§ Mini-Özel Seri 3 §

Začať od začiatku
                                    

Elimde tuttuğum bitki çayında bir yudum aldım. Boğazımdan zar zor aktı akışkan sıvı. Akarken ilk önce kuruyan boğazımı acıttı. Sonra sıcaklığı acıyı dindirdi. Usulca boş mideme döküldü.

"Baba,"

Nazlının sesiyle önce Nazlıya ardından Nazlının baktığı yöne baktım.

Gelmişlerdi.

Ayağa kalkarken hızlıca Yavuzun üstünü taradım. Giderken üstünde olan kamuflajın aksine siyah bir tişört ve kot pantolon vardı üzerinde. Kan veya bandaj da yoktu bedeninde. Şükür bir şey olmamıştı bir yerine.

Nazlı Erdem ağabeye sarıldığında Yavuza doğru bir adım attım. Yavuzun açtığı kollarının arasına girdim.

Kokusuyla huzur buldum saatler sonra tekrar. Gözlerimi kapattım. "İyi misin? "

"İyiyim," dedi kısık sesle. Saçlarımı öptü. Yüzümde bir tebessüm oluştu. Saçlarıma bir öpücük daha kondurdu.

Kollarımı Yavuzdan çözüp ayrıldım. Yavuzun gözlerine tebessümle bakıp yüzümü Nazlıya döndüm. Yavuz kolunu belime getirip beni kendine çekti. Tek kolumu beline getirip biraz daha sokuldum kocama.

Nazlı Güler abla hakkında kısaca bilgi verdi Erdem ağabeye.

Erdem ağabeyde Güler abla gibi çok üzülmemişti. Üzülmüştü ama hemen kabullenmişti bu durumu. Sanki bu bebeğin doğmasını o da beklemiyordu. Sanki Güler abla da Erdem ağabeyde bu bebeğin doğmadan öleceğini biliyor gibiydi. Sadece bu kötü haberi alacakları günü bilmiyorlarmış gibiydi.

Düşüncelerim dalmama neden olmuş. Kendime Yavuzun belimdeki eliyle beni yönlendirmesi ile geldim. Ne yapmak istediğini anlamasam da beni yönlendirdiği yere ilerledim. Az önce kalktığım bekleme koltuğuna oturup yanındaki koltuğa da benim oturmamı sağladı.

Dermana ne olduğunu merak ediyordum ama soramıyordum. Aslında ben şu anda aklımdaki milyonlarca soruyu soramıyordum.

"Derman ne oldu? " Bu soruyu sorduğu için Eyleme minnettarım.

"Kaçtı puşt," dedi Mücahit öfkeyle.

"Çekirge bir sıçrar iki sıçrar dayıoğlu. Bu it de iki kez kaçtı elimizden. Üçüncü olmayacak," dedi Ateş.

"Karabatak ağabeyim haklı. İlla ki yakalanacak," dedi Feyzullah.

Yavuz gergin gergin bacağını sallarken avucundaki elimi sıkıyordu. Canım yanmıyordu aslında ama yine de elimi elinin arasından çekip aldım.

Bakışları bana döndüğünde "Lavaboya gideceğim," dedim ayağa kalkarak. Nereden çıkmıştı lavabo? Gitmeyecektim ki.

Yavuz başıyla onaylayınca yürümeye başladım. Attığım adımlar birbirini takip ederken tuvaletin kapısını iterek içeriye girdim.

Kendimi neden çıkmazda hissediyorum ben? Saçma sapan şeyleri kafaya takar, onlara cevap arar oldum. Bu saçmalıklar aklıma nereden geliyordu?

İnsan kendiyle baş başa kaldıkça daha çok düşünüyormuş. Düşündükçe de saçma şeyleri kafaya takip onları dert ediyormuş. Bunu anladım ben. Üç gün olduğunu öğrendiğim süre zarfında bol bol kendimle baş başa kalıp düşünmüştüm ben.

Elimi yüzümü yıkayıp kendini toparladım. Sadece kısa bir süre daha dayanmam gerekiyor. Biraz sonra dinleneceğim. Uyuyup uyanınca her şey geçmiş olacak. Bedenim, ruhum dinlenmiş, kafamdaki saçma düşünceler gitmiş olacaktı.

Saçlarımı geriye atıp önüme düşmesini engelledim. Tokam olsa toplardım şimdiye kadar ama yok. Neyse biraz daha dayanabilirim buna.

Tuvaletten çıkınca paşa paşa yine o koridora döndüm. Güler ablanın uyanmasını oturarak değil ayakta beklemeye başladım bu sefer. Kollarımı önümde bağlayıp omzumu duvara yasladım.

Keşke Olsaydı Where stories live. Discover now