49. Bölüm: "Elveda"

3.1K 327 18
                                    

Uğur Akdora - Neler Oluyor Hayatta

*

Çağlar ile sonunda anlaşmış olmak içimi nedensizce rahatlatmıştı. Az buz oynak değildi ama yine de iyi çocuktu, Allah'ı var.

Telefonum çaldığında gitmesi gereken bir yer olduğunu söyleyip ayaklandı.

"Sanırım artık rehberimdeki adını değiştirmeliyim," dedim vedalaşırken beddua saydırdığım adı hatırlayıp.

"Bende seninkini Seksenler Yellozu yapacağım. Bence çok orijinal. Ne dersin?"

Telefonumu çantamdan çıkarırken güldüm, "Seninkini Kamu Kaşarı yapmazsam plaklarımı dinlemek bana bir daha nasip olmasın." dedim. Ben telefonu açarken "Amin," dedi ve kaçtı.

"Alo," dedim kimin aradığına bakmayı unutarak.

"Yenge," dediğinde bir ses az kalsın sandalyemden düşecektim.

"Sevgili yarım!" diye böğürdüm. "Ne olur gitme, beni buralarda sensiz koma!" Şiveye bağladığımda karşıdan aşina olduğum kahkahalar yükseldi.

"Sevgili yarısı yer onu!" dedi. Elim otomatikman yanaklarıma gitti. Yanaklarımda sanki sıkılmayı bekliyormuş gibiydi. "Ama gelemem. Evi topladık bile. Bugün Muğla'ya yola çıkıyoruz."

"Damla yüzünden değil mi? Ama bak, o da çok pişman! O-"

"Boşuna yorma nefesini," dedi karşı taraftan. Gülüyor olsa bile çok kırgın olduğunu biliyordum.

"Hediyenin yanında mektup varmış. Ne yazıyordu onda?"

Hafifçe güldü. "Taslakları bende. Tam on kere yazdım, sildim, karaladım..." İç geçirdi. "Okuyayım mı sana?"

"Evet."

"Damla, bir tanem!

Tamam, farkındayım. Biraz yılışık olabilirim. Çileden çıkarıcı. Hatta bazen -tamam söylenme hemen- sürekli sinir bozucu.

Ama seni kızdırmak benim çok hoşuma gidiyor be Ay Yüzlü. O kızdığında çatılan kasların, aslan yelesi gibi kabaran saçların ve parıldayan, adeta alev gibi yanan o kahve gözlerin... Normalde görmeme izin vermediğin çoğu şeyi kızgınken sakınamıyorsun benden. Bu yüzden kızdırıyorum seni.

Sana bakmak içim nedenim olsun, sende kafamı kırama diye.

Bu kolye senin için. Sakın çıkarma, dersem asla takmayacağını bildiğimden bir şey demiyorum. Ama en azından kolyeyi yapan büyükbabamın hatrına bir kere takarsan sevaba girmiş olursun bilesin. (Adam gidici ha, ciddiyim.)

Seni ilk gördüğüm gün evimin kadını, çocuklarımın anası (feminist tarafın kabarmasın) olduğunu anlamıştım. Nasıl diye sen sormayacaksın ondan ben diyeyim: iç güdü!

Kesinlikle!

Zaten bin kere söyledim ama tekrar söylüyorum. Seni seviyorum Damla. Sen ciddiye almasan da, kafamda sıra kırmaya kalkıp bunu gerçekleştiremeyince tuğla gibi tarih kitabını atmış olsan da hatta beni sürekli terslesen de.

Seviyorum ulan!

Basketbolu sevdiğim kadar!

(Evet o kadar. Hemen gözlerini devirme.)

Buraya kadar çok güzel... Ama sana söylemem gereken bir şey var. Babamın tayini çıktı Muğla'ya. Gitmemiz gerek. Ama sen, eğer şu mektupta yazdıklarımı biraz bile kabul edersen, gitmem.

Burada, anneannemin yanında kalırım. Zaten son senem, ailem fazla karşı çıkmaz.

Ne dersin? Duygularımı kabul eder misin?"

Efdal'in susmasıyla burnumu çektim. Damla gerçekten öküzdü! Bana yazılmış olsaydı böyle bir şey, ben gider kapısında yatardım be!

"Efdal..." diye mırıldandım. Burnumu çektim, ağladı ağlayacak kıvama gelmiştim. Gerçekten can evimden vurmuştu beni. "Çok güzel bu..."

Hüzünlü bir şekilde güldü. "Değil mi? Ama o ne yaptı? Bana şerefsiz, dedi."

Garson bana bir çay daha getirince dudaklarımı büzdüm. Ne dese haklıydı çocukta. "Pişman oldu ama... Hatta mesaj attı bana. O da Muğla'ya aldıracakmış kaydını."

"Biliyorum," derken iç çekti. "nasıl düşünüyor gelmeyi bilmiyorum. Ailesi izin verir mi, okulda yer bulur mu. Ama gelmesini istemiyorum."

"Sen gittikten sonra vurdum ona. Tüm gıcık özelliklerini yüzüne vurdum. Mektubunu okurken nasıl ağlıyordu bir görsen."

"O gün," dedi konuyu değiştirmek istercesine. "itiraf etmişsin. Bilmiyordum, yani Taylan biliyor sanıyordum en azından. Tüm o okul eziyetlerinden sonra... Bilseydim eğer bende Taylan'a geçirirdim bir tane."

Bu düşünceyle güldüm. "Sevgili Yarısı Takımı: Son Dayak Bükücüler!"

O da karşıdan güldüğünde biraz olsun rahatladım. Yine de gidecek olması yüreğimde bir yaraydı.

"Yenge," dedi mırıltıyla.

"Seni çok özleyeceğim." Burnumu çektim. "Beni sık sık ara. Mesajlarıma cevap yaz. Sakın beni aldatıp başka sevgili yarısı bulma ha, bozuşuruz! Tamam mı?"

Parmaklarımı bardağımın etrafında gezdirip dudak büktüm. Gözlerim sulanmıştı. "Ben senden başkasına, sevgili yarısı, der miyim hiç, ha? Sende deme! Üzülme bak, yazın gelirim nasılsa!"

"Gel," dedim bir peçete kapıp burnumu silerek. "hatta gitme, ne olur!"

Güldü. "Ama kaydımı aldırdım bile. Hem bak böyle güzel bir günde düşünme bunlari. Duydum ki siz," Kıkırdadı. "öpü-pü-pücük!"

Anında kızardım. "Ya! Utandırmasana şapşal!"

"Bak şimdi kapatmam lazım, ben seni taşınınca ararım, tamam mı?"

"Tamam..." Mırın kırın ettim. "Ama bak, Damla..."

En azından biraz da olsa aklına girmek istedim. Ama hemen savuşturdu beni.

"Kalbim...çok kırık. Üsteleme, olur mu?"

"Peki..." dedim. "Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Ama sanki bana 'Elveda' diyormuşuz gibi geldi.

...

FİNALE SON 1

FAVORİWhere stories live. Discover now