi parmaklarımı kıracak gibi sıkı tutuyor hatta. Yapıştırmak istiyor gibi.

"Bana sordu." dedi arda. "Hangi şarkıyı söylesem diye, dedim ben anlamam sevgiden, aşktan. Anlat dedim, nasıl seviyorsun." Bak sen şu işe.

"Başka seviyorum dedi. Nefes aldığımı hissediyorum dedi. Hayatımı kurtardı, hep yanımdaydı dedi. Onsuz hayat düşünemiyorum dedi. Çok uzak kaldık birbirimize ama ben o yanımdayken de yanıyorum onun için dedi.. Söylediği şarkıyı hatırlattı bana."

Hayranlık dolu bakışlarımı Aykut'a yönelttiğimde dolu dizgin bakışları bendeydi.

Siyah uzun saçlarını at kuyruğu yapmış, bronz tenli Arda konuşmaya devam etti. "Kazayı falan duymuştum ama detaylı bilmiyordum durumları. Anlattığında çok şaşırdım yenge. Birbirinizin kıymetini bilin, keşke herkes sizin gibi sevse.." Sürekli gülümseyen yüzü düştü. "Bende çok sevmiştim bir zamanlar ama.. Ama işte. Ama dedikten sonra önceki kelimelerin pek bir anlamı kalmıyor.." Bide sevgiden aşktan anlamam diyordu. Demek ki yarası varmış.

Defalarca daha teşekkür ettikten sonra odamıza gitmek için amfiden çıktık. Hande ablayla Fatih abi durdurdular. Video, resim falan çekmişler, onları gönderdiler. Arda'da kendi instagram sayfasından paylaşacakmış. İyice fenomen olduk valla. Bu ne amk?

Üzerimizde hala fotoğraf çekindiğimiz kıyafetlerimiz vardı. Kıyafetlerimiz güzeldi en azından videoda. Oda kartını içerideki yuvaya taktığında bembeyaz odada sadece kırmızı led ışıklar yandı. İçeride okyanus kokusu vardı bu sefer. Birkaç adım atıp içeride göz gezdirdim.

Yatak çarşafı tamamen kırmızıydı. Küvet doldurulmuş, içine kırmızı gül yaprakları atılmıştı. Küvetin kenarına iki tane kadeh, bir şişe kırmızı şarap koymuşlardı. Şaşkın ördek gibi odaya bakarken şerefsiz romantiklik seviyesini zirveye taşıyan kocam arkamdan gelip belimden sarılarak başını omzuma koydu. Dilim tutuldu odayı görünce. Yetmedi bu seferde kulağımın dibinde sessizce söylemeye başladı.

"Her şey her şey senin için
Dualarım duygularım
Düşlerim de bakışların
Hep seni söylüyor şarkılarım"

Başımı geriye yatırıp omzuna koyduğumda, gözlerimi kapatıp sesini dinledim. Şarkı gibi söylüyordu ama bana şiir gibi geliyordu.

"Umrumda değil kim duyarsa duysun
Varsın olsun kim görürse görsün
Bırak gitmeyi kolay mı sanıyosun
Söyle sevgimi herkesler duysun"

Valla herkesler duydu. Binlerce insan duydu, binlerce insana söyledi. Tanımadığımız bir sürü insan bildi. Bir daha asla görmeyeceğimiz binlerce insana karşı söyledi sevdiğini.

"Duyanlara duymayanlara
Soranlara sormayanlara
Ben onu seviyorum çok seviyorum
Seviyorum seviyorum"

Başımı omzundan kaldırıp kollarının arasından çıkmadan ona döndüm. Boyun fıtığı olacak yakında ama ne yapayım yani? Sarılmasa mıydım? Tabiki sarıldım.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin