"Dersiniz kaçta bitecek bugün?" diye sordu sakin reis. "Öğlenden sonra yok."

"Bizim de yok." 'İyi bok' diye saçmaca uyumumuzu bozmamak geldi içimden ama kızdırmayayım şimdi, gerçekten uğraşacak halim yoktu. Aynı pozisyonda duruyorduk hala.

"Yedin lan bakarken." dedi dengesiz herif. Gelmiş dibimde duruyor, hala bana bakıyorsun diyordu. Mal bu herif, valla mal. "Götümün dibine girme sende." dedim tabii ki. Güldü. Batmadı gülüşü. Bayılıyordu sürtük Mısra'yı uyandırmaya.

"İşe hemen gitme, Atakan konuşamadı." dedi yavşaklıktan reisliğe terfi ederek.

"Emredersin Aykut generalim." Alay ediyordum koca kafalı reisle. Hakikaten öldürecek beni ama götü yemezdi bence. Asil de onu öldürürdü. Sonuç olarak ikimiz de kara toprak olurduk falan işte.

"Of Allah'ım tamam, günahkarım ama bu kızı başıma verecek kadar ne yaptım ben?" diye isyan ediyordu salak reis.

"İsyan etmek günah." dedim gözlerim kapalıyken. Uyumak üzereydim artık. "Hem ben senin başına gelmedim. Sen geldin benim başıma saf reis." diye devam ettim şehadet getirerek.

"Düzgün konuş benimle Mısra!" diye bağırdı.

Doktor anında geldi. "Bir sorun mu var Aykut?" Okulda bunu tanımayan yoktu. Hasta olan bendim, onun adı biliniyordu.

"Yok doktor bey. Uyumak üzereydi de." diye cevapladı reisçim. Doktor da bir şeyler söyledi ama algılarım kapandı. Galiba uyuyordum artık. Zaten gece de geç yatmıştım. Çizim yaparken kendimi kaptırmıştım. Üç saat falan anca uyuyabildim.

Uyumayı da çok sevmem, zaten notlarım uykudan daha önemliydi. Babama kapak yapmam lazımdı. Gerçi karneme falan baktığı yoktu ama olsun. Kemal hoca söylerdi ona her şeyi.

Reisçim egolayzır Aykut..

Sonunda uyudu. Ben birisine bu kadar sabrettiğimi bilmiyorum. Ulan kaç yaşında insanım, onca insan tanırım çeşit çeşit ama şu kızın çenesini kimsede görmedim. İşi gücü gider, işi gücü laf sokmaktı. Bir de lafları oturtuyordu. Yerli yerine yapıştırıyordu her söylediğini.

Allah bir çene vermiş gerisini koyvermişti. Aslında koyvermemişti. Bir de güzellik vermişti. Bir de kafa vermişti. Bir de cesaret vermişti. Bir de beceri vermişti. Çok iyi çizik yapıyordu mesela. Böyle çizik dediğimi de duysa giderlenir yine giderine yandığımın kızı.

Cesaret vermiş, resmen bana atarlanıyordu. Yürüyordu sürekli. Herhalde elimde kalacak diye korkmuyordu. Hele geçen akşam... Mahvetmişim kızın boynunu. Deli kız korkmadan yanımda durdu. Hala daha duruyor, hem de gider yapa yapa duruyordu. Nereden geliyordu bu cesaret?

Sabah Atakan'la kapatıcı yolladım. Aşağıdan da izliyordum hani. Almıyordu inat boğa. Baktım, Atakan'ın altından girip üstünden çıkıyor, bir de Berkay lalesi geldi yanlarına, anında olaya karıştım. Ayar oluyordum o çocuğa. Elimden gelse okulda bile tutmazdım da o kadarda değil. Kim nerede okursa okusun, bana ne? Ama yine de Mısra'ya fazla yakınlaşıyor, canımı sıkıyordu.

Atakan'la laleyi şutlayınca fırsatları değerlendirmek amaçlı kapatıcıdan boynuna sürdüm. Aslında sürmüş kapatmıştı ama bana ne? Hazır yemek gelmiş önüme, yaklaşabildiğim kadar yaklaşırım. Sonuçta Asil reisin kuzeni. Sahip çıkmak lazımdı. Tabii sadece öyle diye mi? Bilemiyordum.

Tutamıyordun abi kendimi. Ne kadar vakit durduk o gün arabada bilmiyorum ama esrar çekmeden ikinci defa engelledi beni. Bir de sabahın köründe yürüdüğü lavuğu elimden aldı. Bana kalsa döverken öldürürdüm herhalde. Ya da başka bir ayar çekerdim. Harcanır giderdi.

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now