41. Bölüm: "İtiraf Rüzgarı"

3.2K 326 49
                                    

Nil Burak - Geri Dönülmez Bir Yoldayım

*

Kalbim bu ihtimalle dolmuştu. Taylan'ın da beni seviyor olma ihtimaliyle. O müthiş pazar macerasından ve bakışlarından sonra harika hissediyordum.

Okula vardığımda harikaydım. Öyle böyle değil, süperdim. O manyak sınıf arkadaşlarım ve Nur'un yalak takımı umurumda bile değildi. Hayat böyle, toz pembeydi benim için. Yalın'ın söylediklerinden sonra emin gibiydim artık. Ama o gaylık hakkında bir teorim yoktu. Ne fark ederdi ki? Bana bakışlarında kalbim pır pır ediyordu zaten.

Efdal bankta tek başına oturuyordu. Bende heyecanla yanına gittim. Hazır Damla yokken ve o ikisi kavga etmiyorken naz edecektim ona.

"Son zamanlarda birisi sevgili yarısını çok boşladı, çok." Yüzümde somurtuk bir ifadeyle yanına oturdum. Elimi kaldırıp kalbimi işaret ettim ve yalancıktan burnumu çektim. "Acıyor."

"Ay ben seni hiç boşlar mıyım, yengem!" Anında beni kendine çekip bağrına bastı. Hatta öyle sıkı sarıldı ki nefessiz kalacaktım neredeyse. "Sen benim ilk göz ağrımsın, ilk sevdiğimsin!" Omuzlarımdan tutup geri çekti beni ve kaptı hemen yanaklarımı.

Ay mıncırası var beni.

"Sevgili yarısı yer onu!" derken yanaklarımı sıktığında bende onunkileri sıktım.

"Diğer yarısı daha çok yer!"

"En çok ben bir kere." Efdal kaşlarını çatınca bende çattım.

"Hayır yahu ben."

"Sus hatun yenge!"

"Hatundan yenge olur tabi, amca mı olur!" Hızla sıktığında inledim. Bir anlık duraksadı.

"Doğru haklısın, benim hatam."

"Şimdi yanaklarımı bırak." dedim. Artık morarmaya başlayacaktı yoksa.

"Önce sen."

"Hayır sen," diye karşılık verdiğim an yüzünde belirsiz bir ifade oluştu.

"Bu anı daha önce yaşadım gibi." Şaşkınlık ifadesine kafa salladım. Aynı anda, "Deja vu." dedik.

"Vay anasını, böyle yengeç misali kıstıra kıstıra aldırırız fazla yağlarımızı." Efdal'in garip önerisiyle güldüm.

"Ekstraya masaj salonlarına gideriz ha?"

"Paranın dibine vurarız be kanka!"

"Ama böyle devam edersek yanaklarımız olmayacak."

Baya baya morartmıştı yanaklarımı. Hala yanağımı sıktığını fark edince hemen bırakıverdi beni. Bende onu tabi.

"Acımış ya." Efdal yanaklarını ovdu, bunun üzerine bende benimkileri ovdum.

Morarttı bizi. Baya baya acıttı canımızı.

"Demesem bırakmayacaksın da ha." Güldüm. "Damla'yı da böyle mi sıkıyorsun?"

"Bunun fiziksel olmayanını yapıyorum," Gülümseyip sırtımı sıvazladı. Başının arkasından baktığımda Taylan'ın bize doğru geldiğini gördüm. Yüzümde anında güller açtı ama çok kısa sürdü. Çünkü suratı asıktı aşkıconconumun.

"A ha geldi seninki."

"Benimki olmadan önce seninkiydi." Efdal'e kaşlarımı kaldırdım.

"Artık senin namusun o, ben el süremem."

"Helal sana!" Sırtına bir tane geçirdiğimde Taylan yanımıza varmıştı.

Günaydın, demek için dudaklarımı araladım ama lafı ağzıma tıktı.

