M.L 1.34

17.2K 1.4K 387
                                    



Elimi tutup salonun ortasına doğru yürürken, "Anne! Sana gelinini getirdim!" diye bağırdı ve şerefsiz reislik kitabının sonuç bölümünü yazdı.

"Annee!" diye bağırıyordu hala ve salonun ortasında, gözlerimi kocaman açmışım, Aykut'a bakıyordum. Şerefsiz de bana bakıp gülüyordu.

"Aaaaa!" diye gelen çığlık sesine döndüm. Benden küçük bir kız merdivenleri üçer beşer iniyordu. "Anneeee! Abim Mısra ablayı getirmiş!" diye çığlık atıyordu. Koşarak yanımıza geldi. Önce abisine sarılıp sonra bana sarıldı.

Hala şoktaydım. Kıracağım ağzını senin reis. Elimden çekeceğin var. Kız sarılmayı bırakıp heyecanlı bir şekilde elini uzattı. "Ben Berrak. Sen de Mısra ablasın." dedi gülerek. Ağzı kulaklarındaydı.

Aykut'la benzemiyorlardı birbirlerine ve salondan görünen koridorda bir odadan başında namaz örtüsü olan kadın çıktı. Muhtemelen annesi ve müstakbel kayınvalidemdi. Gülerek yanımıza geliyordu. Berrak annesine benziyordu.

Berrak kahve, orta uzunlukta saçlıydı. Açık kahve gözlü ve benden kısaydı. Zayıf ama güzel bir kızdı. Kocaman yanakları vardı. Annesi de kocaman yanaklı ve saçlar röfleliydi. Muhtemelen dışarıda kapatıyordu başını ama evde açıktı. Öyle bir görüntüsü vardı. Benim boylarımda ve beyaz tenliydi. Hafif kiloluydu. Örtüsünü başından çıkartmadı ama saçların röflelerini görebildim.

"Hoş geldiniz." deyip kollarını açarak önce beni öpüp samimi bir şekilde sarıldı.

Ben ne yaptım bilmiyorum. "Hoş bulduk." dedim donuk bir sesle. Şoka girmişim, olsun o kadar. Gülerek yüzüme bakıp oğluna döndü. Şerefsiz reis oğluna.

Ona da sarılıp, "Nasıl geçti oğlum?" diye sordu. Aykut mesafeli davranıyordu annesine. Halbuki annesi gayet sıkı sıkı sarıldı şerefsiz oğluna.

Sarılma işlemi son bulduğunda, "İyiydi." dedi şerefsiz reis. Gül cemalinde güller açıyordu tabii. Hepsi öyleydi ya. Bir ben donup kalmıştım.

"Oturun şöyle, ayakta kaldık." dedi annesi. Arkamızdaki koltuğu işaret etti. Şerefsiz reis elimi tutarak koltuğa oturttu. Kendisi de yanıma oturdu. Elimi çekmeye çalıştım, bırakmadı. Annesi de tam karşımıza tekli koltuğa geçti. Berrak da yanda duran diğer üçlü koltuğa oturdu. Bayağı büyük bir salondu. Yemek bölümü ayrı ve bej rengi avangart mobilyalar vardı. Koltuklar koyu mavi ve yine avangarttı.

"Nasılsın kızım?" diye sorduğunda annesine baktım.

Gülmeye çalışıp üzerimden şoku atarak, "İyiyim siz nasılsınız?" diyebildim.

"Çok şükür ben de iyiyim. Annenler nasıl?" diye sordu. Çok hanım bir kadına benziyordu. Nezaketen soruyordu bu soruları.

"İyiler."

"Ah ben adımı söylemeyi unuttum kızım, kusura bakma. Belkıs benim ismim. Seni biliyoruz zaten." dedi gülerek. Beni biliyorlardı. Namım bademliye kadar gelmişti. Sosyetenin ağa babaları duymuştu adımı. Zengin mahallesinde Mısra diyorlardı. Vay amk.

"Memnun oldum." dedim gülümseyerek. Ben de diyordum kayınpederim nerede kaldı? Kayınvalideciğimin çıktığı odadan çıkıp salona geldi. Ayağa kalktım. Saygılıyım oğlum ben. Öpmem için uzattı elini bu sefer. Okuldaki gibi tokalaşmam için değildi. Öptük. Çaresi yoktu. Kayınpederdi bir kere.

"Hoş geldin Mısracığım. Namaz kılıyordum, kusura bakma." deyip karısının yanındaki diğer tekli koltuğa oturdu.

"Hoş bulduk Ayhan Bey. Nasılsınız?" diye sordum. Namaz kılan adamın ve kadının keş oğlunun yanına oturdum yine.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now