20.Bölüm: "Okul Partisi"

5K 379 84
                                    

Multimedia'da Çağlar ve bölüm şarkısı olarak Cici Kızlar- Delisin'in Hababam Sınıfı versiyonu var. 

İyi okumalar!

*

Akşam eve vardığımda, hönkürerek ağlama faslım bir telefon ile kesilmişti. Sümüklü peçetelerim arasında telefonu bulup açtığımda hiç beklemediğim birinin aramasıyla karşılaşmıştım. Beni arayan kişi Yalın'dı. Balzamik Canavarı'nın yeğeni.

"Alo? Cevahir?" Neşeli sesini duyunca burnumu çektim. Öyle yorgundum ki o an konuşmak bile istemiyordum. Böyle gülmek, dans etmek isterken ağlamak, kafamı duvarlara vurmak istiyordum. Göğsümde garip bir ağırlık vardı.

"Efendim..." dedim yavaşça. Ağlamaktan çatallaşan sesim yüzümden söylediklerim pek anlaşılmamış bile olabilirdi ama dramatik bir şekilde hıçkırarak atan kalbimin ağırlığı o an bana çok fazla geliyordu.

"Sen ağlıyor musun yoksa?" Yalın meraklı bir şekilde sorduğunda sırt üstü dönüp, gözlerimi yıldızlara dikerek kafamı iki yana salladım.

"Ağlamıyorum. Sadece Emir Zahir, Huma'yı seviyor ve Dilruba'yı görmüyor, onun çabasını fark etmiyor diye biraz üzüldüm." Bölüm bile bana kendi hayatımı hatırlatıyordu, eğleneyim diye açtığım Deli Saraylı'mı, kutsal dizimi anında kapatmıştım. Çünkü yastığıma sarılarak ağlamaya başlamama neden olmuştu.

"Haydi gel, seni dışarı çıkarıyım. Hem sana değişiklik olur hem de ben can sıkıntımdan kurtulurum." Böyle bir teklif beklemediğimden önce şaşırdım. Gidebilir miydim ki? Kafa dağıtmak, bu konudan uzaklaşmak iyi gelebilirdi. Ama annem izin vermeyebilirdi.

"Annemden izin almalıyım önce," dediğimde Yalın hıhlayıp güldü.

"Ben çoktan izin aldım. Numaranı da ondan aldım. Çıkıp biraz benimle gezebileceğini söyledi. Ama sekizden önce evde olmalıymışsın. Merak etme, seni evine kadar geri bırakacağım." Annemden bir de izin mi almıştı? Benim on Hitler gücünde ki annemden? Vallahi annem bir bana çalışmıyordu, yoksa çevremde ki insanlara karşı gayette nazik ve anlayışlıydı... Çocuk standartı yapıyorsun ana...

"Pekala," dedim yapacak bir şeyim olmadığını anladığımda. "Üstümü değiştireyim o halde."

"Tamam, ben gelip seni alırım yakınım şuan zaten evinize. On dakika içerisinde hazır ol. " Duraksadı. "Ve bu gerçekten on dakika sürsün, lütfen." Diye eklediğinde elimde olmadan güldüm. Üzüntümün kara bulutu hafifçe dağıldığında karşıdan onunda güldüğünü duyumsadım.

"Pekala, söz. Görüşürüz."

"Görüşürüz." Yalın telefonu kapadığında telefonumu yanıma bırakıp yataktan doğruldum. Sümüklü peçetelerim yatağımı işgal etmişti resmen. Annem bunları görmemeliydi yoksa ne olduğuyla ilgili beni on saatlik bir sorguya tabii tutar bende kıvıramayacağım için faka basardım.

Hemencecik tüm sümüklü peçetelerimi odamda ki çöp kutusuna doldurup dolabımı açtım ve kot pantolonumla içi gömlekli deri üstümü çıkarttım. Aceyle onları giyip, montumu ve kulaklarım üşümesin diye kırmızı şapkamı çıkarıp yatağımın üzerine koydum. Banyoya girip, yüzümün halini gördüğümde beynim harakiri yapabilirdi.

Beni daha fazla bu yıkıntıya bakmaya zorlama!

Beynimin nidalarına uyup soğuk suyla hemen yüzümü yıkadım. Gözlerim kızarmış ve yüzüm beyazlamıştı. Havluyla su damlacıklarını silip gözlerime kalem çekip, dudak parlatıcı sürdüğümde en azından biraz daha insana benziyordum. Yalın'ı halimle korkutmazdım. Banyodan çıkıp odama geçtiğimde telefonumu kontrol ettim ve çoktan altı dakikanın geçmiş olduğunu fark ettim. Aceleyle montumu giyip şapkamı kafama taktım, çantama cüzdanımı, telefonumu gibi şeyleri tıkıştırıp kapıya doğru koşturdum. Yalın hiç yerinde duran biri değildi. Bir de onu bekletirsem tepeme çıkabilirdi. Bu yüzden acele etmem lazımdı. Dolaptan topuklu botlarımı kapıp kapıyı açmamla zilin çalması ve düğmede ki Yalın ile burun buruna gelmem bir oldu. Uzun bir ceket giymiş ve önünü bağlamıştı. Sadece kot pantolonunu ve ayağında ki botları görebiliyordum. Beni süzdü, ardından yerinde zıplayarak "Hazır mısın?" diye sordu.

FAVORİWhere stories live. Discover now