BÖLÜM 51 | TANIŞMA

27.4K 1.5K 445
                                    

Bölüme ilham veren şarkı:

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüme ilham veren şarkı:

Welshly Arms - Sanctuary

BÖLÜM 51 : TANIŞMA

Mutfaktan gelen tıkırtılara uyandığımda, sadece birkaç dakikadır uykuya dalmışım gibi hissediyordum. Yatağa girmeden önce güneşlikleri çekmeyi unuttuğum için bugün parlamaya karar veren güneş tüm ışınlarını ihtiyatla yüzüme vuruyordu. Ama bundan şikayetçi değildim. Bütün gece bir o yana bir bu yana dönerek uyumayı denemiş, ancak bu konuda pek başarılı olamamıştım. Sıcak bastıkça üzerimdeki ince pikeyi tekmelemiş, ürperdikçe karanlıkta el yordamıyla tekrar örtüyü bulmaya uğraşmıştım. Bu döngü sonsuzmuş gibi hissettirmeye başladığı anda, uykunun dingin kollarına doğru çekildiğimi hayal meyal hatırlıyordum. Gece boyu çıt bile çıkmayan evin beni boğmaya başlayan tarafı, Atlas'ın uyanmasıyla birdenbire son buluvermişti işte. Bir süre daha kararsız bir şekilde yattığım yerden açılıp kapanan dolap kapaklarının çıkardığı hafif sesleri dinledim. Sesler kesildiğinde nefesim de kesilir gibi oldu. Ben yanına gidip gitmemeye karar verene kadar o çoktan gitmişti belki de. Ani bir hareketle yatağımdan kalkıp kapalı duran kapıyı açmak için kulpunu aşağıya indirdiğimde, Atlasla burun buruna geldik. Hayır bu bizim için oldukça yanlış bir tabirdi. Burnum onun göğüs hizasındayken birkaç hızlı nefes aldıktan sonra, göz göze gelebilmemiz için yavaşça kafamı yukarı kaldırdım. Bu çok büyük haksızlıktı.

Bakışlarım yeni tıraşlanmış ve hafif bir losyon kokusu yayılan yüzünde, özenle şekillendirilmiş saçlarında, üzerine tam oturan lacivert takım elbisenin vurguladığı geniş omuzlarında ve göğüs kaslarını belli eden incecik beyaz gömleğinin üzerinde gezindi. Sonra kendi karman çorman saçlarıma, yakası yana kaymış pijamama ve çıplak ayaklarıma değdi bakışlarım. Anında yüzüm buruşurken bunun çok ama çok büyük bir haksızlık olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Kendi içimde verdiğim savaşı Atlas'ın sorusu sonlandırdı. "Ben mi uyandırdım seni?"

Kötü hissetmesini istemediğime karar vererek başımı olumsuz anlamda sağa sola salladım. "Mutfağa su almaya geliyordum." dedim boğazımı hafifçe temizledikten sonra. Defalarca kovmayı ve yaka paça dışarı atmayı denesem de bir türlü başarılı olamadığım, içimde ikametini sürdüren Doğrucu Davut'un kaşları anında havalandı. Ah hadi ama, pembe ve beyaz yalanlar yalandan sayılmazdı ki! Bu konuda anlaşmaya vardığımızı sanıyordum.

Atlas elindeki minik kağıdı havada salladık. "Sana not yazmıştım ama uyanık olduğuna göre gerek kalmadı sanırım." dedikten sonra kağıdı ceketinin iç cebine yerleştirdi ve yana çekilip geçmem için yolu açtı. Bir an ne yapmam ya da ne söylemem gerektiğini anlamayarak öylece yüzüne baktım. "Geç bakalım mutfağa, aslında baş ucundaki sürahide de su vardı ama..." dediğinde utanarak bakışlarımı kaçırırken dudağımın içini dişledim. Atlas hep Atlastı işte. Açığımı ya da yalanımı yakaladığı anda beni utandırmayacağını düşünmem bile hataydı aslında.

ASLANAĞZIWhere stories live. Discover now