"Cennet... Az konuşalım mı?" Başıyla işaret verdiğinde korktum. Efdal merakla ikimize bakınca kafamı salladım.

"Tamam..."

Kalktım ve konuşmak için Efdal'den ve de bahçedeki diğer öğrencilerden uzak bir yere gittik. En kuytu köşeye sığıştığımızda Taylan hüzünle baktı bana. Gözlerindeki acıyı görebiliyordum. Bu gördüğüm şey nefesimi kesti.

Sorun neydi?

"Ben..." dedi Taylan gözlerime bakarak. "Ben... Dün akşam..."

"Evet?" Artık endişelenmeye başlıyordum. Ona ya da aileden birine bir şey mi olmuştu yoksa?

"Dün akşam... Söyledim." Nefesini verdi. "Aileme kızlardan hoşlanmadığımı anlattım."

What dedin gülüm?

"Ne..." Nefesim kesildi ve sendeledim.

Şaka yapıyordu, değil mi? Ciddi olamazdı? Neredeydi kameralar? Hani kameralar?

Bu bir kamera şakası olmalıydı! Zira hiç komik değildi!

"Artık buna devam edemem. Eninde sonunda öğrenecekler. Benden öğrenmeleri daha iyi. Bu yüzden söyledim... Şaşırdılar tabi ama beklediğimden iyi karşıladılar."

"Ne..." diyebildim takılmış plak gibi.

"Okuldakilere de söyleyeceğim. Yalanları söylemekte sıkıntım yok ama onlarla yaşamak çok zor. Seni de bu duruma soktum, her şey için teşekkür ederim. Ama bugün bitecek, söyleyeceğim sırrımı. Daha fazla zan altında bırakmak istemiyorum kimseyi." Yaklaştı ve hafifçe, derin nefesler alarak sarıldı bana.

Sonra da gitti.

Ama beni hüzne boğarak gitti.

Gerçekten yapmış mıydı? Yalan söylüyor olabilir miydi? Bana yalan söylemeyeceğine dair söz vermişti ama...

Ne yapacaktım şimdi!

Derse girdiğimiz ve çıktığımız zamanı bile hatırlayamadım ama o anı çok net yaşadım. Damla, Efdal'i yine savuştururken Taylan bahçenin ortasına doğru yürüdü. Önüne atılıp "Yapma! Etme!" demek istedim ama kenarda durmaktan başka bir şey yapamadım.

"Bir şey söylemek istiyorum!" diye yükseltti sesini. Öğrenciler ona dönünce ise konuşmaya başladı. "Ben... Hepinizden özür dilerim öncelikle. Yalan söyledim size. Aslında haklı sebeplerim vardı. Ben... Biz... aslında Cennet ile çıkmıyoruz. Onu ayarlayan benim. Çünkü insanların tepkisinden korktum. Aslında ben...ben...kızlardan hoşlanmıyorum. Bu yüzden yalan söyledim. Üzgünüm."

Sözleri, bahçede bomba etkisi yarattı.
Damla ve Efdal bana dönerken başımı eğdim. Kalbim kan ağlıyordu. Çığlıklar atmak istiyordum. Ama bir faydası yoktu. Rüyam sona ermişti işte!

Uzun bir sessizliğin ardından bir kız çığlık attı. "Çıkmıyorlar yani! Yaşasın!"

"Böyle yakışıklılıkla gay olmayacakta ne olacak!"

"Allah'ım çok şükür."

Bir kötüleme dalgası beklerken tebrik dalgası büyüdü. Kimse bunu yadırgamamış, bundan iğrenmemişti. Aksine, yayıldıkça tüm okul Taylan'ın gay olmasına sevinmiş, dua eder olmuş, öyle bir yakışıklının kimseye ait olmamasının yerinde bir karar olduğunu söyleyerek kınalar yakmıştı.

Taylan ise o andan sonra suratıma tekrar bakmadı.

*

FİNALE SON 9


FAVORİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin