KO-8

297 27 34
                                    

21.02.2024

Herkese merhabaa 💁🏻‍♀️

Şu son 2 haftadır ciddi manada duygusal bir patatese dönüştüm ve bu duygusallığın şu an bana verdiği yetkiye dayanarak bölüme geçmeden önce bir ufak vaktinizi çalacağım.

Bu seriye başlarken ciddi manada kafamda ben yazmak istedim yazdım, hadi paylaşayım da okumak isteyen okusun düşüncesi vardı ve okunma, oy, yorum umurumda değildi açıkçası pek. Ama seriyi yayımlayınca aslında pek de öyle olmadığını fark ettim. Hala bir yavbah okuru kitlem vardı ve ben de her yazar gibi oy ve yorum isteği duymaya başladım. Özellikle de yorum.

Tamam, bu seriyi yazdım ve yayımladım ama insan ister istemez beğeniliyor mu düşüncesine giriyor. Beğeniliyorsa beğenildiğini bilmek istiyor insan. Bundan motive duyarak yeni bölümler atmak istiyor. Beğenilmediyse de kendini geliştirmek için beğenilmeyen noktaları görmek istiyor. Şimdiye kadar bu seriden kaç bölüm yayımladım ben ve bu bölümlere özellikle bir okurum, onun dışında nadir eklenen bir maksimum iki okur dışında asla bir dönüt gelmedi. Ve bu beni aşırı derecede demoralize etti. KPSS kıskacından kaçabildiğim tek yer burasıyken...

Duygusal patatesliğimin bana verdiği yetkiyle gelen yazar sitemi bitti.

İyi Okumalar.

§

Uzun bir zaman sonra ilk defa güne gözlerim bu kadar dinç açıldı. Gece boyunca deliksiz ve rüyasız bir uyku çekmiştim. Çok huzurluydu uykunun kolları. Ya da Yavuzun kolları... Bilmiyorum. Ama çok huzurluydum bu gece.

Yavuzun ailesinin evinde ilk defa kalıyordum. Tanımadığım bir ortamda tanımadığım evde Yavuzsuz hareket etmekten biraz çekinsem de o da kim bilir kaç gündür benim gibi düzgün uyku çekmiyordu. Şimdi ise o kadar huzurlu gözüküyordu ki uykusunda onu uyandırmak istemedim.

Yavuzu uyandırmadan yataktan çıktım. Ne kadar duşa girmek istesem de yabancısı olduğum bu evde çekindim. Ama saçımı da yıkamam gerekiyordu. Bu yüzden valizden bana lazım olacak eşyalarımı alıp kimsenin uyanmamış olması için dua ederek hemen yan tarafımızdaki banyoya girdim.

Hızlı ve sessiz bir şekilde banyodaki işlerimi halledip saçımı yıkadım. Başımdaki saç havlusuyla, hızlıca normalde Zeynep ve Barışın İstanbul'a geldikçe kaldıkları ama misafir olduğumuz için bize verdikleri odaya geri geçtim.

Sessiz olmaya özen göstererek önce saçlarımı açıp taradım ve argan yağı sürdüm. Hızlı kuruması için saçlarımı biraz havalandırıp valizin önünde dikeldim.

Valizden yüksek bel, bol paça Jean ve siyah bir bluz alıp giydim. Bluzumun kolları normalden uzun olduğu için sol bileğime fular dolamadım. Onun yerine belimdeki kemerimle uyumlu bir saat taktım.

Aynanın karşısına geçtiğimde saçlarımı geriye atıp Yavuzun bende bıraktığı izlere baktım.

Yani tamam boyun zaafı olan bir çift olabiliriz ama bu kadarı da fazla. Ben Yavuzun boynunu öpüp koklamayı tercih ederken o benimkini öpmüyor sömürüyor resmen. Oysa ben onun boynuna değil omzuna izlerimi bırakıyordum. Çıplak olmadığı sürece de izler gözükmüyor. Bu konuda asla acıması yok Yavuzun. Her yerimi morartıyor resmen.

Bir gün ben de senin boynunu morartayım da gör.

Görme.

Kesin Yavuz kapatmadan çıkar. Dolanır öyle etrafta. Mahremiyet diye insan içinde öpmez ama mor boyunlar dolanır dengesiz.

Keşke Olsaydı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin