BÖLÜM 60 | SARIL BANA

25.6K 1.4K 652
                                    

Bölüme ilham veren şarkı:

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

Bölüme ilham veren şarkı:

Kaan Boşnak – Yorgunum ve Ağrılar

BÖLÜM 60 : SARIL BANA

Her şey, Müge'nin son aya girene kadar yoga dersi vermemde bir sakınca olmadığını söylemesiyle başladı.

Atlas'ın suratı sürekli sirke satıyor, dahası bir problemi olup olmadığını sorduğumda işteki yoğunluğu ve ikizlerin tavırlarını bahane ederek beni bir şekilde geçiştirmeyi başarıyordu. Tabi bunun için gayet etkili silahlara sahip olduğunu da kabul etmem gerekirdi. Kahrolası hormonlar! Lanet gitsin kolayca bozulan dikkatime!

Yeni eve taşınalı bir hafta kadar olmuştu, ama ev neredeyse bomboş olmasına rağmen nedense sanki hep buraya aitmişim, buranın bir parçasıymışım gibi hissediyordum. Yatağın içinde kıvrılıp cenin pozisyonu aldığımda, kendimi matruşka bebeklere benzetip kıkırdadım. Atlas'ın tarafının boş olduğunu bildiğim, daha doğrusu bunu iliklerime kadar hissettiğim için bir müddet gözlerimi açmayı reddettim. Bazı sabahlar şakağıma bıraktığı minik öpücüğün etkisiyle uykumdan sıyrılıp o gitmeden önce birkaç saniyeliğine de olsa güzel yüzüyle ödüllendirebiliyordum kendimi. Bazı sabahlarsa bu sabah olduğu gibi haddinden fazla uyuyup günün en keyifli anını kaçırıveriyordum işte! Kendi kendime uykucu bir koala olduğum için hayıflanarak yatakta doğruldum ve pofuduk ev terliklerimi usulca ayağıma geçirdim.

Mutfaktan geldiğine inandığım tıkırtıları işittiğimdeyse yüzüm ister istemez aydınlanmıştı bile! O çok sevdiğim, bana özel okaliptüs ağacımdan birkaç yaprak tırtıklayabilirdim belki de. Düşüncelerimin gittiği yöne sırıtarak hızlı adımlarla koridoru arşınladım. Atlas'ın aksine keyfim yerindeydi ve uzun süredir kendimi bu kadar iyi hissettiğimi hatırlamıyordum.

Mutfağın kirişine yaslandığımda, derin bir iç çekip önümdeki manzaraya daldım. Atlas'ın büyük cüssesi neredeyse tüm alanı kaplıyordu. Geniş sırtı bana dönüktü, kokulardan ve ellerinin hareketinden anladığım kadarıyla kahve yapıyordu. Bugün için seçtiği koyu lacivert takımın ceketi omuzlarına tam oturuyor, düz kesim pantolonu upuzun bacaklarını vurguluyordu. Fincan bulmak için üst raflardan birine uzandığında, sırtı ve kol kasları gerildi ve bu defa, gözümün önünde peyda olan görüntüye hazırlıksız yakalanarak içime çektiğim nefesi sesli bir şekilde koyverdim.

Atlas soluğumu duyduğu anda az önce aldığı kupayı tezgaha, diğer elinde buruşturduğunu fark ettiğim küçük kağıdı da ceketinin iç cebine koyup bana doğru döndü. Sanki yeni gelmişim gibi hiç bozuntuya vermeden birkaç adımda yanına yürüdüm. Eski Hazel olsa, iş üstünde yakalandığında elini ayağını nereye koyacağını bilemez, büyük ihtimalle de saçmalar ve hemencecik yakayı ele verirdi. Bu işte giderek ustalaştığımı fark ederek kendime sessiz takdirlerimi sunduktan sonra konuştum.

"Kahve mi yaptın kendine?"

"Evet ama dökerim şimdi canın çektiyse. Hem ben de içmesem daha iyi, anksiyete yapıyor barut fıçısı gibi dolanıyorum ortalarda bütün gün."

ASLANAĞZIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora