BÖLÜM 27 | DÖNMEK

43.4K 2K 609
                                    

Bölüme İlham Veren Şarkı:

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüme İlham Veren Şarkı:

Mike Perry ft. SHY Martin - The Ocean

BÖLÜM 27 : DÖNMEK

Hatırlıyordum. Akşamdan kalmalığımın belirtisi olan baş ağrısı ve ağız kuruluğu buradaydı ama her ne olmuşsa; tamı tamına, saniyesi saniyesine, zihnimin arka planında üstelik de yavaş çekimde oynamaya devam ederek beni utançtan kıvrandırıyordu. Bir sağa bir sola döndükten sonra, bu hissin geçmeyeceğini anlayarak pes ettim ve yatağın içinde tepişerek yorganı yere fırlattım. Üzerimde neredeyse diz kapaklarıma kadar inen, bana beş beden kadar büyük gelen siyah bir tişört vardı. Ben sızıp kaldıktan sonra üşüyüp hasta olmamam için Atlas beni giydirmiş olmalıydı.

Yatakta yine yalnızdım ama sanırım bu normaldi. Komidinin üzerinde duran saat bana haddinden fazla uyuduğumu söylüyordu. Tembel bir şekilde etrafa göz gezdirdim. Elbisem dün çıkardığım yerde değil, düzgünce ortadan ikiye katlanmış bir şekilde sandalyenin sırtında duruyordu. Odanın kalın ve koyu renk perdeleri neyse ki hala sıkı sıkıya kapalıydı, ama içeri süzülmeyi başarabilen ufacık ışık hüzmeleri, beynime anlık zonklamalar göndermeye yetiyordu da artıyordu bile. Gözlerimi kirpiklerim birbirine girene kadar iyice kıstıktan sonra, orada öylece benim tarafımdan içilmeyi beklediğine emin olduğum dolu su bardağına uzanıp bir dikişte suyun hepsini mideme gönderdim. Atlas ihtiyacım olabilecek her şeyi düşünmüştü ve bu nedense bana kendimi aynı anda hem mükemmel hem de berbat hissettiriyordu.

Bakışlarım hasar tespiti yapmak üzere incinmiş  olan ayağıma doğru kayarken, ağzım şaşkınla açıldı. Dün gece uyurken orada olmadığından emin olduğum bandaj, ayak bileğimi çepeçevre sarmıştı. Tam o anda odanın kapısı ardına kadar açıldı ve Atlas elinde küçük bir havluyla saçlarını kurulayarak içeri girdi. Altında sadece uzun ve ince bacaklarını saran koyu lacivert bir kot vardı ve ayaklarıyla beraber göğsü de çıplaktı. Dün geceden beri uyutmayı bir türlü beceremediğim hisler tekrar su yüzüne çıkmaya başladığında, çıplak dizlerimi istemsizce birbirine bastırıp yutkundum. Parmaklarım ona doğru uzanıp pürüzsüz görünen tenine dokunma isteğiyle karıncalanırken, kendime engel olmak için ellerimin altındaki çarşafı avucumun içinde sıkıp buruşturdum.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu havluyu bir kenara atıp yatağa doğru yürürken.

Yaramazlık yapmış bir çocuk gibi gözlerimi ondan kaçırıp yüzüne bakmayı reddederek kemikli ayaklarına diktim bakışlarımı. Bu da pek iyi bir fikir sayılmazdı, ama kotun altından görünen bir çift çıplak ayağın bu kadar cezbedici olabileceğini nereden bilebilirdim ki ben! Boğazım sanki az önce bir bardak dolusu suyu içen ben değilmişim gibi tekrar kupkuru olurken hala benden bir cevap beklediğini fark ettim. "Sanki başımın üzerine gökten bir balta düşmüş, kafamı ikiye yarmış, ama ben hala yaşıyormuşum gibi. Öyle bir ağrı." diye mırıldandım ve avuçlarımın içini diplerine iğneler batan kirpiklerimin üzerine bastırıp kaşınan gözlerimi ovuşturmaya başladım.

ASLANAĞZIWhere stories live. Discover now