Bölüme ilham veren şarkılar:Imogen Heap - Magic Me (şarkı oldukça yeni olduğu için videosunu bulamadım. Ama neyse ki, multimedya kısmına bıraktığım kısa, tatlı mı tatlı animasyon filminde şarkının tamamı kullanılmış. Dilerseniz izleyebilir, dinleyebilirsiniz, ben animasyona ayrı, şarkıya ayrı bayıldım.)
alt-J - In Cold Blood
MILCK - Devil Devil
BÖLÜM 4: YÜZLEŞME
İyi bir okula git, okulu bitir, iyi bir işe gir. Annemin bu dünyadan göçmeden önce öğütlediklerine ben bir yenisini daha eklemeyi başarmıştım. "Hayatta kal." İşte bu bendeki şansla, sonuncu öğüdü uygulamaya kalktığımda teknik birtakım aksaklıklarla karşılaşmam işten bile değildi. Yine de deniyordum. Dar ama yüksekçe yatağın üzerine oturduğumda yere yetişmeyen ayaklarımı sallamaya başladım. Yaptığım onca ters hareket sonucunda yaram tekrardan kanamaya başlamış, bana varlığını unutturmamaya and içmiş gibi sızım sızım sızlıyordu. Kan lekesi üzerine kadar çıkmış tişörtü kaldırarak belimin etrafında birkaç tur dönerek beni sarmalayan bandaja baktım.
Atlas ortalarda yoktu. Beni buraya, bu tamirhaneden bozma izbe yere bırakıp hiçbir açıklama yapmadan ortadan kaybolmuştu. Bu sefer beni buraya getirirken uyuşturmaya ya da bayıltmaya kalkmamıştı. Bundan mutlu mu olmalıydım? Şehrin dışında, eskilerin kuş uçmaz kervan geçmez diye nitelendirebileceği bir yerdeydik. Allah aşkına burayı birine anlatmak, tarif etmek istesem bile anlatamazdım ki!
Ben kendimle tartışadururken, garaj kapısına benzer otomatik kapı yavaşça açılmaya başladı. Hazırlıksız yakalandığım bu gürültüyle birdenbire yerimde sıçrarken, içeri giren arabanın kuvvetli ışıkları gözümü aldı. Duyularıma yapılan tüm bu aşırı yüklenme karşısında, gözüne far tutulmuş tavşan gibi donup birkaç saniye boyunca şaşkınca kalakaldım.
Atlas kapıyı açıp uzun ve geniş yapılı vücuduna rağmen büyük bir zarafetle jeepten indiğinde kendime gelerek rahat bir nefes aldım. Ondan başka kim gelmiş olabilirdi ki zaten? Arabanın arkasına yürüyüp bagajdan birkaç tane market poşeti çıkardı. Benden tarafa hiç bakmadan bilgisayar masasının ve buzdolabının olduğu tarafa doğru yürüdüğünde gözlerimi üzerinden hiç ayırmadan onu izliyordum. Buzdolabının üzerinde kalan duvara monte edilmiş olan, daha önce fark etmediğim siyah bir dolaba poşetlerden çıkardığı konserveleri dizmeye başladı. Dolabın içine oturtulmuş olan mikrodalga fırının dijital saati sabah 9 buçuğu gösteriyordu. Benimle konuşmasını istiyordum. Bir şeyleri sineye çekip öylece oldukları gibi kabullenemezdim ben. Doğruları bilmeye ve bana bir ton açıklama yapılmasına ihtiyacım vardı. Ama aramızdaki sessizlik uzadıkça sanki bu döngüyü hiç yıkamayacakmışız gibi hissediyordum. Eğilip aldığı diğer şeyleri buzdolabına yerleştirdi. En son ne zaman yemek yemiştim ben sahi? Elimi yaranın biraz yan tarafına mideme doğru bastırıp hüzünlü bir bakış attım. Hesaplarım doğruysa 36 saati çoktan aşmış, 48 saate doğru yol alıyorduk. Midem dokunuşuma karşılık olarak guruldamak yerine ekşimeye benzer bir tepki verirken yüzümü buruşturdum.
YOU ARE READING
ASLANAĞZI
General FictionWattys 2019 Yeni Yetişkin kategorisi kazananı Dünyanın tüm yükünü bile isteye omuzlanmış bir adam, aşkı birinci elden yaşamayı reddeden bir kızla tanıştığında; hayatları bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı. *** Daha önce, hayal kırıklıklarımın öl...