BÖLÜM 15 | DAVETSİZ

41.8K 2.1K 617
                                    

Bölüme İlham Veren Şarkılar:

Deze afbeelding leeft onze inhoudsrichtlijnen niet na. Verwijder de afbeelding of upload een andere om verder te gaan met publiceren.

Bölüme İlham Veren Şarkılar:

Tom Odell - Heal

Bağzıları - Kime Sığınsam Sigarası Bitmiştir

Fréro Delavega - Un Petit Peu de Toi

BÖLÜM 15 : DAVETSİZ

Semaya yayılan ezan sesiyle uyandığımda rahatsız bir uykuya dalalı ne kadar süre geçmişti bilmiyordum. Sırtımı çift kişilik yatağın yüksek başlığına yaslayıp, çenemi karnıma doğru çektiğim dizlerimin üzerine yerleştirdim. Yatağın içi hala soğuktu. Özellikle ellerim ve ayaklarım buz kesmişti. Bu gece de tıpkı dün gece olduğu gibi yatağın içinde dönüp durmuş, ama bir türlü ısınamamıştım. Bacaklarımı yatağın kenarından sarkıtarak zemini yokladım ve ev terliklerini bulup ayağıma geçirdim. Rahatsız olan; benim için yeni alındığı kat izlerinden belli olan bu pamuklu pijamalar ya da bu yaylı yatak değildi. Çarşaflar yeni yıkanmış gibi deterjan kokuyordu. Yatak sere serpe, tıpkı bir deniz yıldızı gibi yatabileceğiniz kadar genişti. Bunların içinde rahat edemeyen, Atlas'ın tişörtlerini ve tek kişilik yatağımızın sıcaklığını özleyen bendim. Bunları kendime itiraf etmek ne kadar zor olsa da, içimdeki doğrucu Davut dün geceden beri susmamış, vır vır konuşup beni kendimi sorgulamaya itmişti. Odadan çıkmadan önce kapısında durup, yorganı tepişip durduğum için yere düşmüş ve adeta çıplak kalmış olan yatağa kötücül bir bakış attıktan sonra bir bardak su almak için mutfağa doğru yollandım.

Salon kısmını hızlıca geçip asıl hedefim olan mutfağa doğru gidecekken açık balkon kapısından esen rüzgar yerimde çakılıp kalmama neden oldu. Oradaydı, o da uyumuyordu, bir sebepten ötürü o da uyuyamamıştı. Biliyordum. Üçlü koltuğun sırtında duran kapüşonlusunu alıp üzerime geçirdim ve anında etrafımı sarmalayan huzur dolu kokusunu içime çektim. Ayağımdaki terliklerin ses çıkarmamasına ekstra özen göstererek parmak ucunda balkona doğru yaklaştım. Ufukta bir yerde, gökyüzünün bağrında şafak söküyordu. Ama ben, laciverde bir başkaldırı niteliğindeki o büyüleyici kızıllığa sadece birkaç saniye bakabilmiştim. Benim dikkatimi çeken başka bir kızıllıktı. Atlas'ın dudaklarının ucunda duran, nefesini içine çektikçe körüklenip kor gibi parıldayan bir kızıllık. Ona doğru yaklaşıp tıpkı onun gibi iki dirseğimi birden balkonun demir korkuluklarına dayadım ve bakışlarımı tamamen ona çevirdim. Omzunun üzerinden bana doğru bir bakış atıp güneşin doğuşunu izlemeye geri döndü. Göğsü çıplaktı. Koluna sardığım sargı bezinden sızan bir miktar kan, belli ki kanamasının üzerinden uzun bir zaman geçtiği için parlak kırmızı rengini kaybetmiş, koyu kahve rengini almıştı. Üzerinde kıyafet namına sadece siyah bir eşofman altı vardı. Kışın ayazında, sabahın bu saatinde nasıl üşümüyordu anlamıyordum. Eğer teninin herhangi bir yerine dokunabilseydim, buna hakkım olsaydı, alev alev yandığını hissedeceğimden neredeyse emindim. Belki içindeki başarma hırsıydı onu sürekli kor halinde tutan, belki de başka bir şey. Tam olarak kestiremiyordum. İnsan okumakta usta olduğumu iddia eden ben, ona gelince nedense okumayı bir türlü sökemiyormuşum gibi her denemede sınıfta kalıyordum.

ASLANAĞZIWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu