Tarih öğretmeni Celal hoca sınıfa gelip, "Günaydın cumhuriyetin öğrencileri." diye giriş yaptığında alkışlar ve ıslıklar eşliğinde karşılık verdik. Ayağa kalkmamızı istemediği gibi her girdiğinde böyle güzel sözler söyler, biz de alkışlarla karşılardık bu iyimser adamı.

Ders esnasında omuzlarım kendinden bihaber olarak hala halay çekme hareketleri yapıyordu. Haklıydılar. Kesinlikle ne omuzlarıma, ne kafama kızıyordum. Kafam da iki yana sallanıp duruyordu. Aynı zamanda ellerim kollarımın aksine not tutuyordu. Cumhuriyetin öğrencisiydik neticesinde.

Teneffüs zili çaldığında kızlar lavaboya koşmaya başladılar ama ben hala bir halay çekme isteğindeydim. Sınıfta kalan diğer kızları ayağa kaldırıp halaya devam ettik. Bu sefer damat halayıydı ama. Tahtanın önündeki boşlukta, "Abim damat oluyor, sırada bana geliyor, gel bana güzel kız, kalbimi çalan hırsız, haydi halaya, eller havaya..." diye bağırıp halay çekerken karşı sınıfın kapısında Aykut'u gördüm.

Kapıya yaslanmış ve ellerini ceplerine sokup yine bir bacağını diğer bacağının bileğine atmış eğlenmeye çalışan bana bakıyordu. Bugün mutluyum gençler! Egolayzıra bile baş selamı verdim. O derece yani!

Kafasını sağa sola sallayıp gözlerini devirmesi umurumda bile değildi şu anda. Ben eğlenmeme bakardım. Hatta ki Yeliz'ler yan sınıftan sesimizi duyup geldiklerinde onlarda katıldılar ama yine zil çaldı ve herkes eski mekanına geri döndü.

Dersi derste dinlerdim ve dinlediğim her şeyi anında kapardım. Kafa zehir gibiydi ve sınavlar yaklaşıyordu. Ne yapalım? Kopyasız biz şekilde sınava girelim. Biz akıllı gençleriz, çok kopya çekmeyiz. Biyoloji hariç.

Tarih dersinin ikincisi de bitmek üzereyken bir öğrenci girdi sınıfa. "Hocam sınıfa bir duyurum olacaktı." dedi Celal hocaya bakarak. O da kızı onaylayınca nöbetçi öğrenci mağduru arkadaşçık, "Kasım ayının başında, ilk ortak sınavlardan sonra Ankara gezisi olacak arkadaşlar. Ücreti 150 tl. Katılmak isteyenler ücret ile beraber İngilizceci Özge hocayla irtibata geçsinler." dediği an tüm sınıfta çığlık koptu.

Ben tepkisizdim. Çünkü Ankara'da Asil vardı. Gitmeme gerek yoktu ama o anda Betül'le beraber telefonlarımız titremeye başladı. Bizimkiler, 'Sınce 2018' grubundan teneffüste konuşalım yazmaya başlamışlardı bile. Büyük olasılıkla hepsi gidelim diyecekti. En başta Neslişah! Çünkü sevgilisi Gazi'de okuyordu. Asil gibi.

Teneffüs zilinin çalmasıyla eğitim binasının en altındaki kantine inmeye başladık. Halay havam kaçtı valla. Şimdi bunlara ne desem kabul etmeyeceklerdi ve Aykut'la konuşmam lazımdı. Madem bana öğretecekleri vardı, onun da öğrenecekleri vardı. Kantinde bizimkilerin olduğu masaya oturmadan önce elbette ki limonumu almaya gittim. Alıp ısırmaya başlarken yerime oturdum ve Ankara gezisi hakkındaki yorumları dinlemeye başladım.

"Kesinlikle gidiyoruz." dedi Neslişah. "Asla kaçırmam bu fırsatı."

"Ay otobüste çok eğleniriz," deyip ellerini şaklatıyordu Berkay.

"Darbuka bile getiririm Berkay," diyen heyecanlı Betül çığırarak konuşuyordu.

"Ankara'nın bağları da büklüm büklüm yolları." dedi Gökay türkü edasıyla.

"Diktiğimin salakları." diye türküyü devam ettiriyordu küfür ederek Merter.

"Hey safozlar! Önce paraları ayarlayalım." diyerek ünlem işareti koyuyordu Yeliz.

"Ben gelmiyorum." dedim limonumu ısırarak. Hepsi bana dönüp, "Neden!?" şeklinde soru işareti eşliğiyle beraber ünlem bırakıyordu.

Omuz silkip rahat bir şekilde limonumun son parçasını yuttum. "Asil var orada."

MESLEK LİSELİ (Kitap oldu)Where stories live. Discover now