Tam uykuya dalmak üzereyken Aykut'tan mesaj geldi. 'Bu ne amk? Oku oku bitmedi. Bir dünya isim koymuşsun bana da. Aykut demen yeterli ressamlık kızı. Dedem Grey derken? Bütün gün yorulmadın mı sen? Senden başka iş yapan yok mu?' yazmıştı düşünceli reis. Bak bunu yazmayı unuttum. Tüh!

'Peki Aykutçuğum derim o zaman. Dedem yaşlı Kırisçin Grey işte. Asil'in yaşlı kurt hali oluyor kendisi. Evet bütün gün yoruldum ama misafir varken yan gelip yatamazdım. Ayıp anasını satayım. Tabii ki yardım eden vardı.'

'Aman 'cum'unu ihmal etme sakın. Asil abi dedene mi benziyor? Ressamlık kızı çok da hamarat bakıyorum da. Neyse yat dinlen. Sabah işe gideceksin.'

'Çok hamaratım evet. Kıçım terledi resmen. Evet, maalesef dedeme benziyor. Uzatmak isterdim muhabbetini ama kollarım tutmuyor telefonu. İyi geceler Aykutçuğum.'

'Yarın çıkışta gelirim. İyi geceler güzel suratlı.'

Cumartesi tabii ki iş çıkışıma geldi. Gelmeseydi olur muydu? Olmazdı bence. Zaten eve bırakacak olmasa görüşemezdik doğru dürüst.

Pazar günümü evde her şeyden kurtulmuş olarak geçirmeye niyetim varken ucu bucu tükenmeyen müşterilerin gelişiyle hayallerim suya düştü. Sadece bizim köy değil, komşu köylerden de duyan geliyordu. Komşular hep bizde amk. Hasta var evde, yatsın dinlensin. Yayılmaya yer arıyorsunuz sizde tabi.

Pazartesi günü gerine gerine okula girerken bizden büyük, son senesini okuyan ressamlık ablalarından Petek abla yakaladı girişte. Bugün stajları yokmuş. Tebrik etti. Asil'de gözü vardı bunun. Aslında yakışırlardı da... Bu da ela gözlü doğuştan sarışındı. Çok da kibar ve tam bir ressamlık kızıydı. Ama Asil'e ayarlayıp da başını yakmazdım bu ablanın. Kıza yazık...

Bölüme gitmeden önce defterimizi almaya Kemal hocanın odasına girdim. Adam hala seviniyordu. Ve okuldan kaçtığımda mesaj göndermeyecekti babama. Ama yine de sen okuldan kaçma diyordu. Ara sıra be gülüm. Genciz, güzeliz.

Bölümde de aynı coşku devam ediyordu. Hocalarım canlarım, Mısra diyor başka bir şey demiyordu. Bütün başarıyı onlara borçluydum aslında, burnum kalkmadı. Mütevazi bir şekilde karşılıyordum bu tepkileri. Bir ressamlık kızına da bu yakışırdı zaten.

Salı günü okul çıkışı kızlarla Zafer plazaya gitme kararı aldık. Dedem Grey yarışma parası vermişti. Ankara gezisi için kıyafet almaya gidiyorduk kızlarla. Çünkü metalcilerin geleceğini söyledim. Tabii ki sevindi kevaşeler. Ama çok güzel olmamız lazım, daha çok dikkat çekmemiz lazım gibisinden teoriler ürettiler.

Aynı şeyi düşünerek mağazaları talan ederken füme rengi, bele oturan, boyu iki karış kiloş bir etek aldım kendime. Aslında almazdım ama kızlar çok yakıştı dedi. Reisçimin haberi yoktu. Ona sormayacaktım herhalde. Hala bir bok yemedi. Bir şey yapacak ama dur bakalım.

Bacaklarım ince olduğu için kızlar eteği çok yakıştırdılar. Aldım anasını satayım. Üzerine de bir tane siyah kazak aldım ancak yedek olsun diye bir de kot gömlek aldım. İkisi de üzerime yapışan, belimi incecik gösteren cinsten...

Eteği çıplak bacakla giymeyecektim elbette. Kendimi dondurmaya hiç niyetim yoktu. İki kat kalın siyah çorap giymeyi düşünüyordum. Bir de uzun siyah çizmelerimi giyerdim. Bir de üstüne geçen sene sezon sonundan aldığım kısa, siyah deri montumu, tamamdı işte.

Çarşamba günü beden eğitimi dersine başladık. Kızlar Ender bulunan adama, "Hocam benim karnım ağrıyor. Dinlenebilir miyim?" gibisinden sorular sormaya başladılar.

"Hepinizin mi ağrıyor?" dedi elbette Ender rastlanan.

"Evet!" diye bağırdık.

"Gidin ne haliniz varsa görün." şeklinde bize defolu çektiğinde hiç geç kalmadık yani. Doğruca soyunma odasına doluştuk. Odaya girdiğimiz an elde ısıtılan ağdalar, cımbızlar, makaslar ortaya çıktı.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now