40. Bölüm: "1 Cevahir 3 Taylan"

3K 354 36
                                    

Işıl Yücesoy - Ya Seninle Ya Sensiz

*

Pazartesi geldiğinde ben heyecanlıydım. Ama heyecanım çözmem gereken testler ve olmam gereken quizlerle söndürüldü. Dahası, kafam hala Taylan sorunsarıyla meşgulken çok iyi bir performans sergileyememiştim.

Aslında...sıfır almam bile muhtemeldi!

Tek sınıf arkadaşımla da kavgalıyken tüm o moronlara katlanmak gerçekten zor oluyordu. Kendi esprime gülmek zorunda kalıyordum. Ama neyse ki Damla ve Efdal vardı. Hep benimleydiler. Damla, Efdal'in onu deli etmesine aldırmamaya çalışıyordu. Sırf benim için. Canım arkadaşım!

Berru'ya dönmek ve Bak! Bakta arkadaş görsün yüzün! Eheheheyt! demek istiyordum. Ama yapamıyordum işte.

Tüm bu düşünceler kafamda dönerken okul gününü nihayet bitirebildim ama ceset gibiydim. Dahası annem arayınca birde pişmiş tavuğa döndüm.

"Alo kızım? Hah! Bugün pazar var, unutma ha. Bu sefer pazarı sen yapıver." diyip kapatmıştı telefonu.

O buldozer kılıklı koca teyzeler, seçmek yok'cu satıcılar ve de mıncıklayıp mıncıklayıp almadan reyondan uzaklaşan yaşlı amcalar...

Tam bir kabustu!

"Kabus," diye soludum okul kapısında. Salih Amca'ya gelmeyeceğimi belirten şekilde kafa salladım.

Bir anda birisi arkamdan, "Ne kabusu?" diye sorunca cırladım.

"Tövbe ya rabbi!" İrkilip arkamı döndüğümde Taylan ile karşılaşınca onun o güzel bakışları beni yatıştırdı.

"Üzgünüm," dedi refleks olarak başımı okşayıp. Ay hareketleri bile bir farklı geliyordu!

"Yok..." dedim telefonumu cebime sokup. "Sorun değil."

"Ee? Nedir kabus olan?" Kollarını kavuşturduğunda inledim.

"Pazar! On Hitler gücündeki annemin iki katı olan gergedan teyzeli bubi tuzaklı, Testere odaklı pazar!"

Ne de güzel dinliyor! Kesin abayı yakmış bu bize, kesin!

Kalbim bol keseden atınca beynimin cevabı gecikmedi.

Oldu, oldu. Buna göre herkes bize abayı yaktı o zaman. Ay kendine gel, umut pompalayıp durma!

Valla hep beni gaza getiriyordu kalbim. Benim bir tanecik suçum yoktu. Sistem kurbanıydım ben. Yoksa bu koca dünyada plakçı, hayalperest ve de eskilere takık sıradan birinden başkası değildim hani.

"Ne olmuş pazara?" O tatlı kaşlarını kaldırdığında gülmemek için kendimi tutmam gerekti.

"O dalavereye dalmam gerek. Eve bir şeyler almalıyım. Sağ çıkamayabilirim." dedim acındırıcı ve gizemli bir sesle.

"Madem sorun bu," Elini göğsüne bastırdı. "bende seninle gelirim o zaman!"

Benim için kendini ateşe atıyordu!

Ay ay! Hemen nikah tarihi alalım bu çocuk gerçekten bizden hoşlanıyor. Aç kız bir oyun havası!

İçimdeki ben yine coşunca kalbim boğazımda atmaya başladı.

"Cidden mi?" dedim devrelerim tekleyince.

"Cidden cidden." Göz kırptı.

Bende erimemek için kendimi zor tuttum.

"Hadi gidelim." Kabusum neşeli bir hayale dönünce beraber pazarın yapıldığı alana doğru ilerledik. Aslında pazar kelimesini bilmesine bile şaşıyordum ama Taylan kararlı adımlarla yürüyordu. Gerci neye şaşırıyorsam artık. Evinde köpeğinin bile köpeği olduğunu sanmıştım, annesinin bi' Urfa şivesiyle çiğ köfte yoğurmadığı kalmıştı.

"Sorun olmadığına emin misin?" diye sordum yoldayken. "Yani...pazara gittin mi daha önce?"

Bana şöyle bir bakıp güldü. "Küçükken tam bir işkenceydi. Annem oyunumu yarım bıraktırırdı. Girdik mi çıkamazdık. Ama bir faydasını gördüm: harika pazarlık yaparım. Görürsün."

