M.L 1.51

14.3K 1.2K 316
                                    


Bir insan kendisi nasılsa karşısındaki insanları da öyle görürmüş. Ben nasıldım gerçekten hiçbir fikrim yoktu ama insanlara iyi gözüyle bakmaya çalışırdım. Umarım insanlar da beni olduğum gibi görüyorlardır. Kendimi beğenmiş gibi davranmazdım ama yeri geldiğinde kendimi gösterirdim. Ben de böyleydim işte. Değişik bir kızdım.

Dün sevdiceğim reisle beraber film izledik. Azgın sapık Grinin elli tonu dedi, Kırisçın Grey dedim vazgeçti. Hızlı ve öfkeli dedi, başımıza ne geldiyse hızdan geldi dedim vazgeçti. Sonunda bir orta yol bulup salak salak Recep İvedik izledik.

Hemşirelik yaparak ilaçlarını içirdim, hasta bakıcılık yaparak yemeklerini yedirdim ve Asil gelmek istediğinde Ayhan amca bırakacağını söyledi. O da fabrikanın başına gidiyordu artık. Kolay mı amk fabrikatör olmak? Değildir herhalde. Hem evde dursa ne olur? Manyak oğluyla kafayı mı yesin? Yemesin bence, iyi adam sonuçta kayınpederciğim.

Akşam eve geldikten biraz sonra Atakan'dan mesaj attı reisçim. Yanına gitmiş metalci Atakan reisinin. Mesajlaşmaya çalıştık ama çok yazamadı. Karnı acıkmış yine. Şaşırmadım. Çünkü akşam yemeğini erken yedirdim. Atakan'la yemek yemişler. Öyle söyledi. Hayret, nasılsa yemişti.

Bir de eve geldiğimde Asil'in kapısına tıklattım. Kapıyı açtı, üzerinde incecik bir tişört. Tabi doğalgazı kökledi, tişörtle geziyordu evde derken bir baktım arkadan Petek abla çıktı. Doğalgazdan vazgeçtim hemen. Bence ortam fazla ısındı. Biliyor da işini tabi. Spora gidip gidip vücut yaptı şımarık çocuk. Onları gösteriyordu Petek ablaya.

Bizden hızlıydı şerefsiz Asil. Bir de Aykut'a diyordu piç diye. Dün bir, bugün iki amk. Buldu güzel kızı, götürüyordu göt lalesi.

Eve geçiyorum dediğimde de hiç karşı çıkmadı. Bir daha da duymadım seslerini ama sabah evden çıkarken Petek ablanın ayakkabıları hala kapının önünde duruyordu. Sapık lale seni. Sabah Asil beni bırakıp eve geçecekti ve sonra köye gideceğini söyledi. Eve, pardon Dinçsoy malikanesine, yarı Saray villaya girdiğimde yine yukarıda bağırışmalar mevcuttu. Ev demeye utanıyordum buraya canım. Burası evse, bizimki ne? Bizimki evse, burası ne?

"Geldi galiba Mısra." dedi Belkıs teyze. "Geldim." diye seslenip hızlı hızlı çıktım merdivenleri.

"Çok şükür Allah'ıma." diyen Belkıs teyzeyi öpüp reisçimin başına gittim. Bakıyorum da kahvaltı yapılmamıştı yine. Yapsa şaşardım zaten.

"Akşam sen yedirdin, bir daha ne meyve ne kuruyemiş, bir şey yemedi Mısra. Hiç dikkat etmiyor kızım." diye sitem etti. Ne demek bir şey yemedi? Ulan akşam bana yemek yiyorum demedin mi sen? Gözlerimi kısarak baktığım bok kafalı reis gözlerini kaçırıyordu. Kendi kendini ele verdi adi herif.

"Ben hallederim Belkıs teyze." dedim hala Aykut'a bakarak. Kadın da yazık, çıktı odadan.

"Sen akşam ne yedin Aykutçuğum?" diye pis pis bakarak sordum ama hala bakmıyordu. Yatağa oturup bağırarak, "Sen akşam ne yedin?" diye tekrar sordum. Kesin Atakan'la bir boklar çevirdiler ama dur bakalım.

"Aykut!" diye yüksek sesle söylendiğimde fısıltı olarak, "Kokoreç." dedi.

Yataktan sinirli bir şekilde kalkıp, "Bok yeseydin Aykut! Bok yeseydin! Lan biz boşuna mı uğraşıyoruz?" derken Belkıs teyze girdi içeriye. "Ne oldu Mısra?" diye hayret ederek sordu.

Sakince cevapladım. Söylemeyecektim bu pisliğin yediği boklu bağırsağı. "Yok bir şey Belkıs teyze. Yemiyor da ona kızıyordum." dedim. Utandım da yani. Kadın cazgır gelin ilan edecekti beni cümle aleme. Odadan çıktı tabi kadıncağız. Ama Aykut'a hala çok sinirliydim. Kokoreç ne lan? Pis şerefsiz Atakan. Sıçtım senin ağzına.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now