BÖLÜM 43 | İDA

24.1K 1.4K 390
                                    

Bölüme ilham veren şarkı:

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüme ilham veren şarkı:

Melis Danişmend - Mucize

BÖLÜM 43 : İDA

Yol ikiye ayrılmıştı ormanda ve ben--
Daha az kat edilmiş olanı seçtim,
Ve bütün ayrımı yaratan da buydu.

Robert Frost*

***

'Durma, devam et.' Çok uzaklardan gelen incecik bir ses, yoluma devam etmemi telkin ediyordu. Çok yorulmuştum. Sahi ne zamandır yoldaydım? Ben bu yola ne zaman çıkmıştım? Sorularımın elle tutulur, gözle görülür bir cevabı yoktu. Titreyen dizlerimle, yanan bacak kaslarıma rağmen; tabanları yara bere dolu çıplak ayaklarımla yola devam ettim. Bir süre sonra önümdeki yol çatallanarak ikiye ayrıldı. O ince sesi tekrar duydum. 'Gel.' Önce sağ tarafımda kalan patikaya baktım. Ormanın kalbine giden bu yolda, toprak arşınlana arşınlana aşınmış, çırılçıplak kalmıştı. Bu yoldan gitmek kendimi garantiye almak olurdu. Sonra diğer yöne, sesin geldiği yöne doğru döndüm. Görünürde kimse yoktu, bu patikayı yabani otlar ve dikenli sarmaşıklar bürümüştü. Öyle uzun zamandır kimse o yöne yürümemişti ki, patika yol yavaş yavaş yok olmaya yüz tutmuş gibiydi. İlk adımı korka korka atsam da, ikinci adımımı, tenimi çizen adam boyu otların ve ayak tabanlarımı yakan ısırganların arasına daha sağlam bastım.

Emin adımlarla beni çağıran masalsı sese yürürken, çağrısının altında yatan muhtaç tınıyı duydukça kalbim sızladı. Sızı iyiden iyiye şiddetlenip keskin bir ağrıya dönüştüğünde, adımlarım ona bir an önce yetişebilmek için hızlandı ve sıklaştı. Yolun sonuna vardığımda, iki elimi iki dizimin üzerine yerleştirip bir süre soluklandım. Tam karşımda ihtişamıyla canlı ve cansız her türden varlığı kıskandırabilecek, zirvesi karlarla kaplı, ulu bir dağ vardı.

'Zirveye tırman.'

"İyi de nasıl?" diye sordum çaresizce. "Bu parçalanmış ayaklarla mı?" diye bağırdım isyan ederek. Nefesim hırıltılı çıkmıştı. "Ciğerimi doldurmayan bu kesik nefeslerle mi?"

'Kolay olmayacak.'

Bir süre bekledim, beni motive etmek için başka bir şeyler daha söylemesini diledim ama sustu. Evet belki beni çağıran oydu, ama bu yola ben kendim baş koymuştum. Devam edebilmem için gereken güç içimde bir yerlerde saklıydı. Bunu kendime hatırlatarak sarp kayalıklara doğru yönelip tırmanışa başladım. Ellerim sıyrıldığında durmadım. Ayağım kaydığında ve düşecek gibi havada sallanığımda bile pes etmedim. Kaslarım artık beni taşıyamaz olduğunda, kendimi yukarı çekebilmek için tüm limitlerimi zorladım. Sınırlarımıza meydan okumadığımızda, istediğimizi almamızın mümkünatı olmadığını bilerek asla ama asla yılmadım.

Dağın zirvesine ulaştığımda, aslında tanıdık bir yerde olduğumu fark ettim. Aşağıdan göründüğü gibi karlarla kaplı değildi burası. Tam aksine, tepede parıldayan güneşle ışıl ışıl ve sıcacıktı. Az ötede uzanan uçsuz bucaksız uzanan denizden esen hafif meltem, ferahlatıcı tuz kokusunu burnuma dolduruyordu. Burası Kazdağları'nın Gargaron doruğuydu. Gözlerimi yumup dudaklarımı ıslattıktan sonra tıpkı dua eder gibi fısıldadım. "İda."

ASLANAĞZIWhere stories live. Discover now