Tokalaşıp, hal hatır sorma muhabbetinden sonra en önde ben, tek başıma olmak kaydıyla kantine giriyorduk. Ama buraya da giremiyordum.

Küçük sınıflar, büyük sınıflar, kim var kim yoksa, 5000 kişilik okulun neredeyse hepsi Aykut'u sordu. İyi dedim hepsine. İyi amk. Daha da iyi olucak. Olucaz.

Reis masasına kadar yüzlerce öğrenci arasından anca gelebildik. Reisime her anımın durumunu bildiriyorum tabi.

'Otobüsteyim.'

'Okuldayım.'

'Bölümdeyim.'

'Molaya çıktık.'

'Kantindeyim.'

Son olarak, masaya tek başıma oturunca içim bi garip oldu. Boşlukta hissettim kendimi. 'Seni özledim.' yazıp gönderdim. Anında görüntülü arama. Aslında geç kaldı. 9'da kahvaltı yapması gerekiyordu.

Önlüğümün cebindeki kulaklığı çıkartıp aramasını cevapladım heyecanla. Ona da yüzüm gülüyor. Nasıl gülmesin amk? Onca verdiği sözden sonra, hele ki tutacağını bildiğim onca sözden sonra nasıl gülmeyeyim bu adama? Bok gibi seviyoruz oğlum.

"Günaydın reis." dedim gülerek. "Günaydın." dedi. Gülüyor ama zoraki. İçi gidiyor çünkü. Okulu sevmeyen reise Okulu sevdirdim. Öyle söylüyor.

Ben daha nasılsın diye soramadan elimden telefon gitti. Kulaklık çıktı ve bütün kantine canlı yayın başladı. Herkes bağıra bağıra reisiyle konuşuyor. Metalciler hepten şarkı söylemeye başladılar. O derece bi mayyaklık ekran karşısında.

"Ah bu hayat çekilmez. Ah bu okul çekilmez. Sen olmasan reis. Ah bu kantin çekilmez." diye diye bağırıyordu hepsi. Aykut'a olan bu sevgileri içimi titretip gözlerimin dolmasına sebep oluyordu.

Bütün kantin ufacık ekrana bakıp aynı şeyi söyleyince hem güldüm, hem gözümdeki yaşa engel olamadım. Bu kadar çok sevildiğini bilmiyordum bu reisin. Fazla ön yargılı davranıyormuşum ben Aykut'a, onu tanımadan önce.

Sonunda telefon elime gelince kulaklığı geri takıp kalktım masadan. Daha tenha bir yere geçip orda konuşmaya başladım ama kantin halkının gözü benim üzerimdeydi.

"Naber reisim? Kahvaltı yapıldı mı?" diye sordum hemen. İlaçlarını içmesi gerekiyor. Uzaktan tedavi diyoruz biz buna.

"Yaptım ama hiç tadı yoktu." diyip göz kırptı. Tatsız olur tabi. Öpücük verenin yok. Ağzında nimetle ikimizi de günaha soktu resmen. Azgın boğa.

"Tahmin edebiliyorum ama mecburen be reis. Biraz idare ediceksin. Belkıs teyzeyi de delirtme, akşam üzeri alıcam hesabını." dediğimde kahkaha atıp "Kaynanandan önce geliyorum ben bi kere. Hastayım lan ben. Ne hesabı?" dedi.

"Aykut'çum öncelik sende olduğu için delirtme diyorum zaten. Lafımı dinle, lafını dinliyim reisçim." dedim sessizce. Reisçim dediğimi duymasınlar aman. Aramızda şifre oldu şu laf dinleme cümlesi.

"Dediğin gibi olsun ressamlık reisi." dedi gülerek. Sonra yine düştü. Baktım ki mola saati bitiyor "Ben kapatsam?" dedim. "Tamam." dedi.

"Seni seviyorum gönlümün reisi. Ben gelene kadar kendine dikkat et." En şirin hallerimi sergiliyorum. Beni okulda tek başıma bırakmak istemiyor ama o olsa da olmasa da bana yanlış yapıcak kimse yok bu okulda.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now