Pazarın girişine geldiğimizde derin bir nefes aldım. İşte acı başlıyordu.

Haydi bismillah.

"Pekala, önce domates alalım." Tezgahlar arasında yürümeye başladık. Bir yandan da ürünlerin fiyatlarına bakıyorduk. Ciddi ciddi sevdiceğimle pazar yapıyordum yav!

"Gel, kimden alacağımızı biliyorum." Elimden tutup beni çekiştirdi ama o anda şişko buldozer teyzelerin saldırısına uğradık. İki taraftan sıkıştırdılar bizi ve de iteklemeye başladılar.

"Ay ay!" dedim bir teyzenin göbeği beni dürterken. "Mıncıklanıyorum, mıncıklanıyorum!"

"Şurada üç liraya muz var!" dedi Taylan bir tarafı işaret ederek. Teyzeler bunu duyar duymaz anında o tarafa doğru koşuşturmaya başladı.

Ne kadar da pazar hiyerarşisini bilen bir erkek.

"Allah razı olsun," dedim derin bir nefes alarak. Bu taktiği hatırlasam iyi olurdu.

"Elimi bırakma," Parmaklarımı sıkıca kavradı ve beni bir manavın oraya götürdü. Tezgahtarlar baya baya tanıyordu benim yanaklarını ponçiklediğim aşkitomu.

"Gel vatandaş gel! Param olsa da ben alsam!"

"İki kilo domates lütfen!" dediğinde Taylan bağıran amca bize döndü.

"Taylan! Hoş geldim oğlum! E annen Cuma günü gelmişti ya."

"Yok bana değil." Gülümsedi. "Kız arkadaşıma..." Bana bir bakış attı, adeta içim titredi o an.

"Merhaba kızım!" dedi domatesleri poşete doldurmaya başlayıp.

"Merhaba!" Taylan'ın bakışları hala üzerimdeydi. Gıcıklanıyordum vallahi.

"Al bakalım," dedi poşeti uzatırken. Almak için uzandım ama Favori'm benden önce davranıp poşeti kapıverdi.

"Ben taşırım," dedi yan gözle bakıp.

Pazardaki bağrışmalar arasında kalbimin gümbürtüsünü çok net bir şekilde duyabildim.

Güm güm. Güm güm.

Arkasını döndü ve başka bir tezgaka baktı. Bana başıyla işaret etti ve karşı tarafa geçtik. O kadar bağırışın arasında yaşlı bir amcanın tezgahına gittik. Amca bağırmıyordu hatta ayakta durmak onu o kadar yormuştu ki oturuyordu.

"Veli Amca?" dedi Taylan. "İyi misin?"

"Ne olsun be..." Amca bacaklarını ovdu. Tezgahın önünde duran kimse yoktu, insanlar geçip gidiyordu. Acaba amca hiç satış yapabilmiş miydi? "Yaşlandık artık... Eskisi kadar dinç değiliz."

"Biz öyleyiz ama." dedim başımı kaldırıp. "Yardım ederiz."

"Evet, hadi arka tarafa geç Veli Amca." Taylan ne kastettiğimi anlamıştı. Beraber tezgahın arka tarafına geçtik. Veli Amca'yı arabasının önüne oturtup tezgah başına geçtik.

İkimizde birbirimize baktık. Sonrada aynı anda bağırmaya başladık.

"Gel gel gel!" dedi Taylan.

Kollarımı kaldırdım. "Sudan ucuz bunlar! Kıpkırmızı domatesler, salatalıklar!"

İnsanlar durup durup bize bakmaya başladı. Birkaç küçük çocuk gülüyordu. Ama insanların dikkatini çekmeyi başarmıştık.

"Bestseller bunlar!"

"Elma gibi domates bunlar! Sulu sulu!"

Beraber bağırmaya devam ettik ve bu bağırışımız şaşırtıcı derecede işe yaramaya başladı. İnsanlar gelip ürünlerimizden almaya başladılar, çoğu iki üniformalı öğrencinin satış yapmasını komik buluyordu.

"Bir Cevahir üç Taylan!" dedim domatesi kadına uzatarak. "Buyur ablam, Allah bereket versin!"

Böylece insanlar kahkahaya tutuştu. En çok satış yapan tezgah bizimkiydi. İşimiz bittiğinde Veli Amca bize bedava sebzeler verdi. Bir anda pazarın yıldızı olmuştuk.

Hayatımda ilk kez satıcılık yapmıştım. Ve işin aslı bundan keyif almıştım.



FAVORİWhere stories live. Discover now