15 - 3 Gün

395 50 1
                                    


Mu Lan ile Beng Zeng oyundan çıkıp antrenmanlarına başladılar. Son bir kaç gündür yaptıkları gibi ilk olarak 10 kilometre koşuya çıktılar. İkisi de artık yorulmadan koşabiliyorlardı. Bedenleri alışmıştı. Belki de 10 kilometreden daha fazla koşmalıydılar.

Koşularını bitirdiklerinde ise eve dönüp duş almaya başladılar. Mu Lan duş alırken düşüncelere daldı. "3 Gün önce Xen Zu'nun kafasını patlattım. Lakin bende onunla beraber öldüm. Gözlerimi tekrar açtığımda ise kendimi odamda buldum. Ve üstelik can dostumda ölmemişti. Onun önünde gözyaşlarıma hakim olmalıydım. Sonuçta neden ağlıyorum diye üstelerdi. Bütün bunların olacağını bilseydim Xen Zu'nun kafasını çoktan patlatırdım. Ben onun kafasını patlattığımda geri döndüm, belki de Xen Zu'da geri döndü? Yo, yo hayır bu mümkün değil. Böyle olmamalı. 20 Yıl geçmişe gittim. Bu işler nasıl yürüyor bilmiyorum. Neyse şimdi daha fazla güç kazanmaya odaklanmalıyım. Beng Zeng'i de yanımda güçlendirmeliyim. Böylelikle o da kendini koruyabilecek."

"Hey Mu. Banyoda daha ne kadar duracaksın. Okula geç kalacağız."

Beng Zeng'in sesi Mu Lan'ı derin düşüncelerinden uyandırmıştı. Çok geçmeden "Çıkıyorum şimdi." diye seslendi.

Mu Lan banyodan çıkıp kurulandıktan sonra. Dolaba yöneldi atıştırmalık mısır gevreği ile süt alıp Beng Zeng'in karşısına oturdu. Tabağına gevreği döküp sütü de döktükten sonra yemeye başladı.

"Kanka, sana Mu dedim diye dargın mısın yoksa?"

Yoo, öyle değil aksine daha mutluyum.

"Sanki bugün biraz daha dalgınsın?"

Yok ya, sana öyle geliyor, sadece biraz daha fazla düşünüyorum. "Gelecekten geldim desem ne tepki gösterirsin hiç bilmiyorum. Ama şu anda sana açıklayamam be kanka. Biraz daha toparlanalım o zaman söylerim."

"Peki o zaman üstelemeyeceğim. Bundan sonra Mu olarak sesleneceğim kanka kelimesi daha uzun ya :D"

Tabi kanka, bende sana Beng diyeceğim. "Beng Zeng'in bana seslenme biçimi biraz erken değişmişti. Her neyse böyle daha iyi."

Mu Lan ile Beng Zeng yemeklerini bitirdiklerinde okula gittiler. Ve soyunma odasına girdiler ilk dersleri uygulamalı dövüş sanatlarıydı. Mu Lan ile Beng Zeng hemen spor kıyafetlerini giydiler ve spor salonuna gittiler. Dersin başlamasına 15 dakika vardı. Mu Lan kafasını sağa çevirdiğinde ise Xia Lei'inin spor salonuna girdiğini gördü. Xia Lei spor salonunu süsleyen bir çiçek gibiydi. Lakin kulaklarını tırmalayan bir ses geliyordu.

"Hey nereye bakıyorsun lan. Senin gibi bir cılız ne cüretle o tarafa bakabilir."

Mu Lan kafasını çevirdiğinde kulağını tırmalayan sesin kaynağını görmüştü. O Yao Lao'ydu. Askeri okula başarı ile girmiş olan bir öğrenciydi. Tüm okulda yalnızca 5 kişi kabul olmuştu o okula. Lakin Mu Lan'ın ona verdiği cevap Yao Lao'yu sinir krizine sokmuştu.

"Ne var, ne istiyorsun?"

Aşağılık bir halktan tabaka Askeri Okul'a girmiş olan Yao Lao'ya böyle bir muamele çekmesi affedilemezdi. Yao Lao hemen oracıkta Mu Lan'a okul kurallarına uyarak uygulamalı dövüş için meydan okudu.

Cesaretin var mı benimle dövüşe.

"Madem dövüş istiyorsun. İstediğini almanı sağlayacağım."

Mu Lan'ın davranışları etraftaki sınıf arkadaşlarını acayip şaşırtmıştı. Böyle bir cılız Askeri Okul'a giden Yao Lao'dan tek darbe yiyip bayılacağını düşünüyorlardı.

Yao Lao'nun düşüncelerinde "Haha gerzek, Xia Lei'me baktın. Seni öldürsem sorun olmamalı. Sonuçta dövüşü kabul ettin. Sana bir ders verdiğimden emin olacağım."

Herkes Yao Lao'yu desteklerken Xia Lei'den ses çıkmıyordu. Olacakları merakla izliyordu. Lakin Beng Zeng'in kelimeleri etraftaki insanları bir kez daha şok etmişti. "Mu çocuğu fazla hırpalama. Sonuçta o da bizim gibi bir öğrenci."

"Haha tamda senden beklenildiği gibi. Kelimelerini dikkate alacağım. Bütün neşemi yerine getirdin. Eyvallah Beng."

Yao Lao ve etraftaki insanların düşüncelere daldılar "Neler oluyor. Bu iki dingil nasıl oluyorda kendilerine bu kadar güveniyorlar. Şişman ve Zayıf kendilerine özgüven kazanmışlar. Ama karşılarında Yao Lao vardı. Askeri Okula girmiş olan Yao Lao. Tüm okul onu tanırdı. Ve üstelik bu iki dingil ona bir paçavraymış gibi davranıyordu. bundan daha büyük bir aşağılanma var mıydı?"

Yao Lao'nun sözleri onları bir kez daha şaşırtmıştı. "Mu Lan bundan sonra sen ölü bir adamsın. Hadi kaldır o lanet kıçını da piste gel seninle yerleri bir güzel paspaslayacağım."

Mu Lan sanki kırmızı halıda yürürcesine etraftaki insanların arasından yavaşça piste doğru yürümeye başladı.

Tanrıya Meydan Okuyan Okçunun DoğuşuWhere stories live. Discover now