BÖLÜM 53 | ANKA

27.7K 1.7K 555
                                    

Bölüme ilham veren şarkı:

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüme ilham veren şarkı:

Emir Can İğrek - Aç Bağrını

BÖLÜM 53 : ANKA

Gerçekten Gül Anneye gittiğimize inanamıyordum. Atlas bavulumun kalanını toplamama izin vermemiş, bana verdiği sırt çantasını kendi elleriyle doldururken bu durumun geçici olduğunu söyleyip durmuştu. Bir anda ağzımdan Gül Annenin adının çıkması ise benim için hala koca bir muammaydı. Onun bölgesinden çıkmama izin vermeyeceği kesindi ama neden Mügeyle Ozan dememiştim mesela? Aslında bu sorunun cevabı basitti. O soruyu tutup da Müge'ye sormuş olması bütün denklemin bilinmeyenlerini değiştiriyordu.

Hayır hayır, doktorlara merak ettiğimiz her şeyi utanmadan sıkılmadan sormakla alakalı herhangi bir sıkıntım yoktu. Sorun tamamen yakın arkadaşının şu anki durumumuz hakkında yanlış düşünmesine neden olacak şekilde yönlendirmesiydi sorusunu.

Gül Annenin şirin müstakil evi görüş açımıza girdiğinde, geçen yıl buraya geldiğimizde olanlar ister istemez zihnimin arka planında oynamaya başladı. Ne diyecektik? Ne düşünecekti? Daha önce 'korunuyor musunuz?' diye soran birinin şimdi de 'ben size demiştim.' demesi olasıydı. Hem bu konuda pek de haksız sayılmazdı. Onun sözleri ikimizin de bir kulağından girmiş, diğerinden çıkmıştı.

Araba durmuştu, motor durmuş, hatta büyük ihtimalle soğumuştu ama biz yerimizde öylece duruyor, tek bir kelime bile etmeden önümüzde uzanan karanlık ormana doğru bakıyorduk. Gözlerimin önündeki bulanıklığı gidermek için kirpiklerimi kırpıştırırken, "ben sizi uyarmıştım diyecek." diye mırıldandım.

"Hayır demeyecek." dedi Atlas kendinden emin bir sesle.

"Nereden bilebilirsin ki?"

"Çünkü zaten haberi var." dediğinde sertçe yutkundum. Bu daha kötü değil miydi? Şimdiye kadar söyleyecek birçok şey biriktirmiş olmalıydı.

Boğazımı temizleyip, "Sanırım istesek de artık daha fazla erteleyemeyiz. Onunla yüzleşmemizin zamanı geldi." dedim.

"Hala vazgeçebilirsin biliyorsun, hemen şimdi motoru çalıştırırım ve eve geri döneriz. Söylemen yeterli." dediğinde eli her an arabayı tekrar çalıştırmaya hazır bir şekilde anahtarın üzerine gitmişti bile. Beni ikna edebilmek için, bir şey söylememe izin vermeden devam etti. "Şimdi arar işimizin çıktığını ve gelemeyeceğimizi söylerim."

"Hayır bizi bekliyor." dedim kararlı tutmaya çalıştığım bir ses tonuyla. Kararsızlığımı sezerse beni ikna edebilmek için her yolu denerdi. Bunu bilecek kadar iyi tanıyordum onu.

Arabanın kapısını açtığım gibi kendimi dışarı attığımda Atlas'ın hala hiç kıpırdamadan ve somurtarak koltuğunda oturmaya devam ettiğini gördüm. Arabanın etrafında bir tur atıp hala sımsıkı direksiyonu saran ellerle kaskatı bir şekilde durduğu sürücü koltuğunun kapısını açtım. Elimdeki son kozu oynayarak, "Artık içeri girebilir miyiz? Benim karnım acıktı." diye mırıldandım. Önce bana sonra kararsızlıkla arabanın gösterge paneline baktı. "Saat neredeyse on olmuş."

ASLANAĞZIWhere stories live. Discover now