BÖLÜM 8 | KAVGA

44.5K 2.4K 346
                                    

Bölüme İlham Veren Şarkılar:

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüme İlham Veren Şarkılar:

Pentagram ft. Şebnem Ferah - Anatolia ( Akustik)

Birileri - Zamanın Dışında, Boşluğun İçinde

BÖLÜM 8 : KAVGA

Zaman... hani şu herkese göre farklı akan, ondan sebeptir ki sık sık göreceli diye nitelendirdiğimiz kavram. Şu an, yer çekiminin etkisiyle yuvarlanan kum taneleri, ufacık tefecik bir tepeciği oluşturabilmek adına, neredeyse tam bir asıra ihtiyaç duyuyorlardı. Biri yuvarlandı, sonra düştü bir diğeri aheste aheste onun üzerine. Bu döngü gerçekleşirken, her bir tanecik devinimini diğerinin iki katı zamanda tamamladı. Onları izlerken düşüncelerimin ağırlaştırdığı kafam daha fazla ayakta kalamadı, Atlas'ın omzuna yaslandı. Kafasını hızlıca bana doğru çevirince burun buruna geldik.

"Ne oldu sarhoş musun? Arabayı sen kullanacaktın dönüşte öyle anlaşmıştık?" dedi biraz hesap sorar biraz da yalancıktan kızar gibi. Birbirimize olması gerekenden daha yakın durduğumuz için yüzüme doğru vuran nefesi, yaz aylarında akşam vakti çıkan tatlı bir esinti gibiydi. Garipsedim. Birinin nefesine sinmiş alkolün kokusu belki de ilk defa rahatsız etmiyordu beni.

"Öyle mi anlaşmıştık?" diye sordum çaktırmadan kendimi ondan uzaklaştırmak adına kafamı omzundan kaldırıp hafifçe esnerken.

Bu akşam artık sayamadığım kez yine herkesin dikkatini üzerimize çektiğimizi farkettiğimde, kulağına doğru eğilip sadece onun duyabileceği şekilde, "yanımda ehliyetim yok." diye fısıldadım. Nefesim tenine çarptığı anda irkildi ama duruşunu bozmadan son anda toparladı. Boğazını hafifçe temizledikten sonra, "olası bir çevirmede sıkıntı olmaz evde unuttum dersen kimlik numarandan bulurlar." dedi.

Şeytan tüyüne sahip bu adama sinirli kalmayı bir türlü başaramadığım için kendime çok sinirleniyordum. Ama bu defa başkaydı. Ne kadar laf ebeliği yaparsa yapsın beni alt edemeyecekti. Oyunda hamle sırası zombilere geçtiğinde, elimdeki destenin en üstünden bir kart çevirip hangi tipte kaç tane zombi salmam gerektiğine göz attım. İşin ironisine gülerken, omuzlarım minik bir hareketle sarsıldı. Onlar bir ekipti, bense alt etmeleri gereken düşmanın hamlelerini belirleyen kişiydim. Zombilere karşı insanlar. Onlara karşı ben. Tıpkı bana hissettirdikleri gibi, gördükleri andan itibaren davrandıkları gibi. Hemen hemen bir iskambil destesindeki kartların boyutunda olan küçük dikdörtgen şeklindeki kartı parmaklarımın arasında çevirirken yüzümdeki gülümseme genişledi.

"Sanırım bu oyun burada bitiyor." dedim heyecan katmaya çalıştığım bir ses tonuyla.

"Oha, abomination'u salan kartı mı açtın?" diye sordular hep bir ağızdan.

Abomination, merak edip göz gezdirdiğim kural kitapçığına göre, oyunda öldürülmesi en zor zombiydi. Bir anlamda hilkat garibesiydi ve şu an birçok kayıp vermiş oldukları için ona karşı kazanmaları imkansızdı. Bengisu'nun ve Ozan'ın da karakterleri çoktan ısırılmış ve bazı silahlarını kaybetmişlerdi. Gruptan ayrı düşerek içinde saklandıkları polis arabasının etrafı zaten hali hazırda zombilerle çevriliydi. Bu olay yüzünden belki de bu gece ilk defa eğleniyor olmamı bana çok görmemelilerdi.

ASLANAĞZIWhere stories live. Discover now