24.Bölüm: "Çağlar'a Düşen Sırlara Sarılır"

3.8K 398 43
                                    

Erol Evgin - Birde Bana Sor

*


Annem tüm gece boyunca neredeyse başımda beklemişti. Ertesi gün içinde raporluydum. Bütün gece bir üşüme bir titremelerle baş etmek zorunda kalmıştım ve bu dengemi çok fazla bozmuştu. Salı gelip çattığında daha kötü ya da daha iyi değildim, ortada bir yerdeydim ama hala çok kötü bir mide bulantım vardı. Annem gerçekten endişeliydi midemi yormaması için hafif bir çorba yapmıştı ama onu bile bitirememiştim. Doktor ilaçlarımı yazdıktan sonra yüzüme bakmış ve fısıldayarak "Hastalıkların çoğu psikolojiktir." demişti. Bu beni fazlasıyla germişti açıkçası. Bir an böyle doktor beynimi okuyor gibi hissetmiştim, bir bakışıyla bana kendimi bu hale kendimin getirdiğini söylemesi beni ürkütmüştü.

Yatağımda uzanmış uyumaya çalışırken bile hala söylediklerinin etkisindeydim. Çünkü gerçek olduğunu kavrayabiliyordum: Çağlar'ın üzerime bu sırrı yıkması benim için büyük bir sorumluluktu ve ben bunu kaldıramazdım. Birinin sırrını başkalarına atlatmamak başkaydı, kendisiyle alakalı bir şeyi ona söylememek başkaydı. Bu durum, beni içine koyup kaçtığı bu his kesinlikle hasta etmişti beni. Pazar günü o kadar çok düşünmüştüm ki artık beynim acımış, bana sitem etmişti! Akşamı da midemin ağrısı ve üşümelerim başlamıştı.

Çağlar beni hasta etmişti!

Onu bir daha gördüğümde sarı saçlarını koparıp fırçamın ucuna ekleyecektim kesin. Alman oyuncak bebeklerine benzeyen kalpsiz çocuk!

Hafifçe öksürüp yatakta yan döndüm. İçeriden gelen televizyon sesini açık kapı sayesinde rahatça duyabiliyordum. Kulaklarımdan içeri girip beynimin içerisinde ki o önemli toplantıda kayboluyorlardı.

Taylan'a söylemek zorundayız.

Hayır, söyleyemeyiz! Öğrenirse çok fazla üzülür.

Ama saklarsak ve sonradan öğrenirse sakladığımız için bize de cephe alır. Böyle bir şeyi ondan saklayamayız!

İyi, söyleyelim de uzun süre insan içine çıkmasın, ağlamaktan çekik, güzel gözleri kızarsın. O kuzenini her gördüğünde kalbi acısın! Ona söyleyemeyiz!

"Söylemeliyim," dedim kendimi ikna etmeye çalışırken. Fikri kafamda tartarken bile tartıda hile yapmış pazarcılar gibi hissediyordum. "Söylememeliyim..."

Bu sefer başka bir tarafa dönüp yutkundum. Midemde ki bulantı hafiften yerini keskin bir acıya bırakmıştı. "Allah'ım sen bana yardım et... Beni kimlerle sınıyorsun bilmiyorum ama şu günleri atlatmam için yardım et!"

Sesim biraz yüksek çıkmış olmalı ki annem içeriden "Bir şey mi istiyorsun kızım?" diye seslendiğinde pikeyi hafifçe üzerime çekerek, "Hayır annişim!" diye cevapladım onu. Gece boyu neredeyse başımda beklediği için şuan televizyon karşısında uyukladığını tahmin ediyordum. Gidip uyumasını söylemiştim ama beni dinlememişti ki...

Telefonum çaldığında hemen elimi yastığın altına attım. Taylan arıyorsa açmayacaktım, Berru arıyorsa açmayacaktım, Damla arıyorsa açmayacaktım, Efdal arıyorsa açacak ama çok iyi olmadığımı söyleyecek ve kapatacaktım. Planım buydu. Telefonu çıkarıp yüzüme doğru kaldırdığımda Allah'a şükürler olsun ki arayanların onlardan biri olmadığını gördüm. Hasta halimle kalkıp horon tepebilirdim.

Onur'un aramasını açıp "Alo?" dedim. Hasta sesimi duyar duymaz nefesini verdi.

"Ay benim Güzin'im hasta mı olmuş? Benim hasretimden yataklara mı düşmüş?" Bebek sever gibi konuştuğunda hafifçe gülümsedim. Salaktı bu çocuk. Ama yine de bir tanemdi.

FAVORİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin