"Seni seviyorum bebeğim, sende dikkat et. Geç kalma." dedi beş karış suratla. Canımı sıkıyor ama, moralimi sıfır yapıyor böyle yapınca.

Öğlen molasına kadar müzik eşliğinde bayıla bayıla çizimler yaptım ama yine moralim yükselmedi. Molada yine reisimle konuştuk, yine suratı asıktı. Abartıyor ama bazen. Sonuçta sürekli bir arada duramayız.

Molada metalciler ve Yeliz'ler yanımdaydı. Hepimiz yemek yedikten sonra devlette oturmaya başladık. Metal sınıfı daha ilk günden illallah ettirdi. "Yenge bak bi sıkıntı olursa bizi buluyorsun." diyor Atakan. Sanki başka çarem varmış gibi. Zaten götümün dibindesiniz hepiniz.

"Yeterin artık Atakan. Sabahtan beri yüz bin oldu söylediniz. Aykut'tan beter çıktınız." diye isyan ettim sonunda.

Gülmeye başladılar. "Napalım yenge?" diyor Oğuzhan. "Canımıza susamadık."

Bende gülmeye başladım. Çünkü reis hepsinin ağzından girip burnundan çıkar. Biliyorlar huyunu deli reisin.

Mola bitince hep beraber kalktık, okula doğru yürümeye başladık. Ama alınması gereken bir hesabım vardı. Henüz işim bitmemişti.

Bizim bölüme çıkmadan önce alt kattaki tekstile girdim. Tek başıma. Kızlara gelmeyin dedim, çünkü bölümü basmak gibi oluyor kalabalık olunca. Kılıma zarar versin tekstil kızları amk. Yemiyor ama.

Bölüme girer girmez kızların bütün bakışları bana döndü tabi. Dönmese hatırım kalırdı. Bir tanesini durdurup "Aslı nerde?" diye sert bir ses tonuyla sordum.

Yanındakiyle kısaca bakışıp "Sınıfta." dedi cılız cılız. Bok suratlılar sizi.

Sınıf kapısından girdiğim gibi Aslı'ya baktım ve gördüm. Beni görünce bi şaşırdı. Hatta hepsi şaşırdı. Karne günü hesabım bitti zannediyor götler. Ama bitmedi.

Aslı'nın sırasının başında durduğumda başını yukarıya kaldırıp bana bakıyordu. Ama bişey diyemiyordu. Bana da çemkirsene sürtük. Sıkıyorsa çemkir.

"Düz liseli arkadaşına söyle, çıkışta okçubaba'ya gelsin." diyip bişey demesine fırsat vermeden arkamı dönüp çıktım sınıftan.

Göt gibi kaldı tabi hepsi. Havama sokayım. Artist artist yürüyüp çıktım cağnım bölümüme. Arkamda da Ordu gibi mal mal bakan tekstil kızı bıraktım.

Çıkışta kızlara okçu'da oturacağımızı söyledim. Atakan'a da durumu bildirdim tabi. Aykut'a söylenmemesi gerektiğini söyledim. En azından şimdilik haberi olmasın. Daha sonra nasılsa öğrenecek.

"Napcaksın Mısra?" dedi beti. "Bilmem." dedim rahat rahat. "Ben yengeden korkuyorum." dedi piç Koray. Ters ters bakıp adımlarımı atmaya devam ettim.

"Dalıyor muyuz?" diye sordu Safiye. Ona da aynı cevap "Bilmem."

"Kızım napıcaz söylesene." dedi Mehtap. İsyan ediyorlardı. Ama onlar sadece yanımda duracaktı. Hesap benim hesabımdı, onu da ben çözecektim.

"Yenge işi fazla uzatma bak. Reis seni bekliyor." dedi Atakan. Bezgin bezgin yüzüne bakıp "Tamam." dedim kısaca ve okçu'ya geldik bile.

Aykut'un oturduğu yere oturup cebimden bana hediye ettiği tesbihi çıkarttım. Uzun zamandır sallayamadım reisçimin yanında. Kendisi sallayamıyor çünkü.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now