"Yok ya! Senin şerefsiz kanınla elimi kirletecek değilim." Dengesiz kız.

"Ya var ya! Neredesin lan Ferda!?" Salak etrafına bakınmaya başladı.

"Hala Ferda diyor bir de utanmaz! Karşıma çıkacak yüzü nerede buldun sen benim!?"

"Seviyorum lan seni! Sevdiğim için buldum!" İlan etti sonunda.

"Seven insan aldatmaz!" Devam et Mehtap.

"Aldatmadım diyorum!"

"Ne bok yedin o zaman?"

"Sevdim ulan Mehtap. Yemin ederim seviyorum." Daha düzelmedi burnun Atakancığım.

"Çekil önümden!" deyip elinin tersiyle itti Atakan şerefsizini ve sınıfa çıkmaya başladı. Kızlar hayretle dinlediler konuşmayı, Mehtap'ın peşinden onlar da sınıfa çıktılar. Ben de spor salonunun yanına gidip kafa dinlemeye karar verdim.

Aykut'un beni sıkıştırdığı yerin biraz daha ilerisine gidip Bursa'yı kısmen gören yerde durdum. Tabii ki Aykut hiç beklemeyip peşimden gelmiş ve yanımda bitmişti.

"Neyin var Mısra?" diye sorduğunda hala Bursa'yı izliyordum. O da sanırım bana bakmıyordu.

"Yok bir şey demiştim en son," diye aynı ruhsuz sesimle konuştum. Bana döndü.

"Ne bu suratın hali o zaman?" Cevap vermeyince, "Geç mi kalmıştın akşam?" diyerek devam etti.

"Hayır. Demiştim sana bizde her şey kavgaya döner. Yine öyle bir akşamdı." Yine suratsız Mısra konuştu.

"Anlatırsan dinlerim," dedi anlayışla ama neden anlatayım? Asil şerefsizi yüzünden zaten başıma ne geliyorsa geliyordu. Bir de bu şımarık çocuğu gerçekten çekemezdim.

Ona doğru dönüp, "Aykut, Asil abin istedi diye sürekli dibimde bitmek zorunda değilsin," dedim gider yapmadan, "Tamam, bulaşan eden olursa gelir söylerim sana ağzını burnunu kırarsın. Tamam, esrar konusunda da yardımcı olacağım sana ama sürekli neden karşıma çıkıyorsun?" Gider yapacak bile halim yoktu. Sakin sakin konuştum.

Sanki sinir oldu söylediklerime gibi kaşlarını çatıp, "Salak salak konuşma Mısra," dedi sesini yükselterek, "Ne Asil abi ne diğer konu için durmuyorum yanında. İstemediğim bir şeyi kimse yaptıramaz bana. Beni yeterince tanımıyorsun."

"Niye götümün dibindesin o zaman?" diye sorduğumda kafasını çevirdi.

"Senin canın bayağı sıkkın. Sonra konuşuruz," deyip yanımdan gitti.

Kaldım tek başıma aynı yerde. İstediğimde buydu zaten. Yalnız kalmak... Ama zilin çaldığını duyduğumda mecburen sınıfa gitmeye başladım. Kafamı kaldırmadan üçüncü kata kadar çıkıp sınıfıma girecektim. Reis Aykut ortalarda yoktu. Diğer arkadaşlarını gördüm ama onu göremedim. Aklıma takılmadı diyemem. Ne zaman içeceği belli olmazdı. Sinirlendi beyefendi.

Mesaj atsam mı diye düşünmeden attım bile. 'Kusura bakma, canım bayağı sıkkın. Seninle alakalı değil," yazdım. Ne alakaysa öyle yazdım işte.

Asil de sabahtan beri mesaj atıp duruyordu, canımı sıkıyordu. Mehtap'a baktım. Hoca sınıfa girdiğinde gözlerini siliyordu. Ağlamıştı muhtemelen ama neden ağlamıştı? Atakan şerefsizi kantinin ortasında bağırmıştı seviyorum diye. Artık ağlamasındı... Yeterdi iki aydır ağladığı.

Sonra Asil geri zekalısına mesaj attım. 'İyiyim. Sorun yok. Bursa'ya gelmene de gerek yok. Dediğim gibi değişen hiçbir şey olmayacak.'

Aykut'un profiline girdim, mesajımı görmüş ama cevap vermemişti. Trip atıyordu galiba bu da bana. Ne yapayım, atsın. Uğraşacak halim gerçekten yoktu. Sinirlerim fazla bozuk ve ne gider yapasım var, ne konuşasım vardı.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now