7. Bölüm: "Güzin İle Baha"

5.3K 426 70
                                    

Multimedia'da Onur var! Bölüm şarkımızı Ferdi Tayfur - Şiki Şiki Baba .

İyi okumalar!

*

Onur'un üstüne atılıp kollarımı ona doladığım o da sıkıca bana sarıldı. Dudaklarını yanağıma bastırıp beni ahtapot gibi öperken elimde olmadan güldüm. Daha küçücük bir çocukken, komikliğine yaptığımız bir şeydi bu. İçimize çeker gibi öpmek. Öpmekten kızaran yanaklarımıza bakar, gülerdik. Sonrada annelerimiz düştüğümüzü sanıp bize kızardı. Halbuki biz hiç evin dışında oyun oynamazdık. Bizim keyfimiz sandalyelerin altında oyun oynamaktaydı. O Prens olur beni canavardan kurtarırdı. Küçükken, bir keresinde evde kilitle kaldığımızda beni sakinleştirmiş, dizine yatırıp o çocuk aklıyla "Ben seni korurum, korkma bir şey yok." demişti.

Taylan'ımdan bir gram önceydi benim için. Ne çok özlemiştim be! Sanki ben Fenerbahçeli taraftardım o da Alex... Öyle bir kavuşmaydı bizimkisi!

Onur dudaklarını çekip ayağıyla kapıyı kapattığında adeta koala gibi yapışmıştım ona. Sıkıca sarılmıştım. E, üç yılın hasreti vardı içimde!

"Cemre," dedi o da ailem gibi. "hadi güzel kız, bırak beni bak boynum kopacak!"

Kafamı iki yana salladım ve birden ayaklarımı da yerden kaldırdım. Onur bununla yalpalayıp beni belimden tutarak kaldırmak zorunda kaldı. İşte artık kesinlikle bir koalaydım. "Sen gelme hiç üç yıl yanıma sonra da bırak, bırak, de. Oldu canım. Kafanı kaldırama sürter, çıkan kıvılcımlarla mangal ateşi yakarım bak beni deli etme. Saçlarını aşıklar gibi seviyor, sevmiyor, yaparken tek tek yolar ardından onlarla yastık yaparım."

Benim tehditlerimde Onur gülüp ayaklarımı beline doğru yönlendirip kafasıyla kafama vurdu. "Kızım sen niye hep böylesin?"

"Ben senin kızın değilim, doğru konuş benimle." Şakağımla onun şakağına vurduğumda Onur zorlanma sesleri çıkardı. Çok kötüydüm vallahi. Çocuk en son beş yıl önce beni kucağına almıştı.

"Cemre sen kilo mu aldın bak bana doğruyu söyle." Yavaş yavaş oturma odasına doğru yürümeye başladı ben ise burnumu boynuna doğru yasladım. "Çok ağırsın anasını var ya. Ben seni bir hafta kucağıma alıp mutfak ile oturma odası arasında gidip gelsem yemin ediyorum kas yaparım."

"Sus çok konuşma," dedim sinirliymiş gibi. "beni arayıp sormamanın bedeli bu."

"Ah," dedi bebekmişim gibi düşmemem için beni yukarı doğru çekerken. "sanki sen aradın da!"

Ay sanki mesajlarına cevap vermeyen bendim. Nasılda zeytin yağı gibi üste çıkıyordu!

"Aradım tabi! Hatırlarsan yanında bir kız olduğunu söyleyip daha sonra arayacağını da belirterek kapatmıştın. Ben arayana kadar aramadın be! Ve sana hatırlatırım ben seni iki ay sonra aradım! Attığım mesajlara cevap bile vermedin."

Aklıma gelen anıyla yeniden sinirlenip burnumu Onur'un boynuna sürttüm. Bundan nefret ederdi. Ben nasıl kaymak kelimesinde kusmaya başlıyordum o da bunu yapmamdan hiç haz etmiyordu.

"Hey!" diye bağırdı kafasını yana eğip boynunu benden kaçırmaya çalışarak. "Sümüklerini üzerime silme!"

"Sus bakim!" diye cırladım. Tek kolumu çekip elimle yumuşak bir şekilde çenesine vurdum. "Silsem ne olacak silersin, çocukluk arkadaşınım ben senin be. Altına işediğinde pantolonunu annen görmesin diye kim yıkadı senin? Sen benim sümüğümden mi tiksiniyorsun zalimin oğlu?"

FAVORİWhere stories live. Discover now