33. Bölüm: "Huzurevi Çetesi"

3.1K 325 30
                                    

Ayla Dikmen - Zehir Gibi Aşkın Var

*

Çağlar'ın planı sınıfa bomba gibi düşmüştü. Hale perişan, kızlar somurtkandı. Biz sınıfa girer girmez kendilerine çeki düzen vermiş olmalarına rağmen hallerinden anlayabiliyordum.

Taylan ile Efdal bakışıp neden sınıfa girmeye karar vermişti bilmiyordum ama içimde ki volkanlar daha da kabarıyordu. Dün bana çektirdikleri her şey burunlarından geliyordu. İlahi adalet işte! Ya da Çağlar'ın işi. Her neyse artık.

"Günaydın! Ne kadar da harika bir sabah değil mi?" Efdal neşeyle şakırdadığında keyifle kafa salladım. Berru kucağındaki parmaklarıyla oynarken Hale burnunu çekti.

"Evet, öyle." dedi Taylan ben çantamı asıp montumu çıkarırken. Dün bana kötü laf çakan Ertanlar ise aynı yerlerindeydi. Pis yılan tayfası ne olacak! Kendi başlarıyla kendi kıçlarını ısırırdı ya bunlar!

"Bak ders zili çalacak yakında, hadi gidelim." Efdal saatine bakıp bana selam çaktı. "Görüşürüz sevgili yarım."

Neşeyle ona el salladım, Taylan ise elimi tuttu. Tabi onun elimi avuçlamasıyla göğsümde fişekler patlaması bir oldu. Nasıl bir çocuktu anlamıyordum. Resmen bende afrodizyak etkisi yaratıyordu!

"Öğle yemeğinde görüşürüz, tamam mı?" Hafifçe elini sıktım. O da bana gülümsedi. O bana gülümseyince ben ona bin katıyla gülümsedim.

Efdal onu kolundan tutup götürmeseydi belki de akşama kadar gülümseyebilirdim. Montumu da asıp Haleleri görmezden gelerek balıma döndüm. Neydi bu durgunluğunun, hüznünün sebebi artık anlamam gerekiyordu. En ihtiyaç duyduğum anda bile benden kaçmasına neden olabilecek kadar büyük ne olmuştu ki?

"Berru..." dedim yavaşça. "Arım balım, peteğiim... Derdin ne? Dünden beri kaçıyorsun benden. Anlat hadi."

Benim cilveleşmeme rağmen Berru kaldırmadı kafasını. Hala ellerine bakıyordu. Beni duymamış mıydı yoksa duymamazlıktan mı geliyordu?

"Konuşmuyoruz yani, ha?" Gözlerimi kıstım. Yine tepki vermiyordu bana. Bende daha büyük oynamaya karar verdim. Sıranın altından uzandım ve gıdıklandığını bildiğim yerden, karnından gıdıkladım onu. Huylandı ve hemen sarsıldı ama gülmek yerine çattı kaşlarını.

"Dokunma!" dedi hırsla.

Yanlış hikayeye geldik galiba bu bizim peteğimiz olamaz.

Kalbim mırıldandığında şokla kırptım gözlerimi. Niye böyle yapıyordu ki şimdi? Hayır, en son benim plaklarımla eşdeğer matruşkalarından bir tanesinin bebeğini kaybettiğimde böyle dellenmişti ama üç saate affetmişti beni. Şimdi nedendi bu afra tafra anlamıyordum.

"Neler oluyor Berru? Niye böylesin bana karşı?" diye sordum. Gerçekten bir şey gelmiyordu aklıma. Ne yapmıştım ki böyle davranıyordu.

"Uzak dur," dedi zil çalarken. "Konuşma benimle."

O bana sert gözlerle bakınca bende yerime sindim. Çocukluk arkadaşımın böyle davranıyor olması moralimi bozuyordu. Artık Dilek Teyze'ye gidecektim zira bu iş gerçekten büyüyordu.

Çok geçmeden öğretmen geldiğinde sınıftaki kimse derse hazır değildi. Ben, kafamın içerisinde Ah Nerede Vah Nerede çalarken Berru'yu ve hareketlerini düşünüyor, Haleler ise bizim fotoğrafımıza bakıp bakıp depresyona bir giriyor bir çıkıyordu. Edebiyatçı ise bambaşka bir telden çalıyor, kendi halinde konuyu anlatıyordu. Sınıftaki herkes bambaşka bir alemdeydi.

FAVORİWhere stories live. Discover now